English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ S ] / Savaş ve barış

Savaş ve barış Çeviri Fransızca

155 parallel translation
Bana sonunda Savaş ve Barış'ı okuma şansı verir.
Je pourrai enfin lire "Guerre et paix".
- Savaş ve Barış.
- Guerre Et Paix.
İmparator'un savaş ve barış arasında nihai bir kararın verileceği bir tarihi kabul etmesine... inanmak oldukça güç.
L'empereur est d'accord... pour fixer la date du choix définitif... entre la guerre et la paix.
Bazıları, "Savaş ve Barış" ı okuyup bunun bir macera romanı olduğunu düşünür.
Il y en a qui lisent Guerre et Paix... et n'y voient qu'un simple feuilleton.
- Savaş ve Barış gibi.
- Genre Guerre et Paix.
- "Savaş ve Barış" en iyi romandır.
- Oui. - Guerre et paix est un grand roman.
- "Savaş ve Barış", güzel kitap mıdır?
Le tour est joué. - C'est un bon livre?
"Savaş ve Barış." Adını yazman mı gerek?
Guerre et paix. Tu as besoin de l'écrire?
Bu adamla oturup "Savaş ve Barış" kitabından bahsetmeyi uzunca bir süre bekledim.
Ça fait longtemps que j'ai envie de parler de Guerre et paix avec lui.
- "Savaş ve Barış" mı?
- De Guerre et paix? - Oui.
5 günde bir kadını etkilemek için "Savaş ve barış" kitabını yeniden okumam için kırmızı kar yağması gerekir.
Je ne suis pas prêt de relire Guerre et paix en cinq jours pour épater une nana.
- "Savaş ve Barış" kitabını okudun.
- Tu as lu Guerre et paix.
Benim için "Savaş ve Barış'ı" okumandan daha romantik tek bir şey daha var.
Devine ce qui serait plus romantique que de lire Guerre et paix pour moi?
- "Savaş ve Barış'ı" bana okuman.
- Que tu me lises Guerre et paix.
Savaş ve Barış.
"Guerre et Paix".
Şimdi vakit geçirmek için Savaş ve Barış'ı okuyorum.
Je lis "Guerre et Paix", pour le plaisir.
Ben eve gidip Savaş ve Barış'ı bitireyim.
Je vais rentrer finir'Guerre et Paix ".
"Savaş ve Barış."
"Guerre et paix."
"Savaş ve Barış" adlı kitabı, orjinal adı olan "Savaş : Ne İşe Yarar?" diye yayımlansaydı acaba yine çok beğenilir miydi, bilmiyoruz.
On se demande pourtant si Guerre et Paix aurait été aussi populaire publié sous son titre original :
Bay Lippman, Metresi "Savaş ve Barış" olsun diye ısrar etmiş.
En fait, c'est sa maîtresse qui a insisté pour Guerre et Paix.
Savaş ve Barış değil. Biliyorsun Laura, bizim kesin bilgilere ihtiyacımız var.
Laura... il nous faut des informations très précises.
"Savaş ve Barış" bir şeyler çağrıştırıyor, değil mi?
Guerre et Paix, vous connaissez.
- Savaş ve Barış değil sadece yerçekimi kanunu.
C'est pas Guerre et paix. Seulement les lois de la pesanteur
Ama geçen altı yılda yeterince yaşadığım macera benim için altı ömre bedel oldu. Buraya geldim, kılıcı bıraktım, ve neşteri elime aldım. Barışın adamı oldum, savaşın değil.
Après ces 6 années d'une aventure impérissable, j'ai échangé les armes contre le bistouri pour un métier pacifique.
Şef ve komutanlar, sağlığımıza! Savaş liderimiz, barışı sağlayan Muzaffer Rudolf'a!
J'ai cru comprendre que tu veux que tes vieux coucous démodés, que tu appelles ta force aérienne, volent de nouveau.
Kendimizi aktif ve agresif bir barış için tayin ettiğimiz enerjimizi bu gezegenin zenginliklerini ortaya çıkarmaya yönlendirdiğimiz şimdiye kadar savaş ve anlamsız rekabetler yüzünden ziyan edilmiş ilmin tüm imkanlarından yararlanarak üslenmemiz gereken bu muazzam görevin farkında mısınız?
Puis, installation, organisation, progrès, une chose après l'autre. Enfin, "Les Ailes du Monde", et un nouveau monde commencera. Réalisez-vous l'immense tâche que nous devons entreprendre?
Savaşla ve savaş söylentileriyle dolu şu günlerde barış ve güvenliğin hüküm sürdüğü, yaşamanın bir azap olmaktan çıkıp ebedi keyfe dönüştüğü bir yerin hayalini kurduğunuz olmadı mı hiç?
En ces jours de guerre, de rumeurs de guerre... n'as-tu jamais rêvé d'un endroit où régnerait la paix, la sécurité, où la vie ne serait pas une lutte mais une jouissance sans fin?
Bana İngiltere'nin savaş ve nefret içindeki Normanlar ve Saksonlardan büyük olduğunu öğrettin. O hepimize ait. Birlikte barış içinde yaşamalıyız.
Vous m'avez appris que L'Angleterre valait mieux que toute cette haine, et que l'on pouvait vivre en paix, dans la fidélité au roi d'Angleterre.
Sonra savaş geldi ve ben de sizin gibi verdiğim mücadelenin barış zamanına kadar beklemesi gerektiğini düşünürken bir mucize gerçekleşti.
Puis, la guerre a commencé. Et alors que je pensais, comme vous, ne pouvoir poursuivre ma tâche qu'après la guerre, un miracle se produisit.
Bu savaşın bitiminde, Barış, refah ve özgürlük sizi bekliyor..
Paix, prospérité et liberté vous attendent dès la fin de cette guerre.
Şimdi savaşı ve barışı unut. Sadece gelinini düşün.
Toi, ne pense qu'à ta fiancée.
Eminim ki, bu silah savaşın sonlanıp, barışın gelmesinde ve ülkemizin tekrar birliğinde büyük katkı sağlayacaktır.
Il contribuera à la victoire finale et ramènera la paix et l'unité dans notre pays.
Sonra barış olacak... ve sonra yeni bir savaş.
Il y aura la paix. Puis une autre guerre.
Moskova'da heyecan bu gece yüksekti. Başkan, Sovyetler Birliği'nin uzun yıllar önce Q-bombasını icat etmiş olmasına rağmen SSCB'nin barışsever emekçileri olarak... Fenwick bombasının, emperyalist, savaş kışkırtıcısı sırtlanların kanlı ve açgözlü ellerine düşmemesi için gerekeni yapacaklarını söyledi.
Moscou... après avoir rendu hommage à l'inventeur soviétique de la bombe "Q"... a fait savoir que les travailleurs de l'URSS feraient en sorte... que la bombe ne tombe pas entre les mains... des capitalistes... impérialistes.
Savaş, insanların barış içinde yaşamak ve bu nedenle kendilerini korumak için ellerine bile almamaları gereken silahları kullanmaya karar vermeleriyle başladı. İntihar etmekten farkı yoktu.
Le conflit est né du jour où les peuples ont accepté le grotesque principe... que la paix serait sûrement maintenue... grâce à des moyens défensifs plus puissants, mais inutilisables sans risque de se suicider.
Ve ona savaşı değil de barışı öğret. Bir kralın gerçek görevi olan barışı...
Mais enseigne-lui que la paix est la vraie tâche d'un roi.
İkimiz de savaş istemiyoruz... fakat bu durumun bir hata olduğuna... ve niyetinizin... düşmanca olmadığına, hâlâ barış umudu olduğuna ikna olmalıyız.
Aucun de nous ne veut la guerre... mais nous voulons être sûrs... que c'est une erreur- - que vous n'êtes pas hostile et que la paix est possible.
Barış zamanı ve savaş zamanı Donanma Filosu arasında kalmışsınız.
Un gouffre sépare la Marine en temps de paix de la Marine en guerre.
Savaş Ve Barış.
Guerre et Paix!
Barış ve kardeşlik yerine düşmanlık ve savaş isteyecek kadar çıldırmışlar.
Ils le sont assez pour désirer l'hostilité et la guerre.
Ancak genellikle herkes bir an önce eve gidip... ailelerine savaşı kazandıklarını anlatmayı istiyordu. Hitler tekrar ölmüştü... ve tekrar o çok sevdikleri topraklarda... barış ve huzur içinde yaşayabileceklerdi.
Mais, principalement, tous voulaient rentrer chez eux vite... pour dire à leurs proches que la guerre était gagnée... qu'Hitler était mort de nouveau... et qu'ils pouvaient une fois de plus vivre en paix... sur des terres qu'ils aimaient tant...
Ekselansımız Mircea, savaşın ve barışın elçilere bırakılamayacak kadar önemli şeyler olduğunu düşünüyor.
Le grand voivode Mircea pense, grand Sultan, que la guerre et la paix sont des choses trop importantes pour les confier aux envoyés.
Savaş sanatları dünyasında barış ve fazileti sürdürmeliyiz.
C'est notre devoir.
vE O Vulkan barış sembolü, savaş ve ölüm sembollerinin arasında duruyor.
Et c'est le symbole vulcain de la paix, qui sépare les deux symboles de la guerre et de la mort.
İç savaşın iki parti lideri, Aidid ve Ali Mahdi, içlerinden birinin plana dâhil edilmediği gerekçesiyle Addis Ababa'da yapılan barış konferansına katılmayı reddetti.
Les chefs des deux factions rivales, Aïdid et Ali Mahdi, ont refusé la conférence de la paix car ils n'avaient pas participé aux préparatifs.
Jaresh-lnyo barış zamanında iyi bir Başkan olurdu ama bir savaşın içindeyiz ve O bunu anlamıyor.
Jaresh-lnyo est parfait en temps de paix mais nous sommes en guerre. Il ne semble pas le comprendre.
Karanlık olmadan asla ışık olmaz. Ve ölüm olmadan yaşam. Herhangi bir savaş olmadan barış, Şeytan olmadan Tanrı olmaz.
Il n'y a pas de limière sans obscurité, pas de vie sans la mort, pas de paix sans guerre, pas de Dieu sans Satan.
Lenonn'un ölümü barış için tek şanslarını mahvetmiş ve savaşı daha da kızıştırmıştı.
Leur seul espoir de paix était perdu et Lenonn était mort. Ce fut l'escalade.
İki saldırı, üç bar kavgası, dört çete savaşı yaralısı ve bir düğünden kalan kötü bir stragonof.
2 agressions, 3 bagarres, 4 viols collectifs et un mauvais stroganoff à une réception de mariage.
Bende Barış ve Savaş kitabı kalınlığında kural bozucu var var.
Disons que c'est Guerre et Paix en termes de violations.
Beraber, siz ve ben, intikam yerine birlik, savaş yerine barış, barbarlık yerine uygarlık getireceğiz.
Androméda, prend le contrôle de tir et amène nous à 180. oui, monsieur. Moteurs plein régimes.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]