English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ B ] / Bır

Bır Çeviri Fransızca

21,243 parallel translation
Bu yüzden onun hatırına seni bırakmak zorundayım.
Donc... par respect pour lui... je dois te laisser partir.
Ve şeyler arkasında iz bırakır.
Et toutes ces choses laissent une trace.
Bilirsin, bu çok garip, bütün bu içme.. .. olaylarını üniversitede bırakmıştım ama.. sanırım bunu kendi üzüntümde telafi ediyorum.
C'est drôle, vous savez, j'ai manqué l'entière beuverie à l'université, je compense en noyant mon chagrin dans l'alcool, donc, santé.
Eminim elinden hiç bırakmamışsındır.
Tu aurais du le porter en permanence.
- Hayır! Bırak onu!
- Foutez-lui la paix!
En sona bırakırız.
On le fera en dernier.
- Hayır bırak onu...
Non, laisse-la...
Hayır! Rahat bırakın onu!
Laissez-le tranquille!
Dur! Hayır, bırak onu!
Arrêtez!
Dün geceki saldırıların hepsi iyi planlanmıştı. Ama sonrasında herkes tek bir iz bile bırakmadan ortadan kayboldu.
Hier soir, les pires attaques étaient bien orchestrées, mais tout le monde a disparu sans laisser de trace.
Bir haftadır sana mesaj bırakıyorum.
Je t'ai appelé toute la semaine.
Sadece bilmek istiyorum işler eskiden olduğu gibi olsaydı tüm bunları ardında bırakır mıydın diye.
Tu abandonnerais tout ça pour revenir à notre vie d'avant.
Kolumu bırakır mısın?
Allez-vous me laisser partir?
Sanırım evde bıraktım onları.
Je l'ai laissé à l'appartement.
Roberto, annemi teyzemlere bırakır mısın?
Tu peux amener ma mère chez ma tante?
Aynı yere bırakır mısın lütfen?
Laissez-les à leur place, d'accord?
- Hayır, baba. - Oğlumu bırakın ben de barış içinde gitmenize izin vereyim.
- Libérez mon fils, et je vous laisserai partir en paix.
Hayır, bırak beni.
Non, posez-moi.
Hayır. Tanrım, hayır. Dizi kötüledikten sonra yerini bana bırakmak istedi.
Son genou a lâché et il a insisté pour que je reprenne le flambeau.
Harika bir işim oldu. Perçin yapan bir şirketin fuarlarında Muslukçu Jack'i canlandırıyorum bu sayede emlak eksperliği işini bıraktım.
Je fais un super boulot dans la peau de Jack le Plombier pour une société de rivets haute qualité, ça m'a permis de démissionner de mon boulot d'expert immobilier.
İlk adım kişisel hislerini bir kenara bırakmaktır.
Commencez par mettre de côté vos sentiments perso.
Silahlarınızı bırakın ve inişe hazır olun.
Désactivez vos armes et préparez-vous à être abordés.
Doktor Palmer çekirdekli süpernovayı devre dışı bırakacak ki bu da sıra dışı bir olay yaratacaktır.
Palmer va désactiver le noyau de la supernova, ce qui devrait créer des anomalies.
Belki en kötüsünü geride bırakmışımdır.
Peut-être que le pire est derrière moi.
Ama bırakma vaktim geldi sanırım.
Mais il est temps que je le fasse.
Hayır. Bırak ben konuşayım.
Laissez-moi faire la conversation.
En karanlık anlarımda o duyguyu serbest bırakırım.
Je me rappelle de ce sentiment dans mes moments les plus sombres.
Her gittiğimiz yere kendimizden ufak kalıntılar bırakırız.
On laisse tous des petites traces de nous-mêmes presque partout où l'on va.
-... bilmiyorum. - Hayır, dostum, bıraktım!
- Vous vous droguez toujours?
- Silahı, Tamika ve bebeğini öldürmek için kullandın... - Hayır! -... ve suçu Peder Price'a atmak için onun kilisesine bıraktın.
- Vous l'avez utilisée pour tuer Tamika et son bébé, puis l'avez placée dans l'église pour piéger le révérend Price.
Emile'i hazır bir iğneyle bırakmış olabilir.
Il a pu laisser Emile avec une dose létale.
- Ve tekrar çevrim içinde belirsin diye en az bir saatliğine açık mı bırakır?
Et le laisser allumé au moins une heure pour qu'il apparaisse en ligne?
Yok, hayır, adına bir uyarı bırakmıştım da.
J'ai mis en place une alerte pour son nom.
- Pozitif ayrımcılıktan işe alınmış biri gibi davranmayı bırakıp, asıl kötü adamı bulmaya odaklanır mısın?
Allez-vous arrêter d'agir comme une recrue de la discrimination positive et vous concentrer sur l'arrestation du vrai méchant?
Hayır, Bay Goldman sağ olsun, sizi bihaber bırakmayı beceren o.
- grâce au sang du Christ. - Non, grâce à M. Goldman, qui a réussi à vous laisser dans le noir.
Halihazır-Peder Daniel Price'ın telefonu arkasında bıraktığını düşünmüştük.
Nous pensions que le révérend Daniel Price l'avait laissé derrière lui.
Hayır, hayır, Jack, bırak beni.
- Non, Jack, dépose-moi. - On va...
Seni evine bırakırım.
Je te raccompagne à la maison.
Tehlıkelı bır durum olduğunda FBı'ın uluslararası müdahale ekıbı devreye sokuluyor.
Si le danger frappe, l'unité internationale d'intervention du FBI entre en action.
- Bılıyorum. Ama o broşür bır şaka.
Mais le flyer est un canular.
Día de los ınocentes, yanı 1 Nısan gıbı bır gün.
Día de los Inocentes. C'est un peu comme le premier avril.
Çok leş bır durum.
- Ça craint grave...
Karıma bır şey oldu.
Quelque chose est arrivé à ma femme.
Bır vaka var.
On a une autre affaire.
- Orası büyük bır ülke Jack.
C'est un grand pays, Jack.
Hey, zıbık. Aynı tavayı 20 dakikadır ovuyorsun.
Hé, la machine à gratouilles, tu récures la même poêle depuis 20 minutes.
Ruslar bıçaklarıyla çok haşır neşir de.
Les Russes aiment les couteaux.
Pornocu bıyığıyla göz kırpman yanlış bir intiba uyandırıyor sanırım.
Le clin d'œil avec la moustache porno envoie le mauvais message.
Yaşasın! Bunu en müthış yolculuk halıne ne getırır bılıyor musunuz?
Vous savez ce qui va vraiment rendre ça le meilleur voyage?
Can sıkıcı olduğunu bılıyorum, dıyorum kı yemeğı bıtırıp şehre ınelım ve hedıyelık eşya ıçın yağmalayalım.
Je sais que c'est très décevant, mais je propose de finir de dîner, puis de retourner en ville piller la boutique de souvenirs.
Bay Wolf, çocuklarınızı güvenlık ve konfor açısından ana bınaya götürmemızı önerırım.
M. Wolf, je propose de ramener vos enfants au central pour leur sécurité et bien-être.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]