English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ Z ] / Zaman yok

Zaman yok Çeviri Fransızca

10,786 parallel translation
Gerçek anlamda zaman yok.
Genre, littéralement pas le temps.
Ambulansı beklemek için zaman yok.
On a plus le temps d'attendre une ambulance.
Ama bunun için zaman yok değil mi?
Mais on n'a pas le temps de le faire.
Yaz romantizmine zaman yok desene.
Donc, pas de temps pour une idylle estivale?
Daha fazla zaman yok.
Plus de temps.
Yapacak çok iş var ve yeterince zaman yok.
et pas beaucoup de temps.
Tartışacak zamanım yok.
Ok, j'ai pas le temps de me disputer.
Kazanmanın hiçbir yolu yok, yapabileceğin hiçbir şey yok. O zaman söyle bana, Clara Oswald nerede?
Vous ne pouvez pas gagner, vous ne pouvez rien faire, donc dîtes-moi, où est Clara Oswald?
Ne kadar uyuduğumun bir önemi yok, her zaman yorgun uyanıyorum.
Peu importe le temps de sommeil que j'ai, je me réveille fatigué.
Bunun için zamanımız yok.
On n'a pas le temps.
Dinle, onu kendim de bulabilirim ama zamanım yok bu yüzden kusura bakmayın ama bunu benim için yapmak zorundasınız.
Ecoutez, je le kidnapperai bien moi-même mais nous n'avons pas beaucoup de temps, donc, désolé, vous allez devoir le faire pour moi.
- Gelişmeni bekleyecek zamanım yok.
- On n'a pas le temps de le sortir.
Hata yapman için zamanım yok.
Je n'ai pas le temps pour 3 coups.
Yani, artık hiç kimsenin bir şeyleri takdir edecek zamanı yok.
Je veux dire, c'est comme si plus personne n'avait de temps pour ne rien apprécier de plus.
Zamanımız yok.
On n'en a pas.
Eğer onu bu şeyleri bırakırken görmediysen, o zaman bir kanıtımız yok demektir.
Si vous ne l'avez pas vu vous laisser ces choses, nous n'avons pas de preuves.
Bende zaman ve hayal gücünden bol bir şey yok. Ama bizim için planladığım şey, 10 Emir'in çok daha ötesinde seni mesleğimizin zirvesine terfi ettirecek.
J'ai le temps et l'imagination, mais ce que j'ai prévu, au-delà des Dix Commandements, te mènera au zénith de la profession.
Eğer kubbe yok olmadan Dawn'u durdurabilirsek o zaman hepimiz ölürüz.
Si on arrête Dawn avant que le dôme ne tombe, alors nous allons tous mourir.
Eğer kubbeyi yok ederse o zaman da yakınlığı dünyanın üzerine salmış oluruz.
Si elle fait tomber le dôme, alors la parenté se mélangera au reste du monde.
O zaman, bu yok etmem gereken bir karanlık.
Et bien c'est un ombre que je dois détruire.
Bunun için zamanım yok!
J'ai pas le temps pour ça!
Bunun için zamanımız yok.
Nous n'avons pas le temps pour ça de toute façon.
Gelmesini bekleyecek zamanımız yok. Omurga çok dengesiz durumda.
Je dois aller demander à la mère les organes de ses fils.
Burada onun kellesini isteyebilecek soylu hiç kimse yok. Mary bana karşı her zaman dürüst oldu.
Il y a des nobles ici qui demanderont sa tête.
Harcayacak zamanımız yok. Francis mektuplarına sahip olmayabilir ama bu onun yakında sahip olmayacağı anlamına gelmez.
Catherine aura des espions regardant chacun de mes mouvements.
- O zaman sorun yok.
- Donc tu n'as pas de questions.
O zaman bunların video blogumla hiçbir ilgisi yok.
Cela n'a donc rien à voir avec mon blog vidéo.
O zaman Claes Sandberg'in bir ilgisi yok mu diyoruz? - Onu bırakacak mıyız?
On considère donc qu'il n'est pas impliqué.
Kevin, savaş istediğini duydum ama fazla zamanımız yok.
Kevin, j'ai appris que vous vouliez vous battre et j'ai compris que nous n'avons pas beaucoup de temps.
- Zamanım yok.
- arrive bientôt
- Sorular için zamanımız yok.
- pas le temps pour des questions
Sorularının şu an hiçbir önemi yok çünkü sorular için zamanımız yok.
Vos questions n'ont pas d'importance maintenant car nous n'avons pas le temps pour des questions.
Hemen şimdi, sorular için zamanımız yok.
Maintenant nous n'avons pas le temps pour des questions.
Valhalla etrafında yanıp kül oluyor, ordun yok oldu şimdi senin ölme zamanın geldi!
Valhalla brûle autour de vous, votre armée est détruite et maintenant, il est temps de mourir!
Karanlık her zaman vardır, Ryan, ama bunu sana söylememe gerek yok.
Il y a toujours de l'obscurité, Ryan, mais je n'ai pas à te le dire.
Baksana, bir kaç saattir buradayız ve zaman ilerledikçe kanıtlar bozulur hatta yok olur.
Tu sais quoi, on va être là pendant quelques heures. Et avec le temps, les preuves se dégradent, et disparaissent.
Saati 5 dolarlık anlaşma için zamanımız yok.
On n'a pas trop le temps, à 5 $ de l'heure.
Todd, açıklamaya zamanım yok ama bunun kişisel bir şey olmadığını anlamanı istiyorum.
Todd, je n'ai pas le temps de t'expliquer, mais je veux que tu comprennes que... cela n'a rien de personnel.
Dur yani... işin yok ve işten ayrıldın o zaman işsizlik maaşı alamazsın.
Tu n'as plus de boulot et tu as démissionné, donc tu n'auras pas le chômage.
Zaman anlayışın yok ki.
Tu n'as pas de perception du temps.
Buradayken sorun yok gittiği zaman da hep uzaktaymış gibi.
C'est bien quand il est là, et quand il est parti, c'est comme s'il avait toujours été loin. Il ne me manque jamais. Tu es la meilleure copine sans attachement.
- Nerede o zaman? Garajımda ölü bir kadın var ve karımdan iz yok.
Il y a une femme morte dans mon garage, et aucun signe d'elle.
Jim Rennie yumurtayı yok ettiği zaman güç kaynağımızı tehlikeye attı.
Quand Jim Rennie a détruit l'œuf, il a compromis notre source d'énergie.
- Tanıyacak zamanımız yok.
- Nous n'avons pas une seconde.
Uzun zaman önce herbir parçamı yok ettiğimden elimde sürdürebileceğim bir şeyim kalmadı.
Je n'ai rien à laisser, car j'ai abandonné tout ce que j'avais il y a bien longtemps!
Senin zamanın yok, sadece şu an var.
Tu n'as pas le temps. Tu en as maintenant.
Zamanımız yok. - Sarah'nın yanına gidin.
Nous n'avons pas le temps.
- Haberi atlatmak için zamanım yok.
- Je ne peux pas me permettre de perdre le scoop.
O zaman bize bu cehennemden gitmemiz için engel olan bir şey yok.
Rien ne peut nous empêcher de quitter cet enfer.
- Yani arkadaşınızın öldüğü zaman için şahidiniz yok.
Donc, vous n'avez pas d'alibi au moment du meurtre de votre ami.
Ve de bizim dansçı bulacak zamanımız yok.
Pas le temps de voir si tu sais danser.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]