Bir şey olmadı Çeviri Portekizce
4,821 parallel translation
Dubin, Haibach'ı suçlamak için elimizde bir şey olmadığını biliyor.
A Dubin sabe que não temos provas suficientes para acusar o Haibach.
Bizi Kalif'in peşine gönderdiğinde heykelde bir şey olmadığını biliyordun.
Já sabia que não havia nada na efígie quando nos fez ir atrás do Kalif.
Burada bir şey olmadığını söylemiştim.
Eu disse-lhe. Não há nada aqui.
Böyle bir şey olmadı ve olmayacak gerçi.
E, isto ainda não aconteceu, e nunca acontecerá.
Şimdi, sence bu gerçekten bir şey olmadığından mı, yoksa...
- Não. Achas que é porque não há lá nada ou porque ele está a protegê-la?
Onlar bu terim ile geldi "Sürdürülebilir balıkçılık" Bize iyi hissettirmek için balık yemek konusunda Ve balık almaya devam okyanusların dışarı Zaman, aslında, o Deniz Çoban pozisyon Böyle bir şey olmadığını sürdürülebilir balıkçılık.
SEA SHEPHERD CONSERVATION SOCIETY Inventaram a "pesca sustentável" para nos sentirmos bem a comer peixe. E para continuarmos a tirar os peixes dos oceanos. quando, na verdade, a Sea Sheperd afirma que a "pesca sustentável" não existe.
Ama bir aydır böyle bir şey olmadı.
Mas não vai ser assim durante um mês.
Ülkeyle hiçbir irtibatımız yok. Ve artık Amerikan hükümeti diye bir şey olmadığına inanmak için yeterli sebebim var.
Não temos qualquer contacto, e tenho uma boa razão para acreditar, que o Governo Americano já não está em funcionamento.
Muhtemelen çok fazla söylenecek bir şey olmadığı içindir.
É porque não há muito para contar.
Tabii örtbas etmen gereken bir şey olmadıysa yani.
A não ser, claro, que houvesse alguma coisa que quisesses esconder.
- Bir şey olmadı, tamam mı?
- Não aconteceu nada, sim?
Bir şey olmadı.
Nada.
Bana söylemediğin bir şey olmadığına emin misin?
De certeza que não estás a esconder-me nada?
Ben sadece... Bu acil bir durumun ortasında konuşulacak pek uygun bir şey olmadı.
Não é uma coisa apropriada para estar a falar no meio de uma emergência com vocês.
IEK'deki insanlar benim sıkılmış bir ev kadınından başka bir şey olmadığımı düşünüyorlar.
As pessoas no escritório do CORE acham que eu não passo de uma dona de casa aborrecida.
Kişisel bir şey olmadığını öğrendiğim iyi oldu.
Ena. É bom saber que não é nada de pessoal.
Zaman ilerledikçe, Bir Alzheimer hastasına iş vermenin Pek de akıllıca bir şey olmadığını göreceksiniz
À medida que os dias passam, o que se torna mais evidente é que não há pequenas tarefas para um doente de Alzheimer.
Tüm kış boyunca bu elemanlarda test ettim ama bir şey olmadı.
Testei nestes homens todo o inverno e estão bem.
Yemin ederim bir şey olmadı.
Não aconteceu nada, eu juro.
Şimdi buradan ayrılıyorum ve sen ve ben hiç bir şey olmadı.
Então eu saio e é como se tu e eu nunca tivéssemos tido nada.
Söylenecek bir şey olmadığının farkındayım ama sen de dünyanın şu an bize ihtiyacı olduğunun farkındasın...
Sei que não há nada que eu possa dizer, mas, também sei que compreendes que o mundo precisa de nós...
Endişelenecek bir şey olmadığını söylemiştim.
Disse-lhe que não havia nada com que se preocupar.
Maceralarım oldu ama ciddi bir şey olmadı.
Tive umas aventuras, mas nada de grave.
Vücudun üzerinde yanmayı artıracak bir şey olmadığı dışında!
Excepto que não há acelerador no corpo.
Lakin seni temin ederim, karınla aramda uygunsuz bir şey olmadı.
Mas posso assegurar-te, nada inapropriado aconteceu entre mim e a tua mulher.
Bunu sorma şeklin, bana sanki bunun iyi bir şey olmadığını düşündüğünü düşündürüyor.
A forma como perguntas faz-me pensar que não achas boa ideia.
- Öyle bir şey olmadı. Kenara geçsek nasıl olur?
Posso sugerir uma conversa à parte?
Böyle bir şey olmadı.
Não foi isso que aconteceu.
- Ne oldu? İyi bir şey olmadığı kesin.
Nada de bom.
- Bak, istediğimin kolay bir şey olmadığını biliyorum.
- Sei que o que peço não é fácil...
Bankada bir şey olmadı.
- Não aconteceu nada no banco.
Bakın, Daniel'i kısa bir süredir tanıdığımın farkındayım. Ama bu adama baktığımda gördüğüm şey yasaları çiğneyecek biri olmadığı.
Ouça, eu sei que apenas conhece o Daniel há pouco tempo, mas, tudo aquilo que consegui sobre este tipo me diz que ele é... do tipo que não quebra as regras.
Bana bir şey teklif edecek durumda olmadığını düşünüyorum Javier.
Não me parece que estejas numa posição para me ofereceres nada, Javier.
Dr. Thackery'nin bir şey ihtiyacı olup olmadığına bakmaya gidiyordum.
Ia ver se o Dr. Thackery precisava de alguma coisa.
Neymiş o? - Uzun zamandır sahip olmadığım bir şey.
Uma coisa que não tinha há muitíssimo tempo.
Bilmedikleri şey, başka uygun bir gezegen bulacağımızın garantisinin olmadığıydı.
Mas o que eles não sabem é que não havia garantia que iríamos encontrar outro planeta adequado.
Biz bile olmadı bir alıcı e-posta ya da bir şey.
- Não recebemos nem um e-mail, nada.
Ciddi olmadığın bir şey söyleme.
Não digas nada que não queiras, está bem?
Daha uydun ekipmanım olsaydı daha çok şey öğrenebilirdim ama şu anda öğrenebildiğim şey bunun kendiliğinden ortaya çıkan bir tifüs olmadığı.
Se tivesse o equipamento adequado, saberia mais. Mas aquilo que sei... e que não é uma ocorrência natural de tifo.
Henüz emin olmadıkları için sana bir şey söylemek istemedim ama bir sürü test yaptırdım ve çok korkuyorum.
Não te quis dizer nada porque ainda não têm a certeza, mas, eu fiz estes testes todos e estou com medo.
Çünkü başına gelen şeyi yani Alzheimer'i trajik bir şey olarak görebilirsin, ama hiç de trajik bir hayatın olmadı.
Porque o que aconteceu contigo o, sabes, o Alzheimer, podes pensar que é trágico, mas... a tua vida foi tudo menos trágica.
Neymiş o? Julian'ın sahip olmadığı bir şey.
O facto do Julian pensar que não tenho um.
Siz Londra'dayken aramızda bir şey olduğunu düşündünüz. Asla olmadı.
Daquela vez que estavam em Londres, julgou que tínhamos feito algo que nunca fizemos.
Ama gerçek bir teklif olmadığından dolayı raporlamak için ufak bir şey.
Mas como não foi uma oferta, havia pouco a relatar.
Tamam, RMF elimizde bir koz olmadıkça bize hiçbir şey vermez.
A Máfia Russa não nos dará nada a não ser que nós tenhamos alguma influência.
O zaman hiçbir şey gelişmiş olmadığı için sentetik DNA da muhtemelen bir şekilde askeriyenin kontrolüne girmiş.
Lá atrás, estudos avançados como o ADN sintético, passavam pelos militares, de alguma maneira.
Farkında olmadığın bir şey olabilir, Priscilla. O da arkadaşımın da bir doktor olduğu gerçeği.
Talvez desconheça, Priscilla, que aqui a minha amiga também é médica.
Ne zaman senin hakkında önemli bir şey sorsam bir şey söylemiyorsun bu da senin samimi olmadığını gösterir. Şu an kafam çok karışık.
E quando pergunto algo sobre ti e tu não me dizes, significa que não queres intimidade.
Dışarda duran bir forklift olmadığı sürece bir şey söylemen yasak.
Não podes dizer isso a não que haja uma empilhadora lá fora.
- Çocuğun olmadığını sanıyordum. - Öyle bir şey hiç söylemedim ki.
- Pensei que não tinha filhos.
Ayrıca çalınan bir şey de olmadığına göre yolunda gitmeyen bir soygun da olamaz.
E também não está a faltar nada. Provavelmente não foi um assalto que deu errado.
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şey sorabilir miyim 139
bir şeyler içelim mi 27
bir şey mi oldu 310
bir şey söyle 257
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şey sorabilir miyim 139
bir şeyler içelim mi 27
bir şey mi oldu 310
bir şey söyle 257
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyleyebilir miyim 105