English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ H ] / Her şeyini

Her şeyini Çeviri Portekizce

1,577 parallel translation
Eğer Aaron o dairede ise, her şeyini taşımış olmalı.
Se o Aaron estava naquele apartamento, deve ter tirado tudo de lá.
O çocuk size yardım için geldiğinde her şeyini kaybetme riskine girdi.
Aquele rapaz tinha tudo a perder quando lhe veio pedir ajuda.
Hepsini düzeltmek için her şeyini verirdin.
- Davas tudo para consertar isto.
Tekrar tekrar her şeyini vermiş ama başarısız olmaya devam etmiş.
Ele dá tudo o que tem, vezes sem conta e falha sempre.
Her şeyini anlatabileceğin biri olduğunda bütün sıkıntıların hafifler, değil mi?
Os problemas ficam mais leves quando se tem alguém a quem se pode contar tudo, não é?
Her şeyini kaybettikten sonra, kadını oradan çıkarıyor.
Ele tira-a dali antes dela perder tudo.
Bütün dünya sizin yerinizde olmak için her şeyini verirdi!
que davam o tomate esquerdo para estar onde vocês estão!
İstifa etseydi, her şeyini kaybederdin.
Se ele se demitisse, você perderia tudo.
" Bay Hill her şeyini en sevdiği üç kuruma bıraktı :
" O Sr. Hill deixou tudo às suas três instituições de caridade favoritas :
Her şeyini arayın.
Revistem-lhe as coisas.
Her şeyini riskli işlere, eski şirketlere, batık işlere yatırdı.
Investiu tudo em capital de risco, empresas obsoletas e falidas.
O, ülkemizin iyiliği için her şeyini feda edebilirken, ben onu özlemekten başka bir şey yapamıyorum.
Enquanto que ele sacrificaria tudo pelo bem do nosso país, eu não deixo de sentir a sua falta.
Silahını ve her şeyini bulmuşlar.
Com a arma ao lado e tudo.
Babam hastalandığında, ona taşınmış ve her şeyini yapmıştım besledim, yıkadım, ilaçlarını verdim.
Quando o meu pai adoeceu, tive de ir morar com ele e fazer tudo. Dar-lhe de comer, dar-lhe banho, medicamentos.
Bir sorunu düzeltmek için her şeyini harcama çabanı anlıyorum, Charlie.
- Eu compreendo. O querer tentar tudo para resolver um problema, Charlie.
Bu düğünün her şeyini kendim hazırlayacağım.
Eu vou tratar de tudo para o casamento.
Her şeyini mi?
Tudo?
Bak, çoğu erkek senin kadar güzel bir kızla bu kanepede olmak için her şeyini verir.
Muitos tipos matar-se-iam para estar num sofá com uma rapariga tão linda... como tu.
Çünkü bu odadaki herkes seni seviyor ve her şeyini vermek istiyor.
Porque todos aqui te adoram e querem dar-te tudo.
O her şeyini bana verdi.
Ela é tudo pra mim.
Ahman ise her şeyini son dakikaya bırakır.
Ahman deixa tudo para o último minuto.
Her şeyini biliyoruz, evini antrenmanını, takıldığın yerleri, arabanı kazanmak için oynasan iyi olur, ibne.
Sabemos onde vives, puto, onde treinas, por onde andas e que carro tens! É bom que ganhes o jogo, cabrão!
Lucy, her şeyini ona borçlu demiyorum, ama epey borçlu olduğu da aşikâr.
Não digo que ela lhe deva tudo, mas deve-lhe muito.
Bulunduğum yerde olabilmek için her şeyini verebilecek milyonlarca gazeteci var.
Há milhões de tipos que dariam tudo para estar onde eu estou.
Peki neden her şeyini kaybeden sadece ben oldum acaba?
Então por que fui o único a perder tudo? !
Macaristan'da, zengin bir dul bile her şeyini bir anda kaybedebilir. Sizi koruyamam.
Posso proteger-vos.
Hiç bana çekmemiş. Her şeyini annesinden almış.
Não se parece comigo, é toda como a minha mãe.
Adamı içeri attılar, her şeyini aldılar ve karısı da onu terk etti.
Recolheu as coisas. Até a mulher deixou.
Bana sorarsan, yarın evliliğin tüm detayları, ayin kısmını balayın varana kadar her şeyini yarın halledelim.
Se você me pedir, eu vou buscar todos os ritos e rituais... Casamento... e lua de mel tudo pronto amanhã mesmo.
Ben senin her şeyini çok beğendim.
Gosto imenso de tudo em ti.
Duyduklarıma göre, vücudunun her şeyini bilen sürüsüyle kadın varmış.
Há muitas miúdas que conhecem o corpo dele, pelo que eu ouvi dizer.
Adam senin bir şeyden kurtulmana izin vermiyor her şeyini ortaya koyuyor.
Não te está a desculpar de nada, mas fala de tudo.
Mary Restarick çok zengindi ve her şeyini Norma'ya bıraktı.
A Mary Restarick era muito abastada e deixou tudo à Norma.
Tina, bir de şöyle düşün. Rasgele bir randevudan iyidir. Her şeyini öğrenebilirsin ve yemekle zamanını harcamazsın.
Pensa assim, é menos aleatório do que um arranjinho e podes saber tudo sobre ela antes de almoçares com ela em vão.
Her şeyini seviyorum da minyatür olmasına gıcık oluyorum.
Adoro tudo nele, excepto o facto de ser tão mini.
Tüm o konuşmaların falan, her şeyini boşa çıkardığımı biliyorum.
E sei que te critico por causa dos teus discursos...
Almeida her şeyini kaybetti ve bundan hayatı boyunca hizmet ettiği devleti sorumlu tutuyor.
Almeida perdeu tudo o que tinha, e culpa o governo ao qual serviu a vida toda.
Gerekli olduğunu sandığın şeyleri yaparak herkesi ve her şeyini kaybettin.
Perdeste todos e tudo o que tinhas por fazeres o que pensas que é necessário.
Ona her şeyini kaybedeceğini söylersin, evine ipotek koyduracağını söyle.
Medo? Diz-lhe que vai perder tudo. Que lhe vais penhorar a casa.
Her şeyini.
Tudo.
Yalnız Fiamma her şeyini riske atmaya sınırlarını zorlamaya hazır.
Apenas a Fiamma está disposta a arriscar tudo. Para ir além dos seus limites.
Karım şehirdeki herkesin her şeyini bilir.
Minha mulher sabe tudo sobre toda a gente desta cidade.
Bu aileyi kurtarabilmek için her şeyini tehlikeye attın.
Arriscaste tudo para salvar esta família.
Söylemeye çalıştığım, her şeyini bunun için geride bırakmak.
Tudo se resume a isso.
Şimdi hayattaymış gibi, her şeyini öğrenmek istiyorum.
Quero saber tudo o que saberia se ele ainda estivesse vivo.
Bilirsin bu kadar güçlü olmak, her şeyini vermeni gerektirir.
Sabes ser aquela rocha rouba-nos tudo o que temos.
Neden, her şeyini alıyorsun?
Porque precisas de tantas coisas?
Her şeyini görebiliyorum.
- Dá para ver tudo.
Yetenekli bir cerrah olarak hayata atıldıktan sonra zayıflama ilaçları sektörünün en iyi tele satışçısı olmak için her şeyini riske etti.
Começou como um promissor cirurgião, arriscou tudo, para se tornar o mais bem-sucedido telefonista de telemarketing, na indústria.
En son ne zaman bir müşterin sana her şeyini teklif etti?
Quando foi última vez um cliente ofereceu todos os níqueis que tinha?
İşi berbat ettiğin anda, her şeyini kaybedeceksin.
Se fizeste merda, vais perder tudo.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]