Anahtarınız Çeviri Portekizce
602 parallel translation
- Yedek anahtarınız var mı, bayan?
- O quê? - Tem uma chave suplente, Sra?
- Anahtarınız var mı?
- Tem chave? - Não.
Çantanızı kaybettiğinizde anahtarınız içinde miydi?
E a chave de casa estava na mala quando a perdeu?
Anahtarınızı çoğaltmış... ve kapıyı açmak için onu kullanmış olabilirdi ama kullanmadı.
Ele podia ter feito uma cópia da sua chave... e podia tê-la usado para abrir a porta, mas é claro que não o fez.
- Anahtarınız var.
- Tem uma chave.
O sırada anahtarınızı aşırmayı başardım.
Enquanto fazia isso, consegui tirar a sua chave de casa.
Swann öldürülünce, tabii ki anahtarınızın Swann'ın ceplerinden birinde olacağını varsaydık.
Mas como o Swann foi morto, presumimos... que a sua chave ainda estaria num dos bolsos dele.
- Anahtarınız.
- Cá está a chave.
Anahtarınız bende. - Şu genç bayan...
Sr. Montagné, tenho a sua chave, foi a menina...
- Ona söyle, sahip olan sensin değil mi? - Anahtarınız Kont.
É o dono deste hotel, Bergmann, diga-lhe você.
- İşte anahtarınız.
- Aqui tem a sua chave, major.
Maymun anahtarınız Bay Newton.
A sua "chave de mandíbula".
- Anahtarınızı mı kaybettiniz?
- Perdeu a sua chave?
- Bu doğru. Anahtarınızı aldı.
Tirou-te a chave.
Anahtarınızı paspasın altına bıraktım.
Encontrou a sua chave? Pus a chave debaixo do tapete...
Anahtarınız Profesör Aschenbach.
A sua chave, Professor Aschenbach.
İşte anahtarınız, bu da kopyası.
Tome a sua chave e a cópia.
O halde nasıl oluyor da kapı anahtarınız onda bulunuyor?
Então, como é que ela tinha a chave da sua porta da frente?
Ve gözlerinizin önünde... bir transformasyon. Anahtarınızı aldık...
e vê perante os teus olhos uma transformação :
Size geri verildi. Dikkatli bakın, bayım. Anahtarınızı arka... cebinizde bulacaksınız.
Encontrarás a chave no teu bolso.
"Şimdi o bozuk para cebinize anahtarınız olarak"... "geri dönerken ondan gözlerinizi ayırmayın, bayım".
Fixa os olhos naquela moeda, enquanto ela é-te devolvida como a tua chave.
Bu sizin anahtarınız, Bu beni rahatsız etti.
Esta chave, a sua chave, é que me intriga.
Anahtarınız yoksa beni resepsiyonda bulun.
Se você não tem as chaves, a gente se vê na recepção.
Bu da anahtarınız Bakanım. Çekil yolumdan.
E aqui tem a sua chave, Sr. Ministro.
- Anahtarınızı yaptırdım, leydim.
- Trago-lhe a chave, milady.
John zarfın içindeki, laboratuarımda - D- olarak işaretli dolabın anahtarı. Hemen oraya gidip A-M-S ve Z olarak işaretli örnekleri evine getir.
John, esta é a chave do armário no meu laboratório marcado com D. Vai lá já e tira os frascos marcados como A, M, S e Z. Leva-os para tua casa.
- Arabanızın anahtarını rica ediyorum.
- Queria as chaves do carro.
O anahtarı henüz bulamadınız mı? Hayır.
Ainda não encontrou a chave?
Haydi hemen şansınızı deneyin. Anahtarını al.
Basta escolher um número e uma cor...
Onda sizin vekaletiniz ve kasanızın anahtarı var.
Ela tem uma procuração sua e a chave do seu cofre.
Paylaştığınız tüm hayallerin anahtarı, nehrin dibinde mi yatıyor?
E a chave para todos os sonhos que partilharam dorme no fundo do rio.
Cipin anahtarını arıyorsanız, burada değil.
Se está à procura das chaves do jipe, não estão aí.
Evet, siz de az önce cipimin anahtarını çalmaya kalktınız.
Sim, e você acabou de tentar roubar a chave do meu jipe.
Şey, sekreterinizin anahtarı olmalı, onu niçin aramadınız?
Se a sua secretária tem a chave, por que não lhe telefonou?
Arabanızın anahtarı.
As chaves do seu carro.
Anahtarı resepsiyona bırakınız.
Oeixe a chave na mesa.
Anahtarı bulamadığımız takdirde kapıyı kırıp anahtarın yuvasını değiştirmemiz gerekecek.
Apenas derrubar a porta e trocar a fechadura se não encontrarmos a chave.
Kazablanka'daki kasanızın anahtarını vermezseniz, evet.
A nao ser que me entregue a chave do seu cofre em Casablanca.
Bu imkansız, anahtarını kaybettim
Impossível, perdi a chave.
İngiltere'ye geri gönder, hapse at yeniden anahtarını da denize at, bırak yalnız kalayım.
Manda-me de volta para Inglaterra, tranca-me e deita fora a chave.
Arabayı çalıştıramazsınız, çünkü anahtarı kardeşim Johnny'de.
Não conseguirá ligar o carro. O Johnny é que tem a chave.
Benim anlamadığım şey, burda tam olarak ne oldu... yani - anlarsınız, Eğer... burada bir anahtar var idiyse... - Evet?
Eu só quis dizer que se ali estivesse uma chave e o Bryce soubesse, claro que ele usaria a chave para entrar pela porta principal.
Anahtarın masanızın sağ çekmecesinde olduğunu söylüyor.
Ela diz que tem a chave na gaveta direita da sua secretária.
Anahtarınız.
Eis as chaves.
Buyrun anahtarınızı.
Eis a sua chave.
Bu da anahtarınız.
Aqui tem a sua chave.
- Yıldızın anahtarı.
- É activado pela estrela...
Anahtarınız var mı?
Alguém tem as chaves?
Uyum sağlamak için gereken anahtarın zaman olduğunu hatırlamalısınız.
A chave para se dar essa adaptação é o tempo.
Hırsızın dört anahtarı da alması gerekir.
Um ladrão teria que ter as quatro chaves.
Anahtarı üzerinde bırakıyorum. Görevliye bırakırsınız, bir zahmet.
Vou deixar a chave aqui, quando sair, me entregue na portaria.