Zaman kaybediyoruz Çeviri Fransızca
224 parallel translation
Neden zaman kaybediyoruz?
Nous perdons du temps.
Baskï yapmak istemiyorum, ama zaman kaybediyoruz.
Sans vouloir trop insister, nous perdons du temps.
Her gece, kimsenin anlamını bilmediği şeyleri okuyarak zaman kaybediyoruz. Bana bakın.
C'est du temps de fichu.
Zaman kaybediyoruz.
On perd du temps.
Haydi, zaman kaybediyoruz.
- On perd du temps.
Öyleyse neden lakırdı lukurduyla zaman kaybediyoruz?
Qu'attendons-nous?
- Neden zaman kaybediyoruz?
- Pourquoi tarder?
Neden zaman kaybediyoruz?
C'est du temps perdu! Ce sont les s?
Zaman kaybediyoruz.
- Ne perdons pas de temps.
- Zaman kaybediyoruz.
- On perd du temps.
Zaman kaybediyoruz Yüzbaşı.
On perd du temps, capitaine.
Zaman kaybediyoruz.
Nous perdons du temps.
Sadece zaman kaybediyoruz.
Nous perdons notre temps.
Öyleyse zaman kaybediyoruz.
Nous perdons notre temps.
- Zaman kaybediyoruz!
- On perd du temps!
Belki de burada boşuna zaman kaybediyoruz.
Vous savez, on est peut-être en train de se perdre sur une fausse piste.
- Zaman kaybediyoruz.
- Nous perdons du temps.
Neden bu şekilde zaman kaybediyoruz anlamıyorum.
Je ne comprends pas pourquoi on perd du temps.
- Boşa zaman kaybediyoruz.
- Ça n'a aucun sens, venez!
Duncan, neden zaman kaybediyoruz?
Duncan, pourquoi on perd notre temps?
Hadi, zaman kaybediyoruz.
Allez. On perd du temps.
Zaman kaybediyoruz Vasco.
Perds pas ton temps, Vasco.
Chris, zaman kaybediyoruz.
Kris, le temps presse.
- Onu tekrar vurmamı mı istiyorsun? - Hayır, zaman kaybediyoruz. Gel.
Tu réalises que si tu ne m'aides pas, tu es exclu du trafic.
Bay Brubaker, zaman kaybediyoruz!
Nous n'avons pas le temps!
Burada zaman kaybediyoruz.
C'est pas par ici que ça se passe.
Zaman kaybediyoruz. Gelin.
- Nous perdons du temps.
Hadi başlayalım artık! Zaman kaybediyoruz!
Allez, je perds mon temps.
Neden birbirimize karşı çalışıp zaman kaybediyoruz?
Alors pourquoi perdre notre temps à travailler séparément?
Yalanlarla zaman kaybediyoruz.
Mentir est du temps perdu!
Zaman kaybediyoruz burada Canton.
Nous perdons notre temps, Canton.
Bak, burada zaman kaybediyoruz, Kardan Adam.
On n'a pas de temps à perdre, Snowman.
Hadi, zaman kaybediyoruz!
Allez, on perd du temps!
- Zaman kaybediyoruz, Vicky.
On perd notre temps, Vicky. Laisse-lui une chance.
Çünkü bildirmemiz gereken bir cinayet var ve daireler çizip durarak zaman kaybediyoruz.
Pour déclarer un meurtre. On tourne en rond, on perd notre temps.
- Hadi çık Maddie zaman kaybediyoruz.
- Dépêchez-vous.
Burada zaman kaybediyoruz.
On perd du temps.
Zaman kaybediyoruz.
On perd notre temps.
Zaman kaybediyoruz.
Faut que j'y aille.
Zaman kaybediyoruz!
On perd du temps!
- Zaman kaybediyoruz, Baş Müfettiş.
Nous perdons du temps, inspecteur.
Zaman kaybediyoruz.
On gaspille des heures de jour.
Değerli zamanımızı kaybediyoruz.
Nous perdons un temps précieux.
Şimdi herkes iş başına, zaman kaybediyoruz!
Magnez-vous!
Zaman kaybediyoruz.
Joe, on perd du temps!
O zaman neden vakit kaybediyoruz? Hadi, gidelim.
Eh bien alors, ne perdons pas de temps, allons-y.
Çok değerli zamanımızı kaybediyoruz.
On perd un temps précieux.
Zaman kaybediyoruz.
On a perdu du temps.
- Zaman kaybediyoruz, evlat.
- On perd des minutes, fiston.
Her zaman bir şeyler kaybediyoruz ama hayat devam ediyor.
Nous perdons toujours quelque chose, mais la vie continue.
Ne zaman anlaşsa biz kaybediyoruz, farkında mısın?
Tu as remarqué que quand c'est lui qui distribue les cartes on perd toujours?
kaybediyoruz 20
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanlama 22
zamanım yok 137
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanlama 22
zamanım yok 137
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zamanımız azalıyor 34
zaman geldi 92
zamanın var 16
zamanım var 22
zamanım olmadı 22
zamanımız tükeniyor 18
zamanını boşa harcıyorsun 43
zamanı geldi 236
zamana ihtiyacım var 37
zamanımız azalıyor 34
zaman geldi 92
zamanın var 16
zamanım var 22
zamanım olmadı 22
zamanımız tükeniyor 18
zamanını boşa harcıyorsun 43
zamanı geldi 236