English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ B ] / Bırını

Bırını Çeviri Portekizce

5,932 parallel translation
Caddenin aşağısındaki otele bırakır mısın?
Podes levá-la à pensão no fundo da rua?
Ben, kendi adıma bıktım. Onları sınırlarımıza saldırırken görmekten.
Eu, pessoalmente, estou farto de os ver atacar as nossas frentes.
İkimizi de öldürmeden önce şunu yerine bırakır mısın?
Podes por isso onde estava antes que nos mates aos dois?
Joan'ın kaçırılmasına ilk elden sebep olan senin kötü kararlarını düşünürsek bu saçmalığı bir kenara bırakıp duruma akıllı bir yöntemle yaklaşalım.
Considerando que foi o teu fraco julgamento criminoso que levou ao rapto da Joan em primeiro lugar, vamos esquecer essas idiotices e abordar a situação de uma maneira inteligente. A minha maneira.
Hayır, o o bana onunla görüşmeyi bıraktığını söylemişti.
Não. Ela... disse-me que parou de o ver.
Kenarları testere gibi tırtıklı bu yüzden kaburga kemikleri kırılmış ve kemikler testereyle kesilmiş gibi. - Peki bıçağın üstündeki kan?
Um gume é serrilhado, e é por isso costelas foram partidas e o osso foi serrado.
Umarım tatlıya yer bırakmışsınızdır.
Espero que tenham reservado um espaço para a sobremesa.
Kız burdan çıktığında, senin bu yaptıklarını yanına bırakır mı sanıyorsun sen? Ya babası?
Achas que quando ela sair, vai deixar-te escapar com o que quer que achas que lhe tens estado a fazer?
Hayır, o Whittakers'ın Edgerton hilâl bıyığındaydı.
Não, essa é "Os Whittakers de Edgerton Crescent".
Pekâlâ, Rupert, şişman adamın tüm porno koleksiyonunu Goodwill alsın diye kaldırıma bıraktım.
Muito bem, Rupert, deixei a colecção de pornografia do gorducho no passeio para a Goodwill vir buscá-la.
Beni kütüphaneye bırakır mısın?
Podes deixar-me na biblioteca?
Burada kalır bir şeyler olana kadar saklanırım. Arkanda bıraktığın herkes Espheni tarafından kısa sürede bir sıçrayana dönüştürülecek.
Todos deixados para trás vão ser "saltadorizados"... pelos Espheni, numa questão de dias.
Sanırım atar damarını bıçaklamıştım.
Acho que lhe cortei uma artéria.
Güzel, şimdi boynumu bırakır mısın?
Porreiro, agora será que podes largar-me o pescoço?
Beni teselli etmeyi bırakır mısın?
Pode parar de me consolar?
Şu andan itibaren, sadece tereyağındaki ekmek kırıntılarının ne kadar sinir bozucu olduğundan filan bahset ve düşünmeyi bana bırak!
A partir de agora, é melhor falares sobre o quanto odeias deixar restos de migalhas de pão na manteiga, e deixa os pensamentos para mim.
Hayır, hayır, hayır! Beni rahat bırakın dedim!
Disse para me deixarem em paz!
Belki pasaklı, ahmak, geceleri yatağınızın ucunda yatan bir köpeğiniz vardır ve işe gelirken onu evde bağlayıp bırakıyorsunuzdur.
Talvez tenha um imundo rafeiro que dorme aos seus pés ao pé da cama, na Ala dos Oficiais, e que deixa amarrado ao relento quando vem trabalhar.
Ama bizi bırakırsanız Dawn'ın icabına kendimiz bakarız. Sonra da arkadaşlarınızı serbest bırakırız ve bu mesele kapanır.
Mas se nos soltar, nós vamos tratar da Dawn, soltamos os seus amigos e isto acaba.
Bizi bir dakika yalnız bırakır mısınız?
Pode dar-nos um minuto, por favor?
Ya sen güzel hatıralar bırakır mısın?
E você tem-lo feito?
- Evet Mitchell, çok korkunç gelse de bunu sineye çekip kendini sevilmenin kollarına bırakmalısın. Cam de en sonunda romantizmin dozunu azaltacaktır.
Sim, Mitchell, por horrível que pareça, tens de te aguentar à bronca e deixares que te amem e o Cam vai acabar por dosear o romance.
Hayır, bırakın, hayır!
Não! Não, não, não!
Bir saniyeliğine işi düşünmeyi bırakır mısın?
Podes parar de pensar no trabalho por um segundo?
Çamaşırını senin yatağında bıraktıktan sonra hala nasıl yüzüne bakabiliyor?
Como consegue olhar para ti, tendo deixado as cuecas na tua cama?
Belli ki Matty ile konuşmamız gereken çok şey var. Sakıncası yoksa bizi yalnız bırakır mısınız?
Obviamente, eu e o Matty ainda temos muito que conversar, por isso, importam-se de deixar-nos em paz?
Hayır, bırak kaçsın.
- Não, deixa-o ir.
Hayır hayır, bırak anlatsın. Bunu duymak istiyorum.
Não, deixa-o falar.
Kendini ebedi bir umutsuzluk vakası içerisinde sıkıştırıp bıraktın.
Tu próprio permaneces encurralado num estado de desespero eterno.
Arik, bin atlı tarafından çiğnenip bozkırın ortasında çürümeye bırakılmalı.
O Ariq deveria ser pisado por mil cavalos e deixado na estepe a apodrecer.
Bizim dünyamızın onunkini kaydırıp, geriye masum bir şey bırakmamasından korkuyorum.
Receio que o nosso mundo lhe leve a inocência que ainda lhe resta.
Öyle olmadığını düşündüğüm an, bırakırım.
No segundo em que eu acreditar que fazem parte, estou perdido.
Mike'a yaptığın şahsi saldırıları bırakmanı istiyorum. Biliyorum.
Quero que pares com os ataques pessoais ao Mike.
Beni serbest bırakırsan kızın ruhu özgür kalır.
Solta-me, e a alma dela é livre.
Hayır, o gece eşinizin ortalıkta olmamasını istiyordunuz böylece Elka'nın odasına gidip onu öldüresiye bıçaklayabilecektiniz.
- Precisava dela inconsciente. Para poder ir ao quarto da Elke e esfaqueá-la até à morte.
Hayır, kıçını kurtarmaktan ve sana inanmaktan bıktım! Seni sevmekten de!
Chega de te salvar, de acreditar em ti, de te amar!
Sanırım bundan sonra beni bırakacaksınız?
vão deixar-me agora?
Hayır, onu yerine bırakacaksın.
Não, vais deixá-la aí.
Sıçrayanların arkalarında bıraktığı ekmek kırıntılarını yaladığını kendini savunamayan iyi insanlardan yiyecek çaldığını gördüm.
Vi-te a correr atrás dos skitters, a apanhar as migalhas, a roubar comida de pessoas que não podem defender-se.
Abbudin'i özgür bırakın! Telefonlarınızı kaldırın!
Ergam os telefones!
Haritanın basılı kopyalarını bırakın, yarın sabah çocuğu alırım.
Deixe cópias impressas do mapa, para eu ir buscar o menino, amanhã de manhã.
Niye kimyasal bir saldırı kurbanın içinde başka bir insanın DNA'sını bırakıyor ki?
Porque é que um ataque químico deixaria ADN de outra pessoa dentro da vítima?
Madem beş parasız olmaktan bıktınız, 108.3 $ ödül için, hangi ayda 28 gün vardır?
Cansou-se de não ter dinheiro, ao valer 108,30 dólares : - Que mês tem 28 dias?
Belki sana bakıcılık yapmaktan bıkmışımdır ya da uzun zamandan beri kıçını kurtarmaktan sıkılmışımdır.
Talvez eu apenas... me tenha cansado de ser a tua baby-sitter... Ou de ter que salvar sempre a tua pele.
Hayır bırakamazsın.
- Não desistes, não.
Bir çok insan arabalarını burada bırakır ve hatalarını kabul eder.
Muitas pessoas deixam os carros aqui e aceitam boleias que não deviam.
- Bıraktığın yerdeyim. - Hayır, değilsin.
- Exatamente onde estava.
Herkes elindekileri önündeki masalara bıraksın ve aranmaya hazır olsun!
Ponham todo o contrabando sobre as mesas na vossa frente e preparem-se para serem revistados.
Federal hükümetin bilişim yasasına göre özel hesaplara izinsiz girilmesi ve hesapların çalınması ağır suç kapsamına giriyor.
Do Governo Federal para actos de fraude e abusos informáticos faz com que cada instância de acesso não autorizado e roubo de e-mail privado represente um crime de classe "B".
- Beni eve bırakır mısın?
- Leva-me a casa, está bem?
Burayı anladığını sanıyorsun A noktasından B noktasına nasıl gideceğini çözdüğünü sanıyorsun sonra burası cehaletin için seni cezalandırıyor.
Achas que consegues um acordo aqui... Achas que sabe como ir de um ponto para outro. Então, és punido pela tua arrogância.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]