English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ S ] / Sî

Çeviri Fransızca

825,178 parallel translation
Yeni Lincoln'ıma binmeden hep beraber nefes verebilirsek harika olur.
Si vous pouviez tous exhaler avant de monter dans ma nouvelle voiture, ça serait super.
İnanın, bana kalsa her hafta giderdik ama Abby'yi biliyorsunuz,
Si ça ne tenait qu'à moi, on irait chaque semaine. Mais... vous connaissez Abby. " Je hais la messe.
Ama ona başka bir şey almak isterseniz Grand Junction'daki silah dükkânı 24 saat açık.
Mais si tu veux lui offrir autre chose, l'armurerie de Grand Junction est ouverte non-stop.
Hatırladığım kadarıyla, Colt bir karpuzu alkole yatırmıştı ve Abby'nin midesi yıkanmıştı.
Si je me souviens bien, Colt avait imbibé une pastèque d'alcool, et Abby avait dû aller faire un lavage d'estomac.
Ama pembe şarap içtiysem üçe çıkarıyorum.
Sauf si j'ai bu du rosé, je passe directement au trois.
Çekip gitmek istersen seni götürürüm.
Si tu veux quitter la ville, je conduis.
Babalık yapmak istersen de çocuğa avlanmayı, futbol oynamayı ve senin beceremediğin diğer şeyleri öğretirim.
Si tu veux le garder, je... lui apprendrais à chasser, à jouer au football et tout ce que tu sais pas faire.
Luke Noel'de bisiklet bekliyorsa bisiklet alacak.
Si Luke croit avoir un vélo à Noël, il en aura un.
Gerçekten istiyorsan söylerim.
Je te le dirai que si tu veux vraiment le savoir.
Neden erkenden kalktın?
Pourquoi tu es debout si tôt?
Hazır değilsen de şansına küs.
Et si c'est pas le cas, tant pis.
- Sakıncası var mı...
- Ça vous dérange si... - Non.
Atlamak için iyi bir köprü arıyorsanız, en iyisini biliyorum.
Et si vous cherchez un pont duquel sauter, je connais les meilleurs.
Bu yüzden tekrar birlikte çalışmak isteyip istemediğini görmek için aradım.
Ils veulent que je les relis à Reddington, donc j'appelais pour voir si tu voulais qu'on retravaille ensemble. - Je ne sais pas.
Philomena hedefinin yaşamını öylesine bir tesadüf ya da kaza gibi giriyor.
Philomena entre dans la vie de sa cible. comme si c'était une simple coïncidence ou un accident.
Ve eğer içgüdülerim doğruysa şu an adamlarımın çoğunun peşindedir.
Et si mes instincts sont justes, elle va s'en prendre à d'autres de mes hommes.
İncelendiğinde, temizsen, bir çağrı alırsın.
Après avoir été examiné. Si vous êtes accepté... vous aurez un appel.
Benim için bir şeyler yaparsan.
- Si vous faites quelque chose pour moi.
Ona zarar verirsen beni inciteceğini göremiyor musun?
Ne voyez-vous pas que si vous la blessez, vous me blessez aussi?
Ya ona ulaşmak için her şeyi yapan Raymond'un düşmanlarından biri olsaydım?
Qu'est ce que je ferrais si j'étais un ennemi de Raymond qui ferais n'importe quoi pour l'avoir?
Eminim sigorta acentem seni aramadığım için beni öldürebilir, ancak senin iyi olduğunu bilmek istedim.
Je suis sur que mon assureur me tuerais de vous avoir appeler, mais je veut savoir si vous allez bien. Je vais bien.
Eğer para meselesiyse yardım edebilirim.
Si c'es une histoire d'argent je peux vous aider.
Onu terk ettim ve biz velayet savaşındayız. Benim küçük kızımı çalmaya çalışıyor. Ve eğer bir kazaya neden olduğumu öğrenirse...
Il essaye de me voler ma petite fille, et si il découvre que j'ai fait un accident...
Öyleyse, onu Diane'nın cinayetiyle bağdaştırır.
Si c'est le cas, ça le relie a nos meurtres.
- Ve yapmalı mısın bilmiyorsun.
Et tu ne sais pas si tu devrais.
Hayır, yapmam gerektiğini biliyorum. Ama yaparsam, hepsi bitebilir ve hapse girebiliriz.
Je sais que je devrais, mais si je le fais, tous ça pourrait se terminer et nous nous retrouverions en prison.
Kendine bir araba çarptıracak olursan, kız kardeşimden daha iyisini bulamazsın.
Si vous aviez été renversé par une voiture, vous n'auriez pas pu faire mieux que ma sœur.
Tamam, hala onun Benjamin Button olduğunu düşünüyorsan, onun yanından başka hiç bir yerde olmamalısın..
Si tu penses encore que c'est un Benjamin Button, tu ne devrais pas rester avec lui.
Bazı yaygın isimler söyleyeceğim ve tahmin edersem bana haber vereceksin.
Je vais te donner des noms, et tu me dis si j'ai deviné.
Eğer yanlış yönlendiriyorsa, belki de bunun hakkında bir şeyler yapmalısın.
Si il se comporte mal, alors peut-être que tu dois y faire quelque chose.
Eğer bunları sana verirsem...
Si je te les rends...
Yani eğer, gelecekte, seçmem gerekirse Todd atına oynamaya karar verdim. O zaman Todd atında karar kalacağım ve onu çok fena süreceğim!
Si, dans le futur, je décide que je veux remonter sur le cheval Todd, alors je remonterai sur le cheval Todd et je ferai une putain de promenade!
Carol, ya bebeğimiz beni sevmezse?
Si notre bébé ne m'aime pas?
- Hey, eğer kendini daha iyi hissettirirse geçmişte senin hakkında korkunç şeyler söyleyen biri sana güzel bir iltifat yaptı.
- Tu le penses? - Si ça peut te remonter le moral, quelqu'un qui disait d'horribles choses sur toi dans le passé vient de te faire un beau compliment.
Sadece uğradım ve çok üzgün olduğum için özür dilemek istedim.
Je voulais juste venir te demander pardon d'avoir été si mauvais perdant.
Ama eğer gözlerini açarsan ve nefretini bir kenara atarsan, gerçeği göreceksin.
Mais si tu ouvres tes yeux et oublies ta haine, tu verras la vérité.
TMZ'deki şu devasa manşeti görmüş olabilirsiniz mesela :
Je ne sais pas si vous avez vu les gros titres sur TMZ :
Gördüyseniz bilirsiniz, sarhoş değildim.
Si vous l'avez lu, je n'étais pas vivre.
Rapçilerle takılma konusunda ne kadar tecrübelisiniz, bilemem ama otları epey ağır oluyor, alışkın olduğumdan daha ağırdı yani.
Je ne sais pas si vous connaissez les rappeurs, mais ils ont de la bonne beuh. Ouais. Plus forte que celle que je fume d'habitude.
Beni o şovda görürseniz bitmiş demektir.
Si vous me voyez là-dedans, c'est fini.
Jürinin yorumunu beklediğimi... ça-ça-çamı eleştirdiklerini görürseniz sikerler artık.
Si vous me voyez attendre la note des juges... et leur avis sur mon cha-cha-cha, laissez tomber.
Başkası arabadan inerken siz içeride radyo dinliyorsanız bilin ki o çevirme iyi gidiyordur.
C'est que ça se passe bien si vous écoutez la radio pendant que l'autre mec est dehors.
"Promil ölçeri..." dedi.
"Si vous soufflez dans le ballon..."
"Promil ölçere üflerseniz ve düşük çıkarsa arabanın anahtarını veririm," dedi.
"Si vous soufflez dans le ballon et que c'est négatif, je vous rends vos clés de voiture."
Fena değil, hele ki bu paranın, Marcos Maidana'nın Floyd Mayweather'la ikinciye dövüşmek için aldığı miktarla aynı olduğu düşünülürse.
C'est pas si mal, quand on sait que Marcos Maidana a touché la même somme pour se battre contre Floyd Mayweather la deuxième fois.
İzlemediyseniz mutlaka bir bakın.
Regardez, si vous ne l'avez pas vu.
Making a Murderer'ın konusu siyahi biri olsaydı belgeselin adı E, Herhâlde! olurdu.
Si Making a Murderer parlait d'un Black, ça s'appellerait Sans déc?
Biliyor musunuz, bilmiyorum ama Flint'in suyu resmen zehirli amına koyayım.
Je ne sais pas si vous savez, mais l'eau est empoisonnée à Flint.
Bu kampanyanın çoğu kişi tarafından bilinmemesinin sebebiyse Oscar töreniyle aynı günde olması.
Si beaucoup de gens n'ont pas entendu parler de ce gala, c'est parce que c'était le jour des Oscars.
Gerçekten, tarihe bakacak olursanız koca bir kıtanın erilliğini bombaladık.
Si vous regardez les livres d'histoire, on a retiré la masculinité de tout un continent avec nos bombes.
Bu yüzden ayakkabı sponsorum yok. İnsanların hoşlanmadığı bir şey dersen ayakkabılarını alıyorlar, amına koyayım.
J'ai pas de contrat publicitaire avec une marque de baskets parce que si vous dites un truc qui déplaît, ils vous les reprennent tout de suite.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]