Bir şey değil Çeviri Portekizce
22,140 parallel translation
Senin için iyi bir şey değil.
- Ela trabalha para ti. - Não te fica bem.
Vejeteryansın, bunlar senin için salata gibi bir şey değil mi?
Tu és vegetariana. Isto não é simplesmente... salada?
Bir şey değil.
Não tem de quê.
Bir şey değil de.
Diga "não tem de quê".
- Bir şey değil.
Não tem de quê.
Bu, inanılır bir şey değil.
É inacreditável.
Tüm gece uyuyamamak kötü bir şey değil mi?
Estar acordada a noite inteira é chato, não é?
her neyse bu iyi bir şey değil sen kötü şans getiriyorsun
Trazes má sorte.
Bu yeni bir şey değil.
Isso não é novidade.
Bir şey değil.
- Basicamente.
Elimizde olan bir şey değil.
Não está nas nossas mãos.
Bir şey değil, bana teşekkür etmene gerek yok.
Não tens de agradecer.
- Hayır, öyle bir şey değil bu.
Nada disso.
Önemli bir şey değil.
- Sim, esqueci-me. Não importa.
Kötü bir şey değil Ray.
- Espera aí... Não é terrível, Ray.
Bakın bu... Bu benim için yeni bir şey değil. Ve sen de onun için ilk değilsin.
Ouve, isto... isto não é nenhum novidade para mim, e tu não eras nada de novo para ele.
Öyle bir şey değil.
Não é nada disso.
- Halledemeyeceğim bir şey değil.
Nada que eu não resolva.
Resmi bir şey değil, o yüzden endişe etme ama sadece sormak istedim.
Nada disto é oficial, por isso não se preocupe. Mas tinha de perguntar.
- Kontrol edebileceğim bir şey değil.
Não consigo controlar.
Yakacak odun stoklamak kadar kolay bir şey değil.
Não é por sombras tão fácil como empilhar lenha.
Üç Vicodin ve birkaç viskinin halledemeyeceği bir şey değil.
Nada que três Vicodin e dois shots de uísque não resolvam.
Pek bir şey değil.
Não muito. O seu nome é Sonja.
- Bunları hallettiğin için sağ ol. - Bir şey değil.
Obrigado por fazeres isto.
Eğer politik bir amacın varsa iyi bir şey değil.
Não é bom, se tens qualquer ambição política.
- Bir şey değil.
- Não tens de quê.
Daha önce yaşamadığım bir şey değil.
Já tive muitos.
Hiç öyle bir şey değil bu.
As coisas não são assim de todo.
Bir sürü insan törene katılırken kayıp bir katil olması bu senin için kesinlikle iyi bir şey değil, Catherine.
Isto certamente não augura nada de bom para vós, Catarina. Ter um assassino à solta numa ocasião tão importante, com tantas pessoas presentes.
- Bir şey değil.
- Não é nada.
Ciddi bir şey değil.
Nada de sério. Alguma confusão.
Güven bizim için doğal bir şey değil ama bence bunu için uğraşmalıyız.
A confiança não é uma coisa natural para nós, mas... acho que precisamos de trabalhar nisso.
Yapmak istediğim bir şey değil.
Isto não é uma coisa que quero fazer.
Karında ne varsa azımsanacak bir şey değil belli ki.
Seja lá o que ela tenha, deve ser especial.
Şifreyi kırmak biraz vakit aldı o yüzden her şeyi inceleyemedim. Ama şimdiden bir sürü şey buldum. Ve sadece Farris'in aleyhinde de değil.
Levei algum tempo com a encriptação, portanto ainda não vi tudo, mas já têm aqui muita coisa e não apenas contra o Farris.
Bir erkeğin sana ilk defa söylediği şey değildi bu, değil mi anne?
Não é a primeira vez que um homem te diz isso.
"Şimdi erkeklere" göre orta yaşlı beyaz erkekler de mazlum insanlar olabiliyor şuna bi bak kurban tarafından paylaşılmış video bu kendilerine feminist diuenler erkeklerden nefret eden lezbiyenlerden başka bir şey değil cinsellik haklarıyla iligi bu kadar bağırmalarının sebebi asıl ilgilendikleri olan
Segundo a Homens Agora, as pessoas oprimidas incluem homens brancos de meia idade. Olha para isto. Este é um vídeo postado pela vítima.
Gould a karşı sünnetlikle ilgli dava açmaya hazırlıyordu böyle bir şey olamaz değil mi?
A Homens Agora estava a construir um caso contra a Dra. Gould, por executar circuncisões. Isto não pode ser verdadeiro, pois não?
Yüzeyde değil de yörüngede inşa ettiklerine göre oldukça büyük bir şey olmalı.
Deve ser enorme para o construírem aqui... em vez de na superfície.
Bize bir şey olmayacak. Bunu biliyorsun, değil mi?
Vamos ficar bem, Sabes disso, não sabes?
Ama repütasyonunuza bakılırsa yapamayacağınız bir şey de değil, yine de yapmanın zor olduğunu düşünüyorsanız o ayrı...
Mas é algo que podes fazer. Tenho em conta a tua reputação. Mas se achares que é difícil...
Bunun iyi bir şey olduğunu söyleyebilir ama her zaman değil.
Ele pode dizer-te que é bom, mas nem sempre é.
Bu şey belirli bir yol izliyor gibi değil.
Não é como se fosse uma coisa que seguisse um padrão.
Böyle bir şey mümkün değil, değil mi? Jay, senin gibi bir icracı olarak naçizane tavsiyem insanların gözü önüne çıkacaksan eleştirilerin seni etkilemesine izin vermeyeceksin.
se te expões, tens de fazer orelhas moucas às críticas.
Pek bana göre bir şey değil.
Não é a minha onda.
Telsiz sinyali harika değil, ama sanırım zamanlamayla ilgili bir şey istediniz?
A escuta não está muito boa, mas pediste tempo?
- Bir şey değil.
- De nada.
Açıkçası başka bir şey istiyor, değil mi?
Obviamente, querem outra coisa, certo?
Arkada bir şey yok. Garaj ve depo kilitli değil.
Não há nada nos fundos, a garagem e o depósito estavam destrancados.
Müze kalitesinde üstün bir eser, ama üst düzey cam üfleme topluluğundan birine ait değil ve evet üst düzey cam üfleme topluluğu diye bir şey var.
Estamos a falar de uma obra com qualidade de museu, mas não de nenhum artista conhecido na alta-roda da comunidade de trabalho com vidro, e sim, existe uma alta-roda na comunidade de trabalho com vidro.
Yuvada bir şey gördün değil mi?
Viste alguma coisa. No Ninho. Não viste?
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209