Şâd Çeviri Fransızca
44 parallel translation
- Ruhu şâd olsun!
Que son âme repose en paix.
Annen toprakta şimdi, ruhu şâd olsun!
Ta mère est enterrée.
Bir evladım olsun istedim hem aklı selim olsun, hem de mangal yürekli olsun ki.. ... ruhumu binlerce kez onurlandırarak şâd edebilsin.
J'ai eu le bonheur d'avoir un fils si beau, si perspicace, si brave, que j'ai retiré mille bienfaits de sa présence.
Ruhu şâd olsun.
Qu'il soit glorifié à jamais. Amen.
Annenle değil, ruhu şâd olsun.
Pas ta mère, que Dieu garde son âme.
Ruhları şâd olsun.
Dieu les bénisse!
Yeni Kurucu Babalarımız ve yeniden doğan ulus Amerika şâd olsun.
Que nos nouveaux Pères Fondateurs soient bénis ainsi que l'Amérique, une nation réincarnée.
"Yeni kurucu babalarımız şâd olsun."
Bénis soient les nouveaux Pères Fondateurs.
"Yeniden doğan ulus Amerika şâd olsun."
Bénie soit l'Amérique. Une nation ressuscitée.
Yeni kurucu babalarımız şâd olsun.
Bénis soient nos nouveaux Pères Fondateurs
Yeniden doğan ulus Amerika şâd olsun.
Et bénie soit l'Amérique, une nation ressuscitée.
Çok beterdi, ruhu şâd olsun.
Juste le pire, Dieu repose son âme.
Sâdık bir hizmetkârınız olarak kardeşim sizin için kendini feda etti.
Son sort est enviable! Elle est partie à votre place.
Bana sâdık olanlar benim yüzümden pisi pisine can verdi.
j'ai vu mourir mes preux compagnons.
Size sâdık kalanlar sonuna kadar size bağlılar.
Les fidèles de Sa Majesté sont pendus haut et court.
Ama, Eksalansları, hiç olmazsa imparatorluğa sâdık kaldım. Çok... çok... çok uzun yıllardır.
Votre Altesse, je me suis dévouée à l'empire... pendant de longues années.
Protokolü çiğnediğimi ve bunun için Müttefikler'in beni öldüreceğini biliyorum. Ama sana ve SD-6'ya sâdık olmasaydım Arvin, dönmezdim.
Je sais que je n'ai pas respecté le protocole, que l'Alliance m'aurait tué, après ce que j'ai fait, mais si je n'étais pas loyal envers toi et le SD-6, je ne serais pas revenu.
Ama en üzücü şey neydi biliyor musun, Jack? Buna bile sâdık kalamadın.
Mais le plus triste là-dedans, c'est que tu n'as même pas été fidèle à ça.
Allah biliyor, Hector'a katılmadığım zamanlar olmuştur ama en azından o kendisine sâdık.
Parfois, je méprise Hector. Mais au moins, il est fidèle à lui-même.
Bir planınız vardı değil mi? Ama o sâdık kalmadı.
Vous aviez un plan, mais il ne s'y est pas du tout tenu.
Nanouk ortağım ve en sâdık arkadaşımdır. 7 köpeğimin şefidir, liderdir.
Nanouk est mon plus fidèle compagnon... et le chef de ma petite meute de sept chiens.
Ve bu anlaşmaya sâdık kalabilmek için her şeyi yapacağız.
Et nous ferons tout pour le respecter
- İlk kurala sâdık kalınacak.
- S'enfuir est la première règle.
Sen sâdık bir kocasın.
Tu es un mari dévoué.
Sâdık bendeniz, hayatını kendi arzusuyla verirdi. Karın iyi mi?
Votre serviteur est prêt à sacrifier sa vie. elle est bien?
Kulunuz, Majestelerine hep sâdıktır. Her zaman emirlerinize âmâdeyim!
Votre loyal serviteur sera toujours aux ordres de sa Majesté.
Anlaşmaya sâdık kalmaya çalışmam, onun için fark yaratmayacak.
J'ai respecté le marché jusqu'au bout, mais il s'en fichera.
Sâdık tebam ne güne duruyor?
C'est pourquoi j'ai de loyaux sujets.
Sâdık Almanlar olarak dünyayı lahana salamurasına çevirmek için bana destek oldunuz.
En Allemands loyaux, vous m'avez suivi et nous avons fait du monde notre jardin.
Yarın 10 : 22 treni ile orada olacağım. Senin de orada olacağını biliyorum, randevularına hep sâdık kaldın çünkü.
Demain, je prends un train qui arrivera chez toi à 10 h 22 et je sais que tu seras là car t'as jamais manqué un rendez-vous, alors...
Sadece sâdık biri.
Elle est fidèle.
Sadece sâdık, hepsi bu.
Elle est fidèle.
"... ve siz Majestelerinin konseyindeki sâdık bir üye olarak... " "...
" et un membre loyal du Conseil de Votre Majesté,
Ben her zaman sâdık ve kalıpların dışında düşünen biriyimdir.
Je suis toujours fidèle, même si je sors du cadre de mon travail.
Sherlock Holmes. Ve onun sâdık köpeği.
Sherlock Holmes... et son toutou.
Amerika'ya sâdığım.
Je crois en l'Amérique.
Sonuna kadar sâdık.
Authentique jusqu'au bout.
İşte bu kız bu kadar sâdık.
Voilà à quel point cette fille est loyale.
Anlaşmanın bana düşen kısmına sâdık kalacağım.
Je vais remplir ma part du contrat.
Senden de kendininkine sâdık kalmanı bekliyorum.
Et j'attends de toi que tu fasses de même.
- Ve çok sâdık müttefikler kazanırsınız.
- Et gagner quelques fidèles alliés.
Dünyadaki en sevgi dolu, sâdık ve içten babaya.
Au plus loyal, au plus affectueux et au plus sincère de tous les pères.
Babam daima ailenin en sâdık kişisi olduğunu söyleyip dururdu ve bunu kanıtladın.
Père disait toujours que tu étais le plus loyal de la famille, et tu l'as prouvé.
Tatlı, nazik, sâdık.
Gentil, attentionné, loyal...
sade 83
sadie 118
sada 43
saddam 27
sadece sen 117
sadako 40
sadece sen ve ben 157
sadece 2704
sadece bu mu 17
sadece sordum 78
sadie 118
sada 43
saddam 27
sadece sen 117
sadako 40
sadece sen ve ben 157
sadece 2704
sadece bu mu 17
sadece sordum 78
sadece merak ettim 133
sadece bir adam 18
sadece benim 48
sadece sen varsın 16
sadece merak ediyorum 23
sadece senin 16
sadece beni 16
sadece bir gece 27
sadakat 37
sadece ben 126
sadece bir adam 18
sadece benim 48
sadece sen varsın 16
sadece merak ediyorum 23
sadece senin 16
sadece beni 16
sadece bir gece 27
sadakat 37
sadece ben 126