English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ H ] / Hiç değilse

Hiç değilse Çeviri Portekizce

1,349 parallel translation
Ama hiç değilse bazılarımız çaba gösteriyor.'" dedin.
Mas alguns de nós ainda podem tentar. "
E iyi, hiç değilse, ertesi sabah birbirlerine hala saygı duyuyorlarmış.
Bom... pelo menos continuaram a respeitar-se na manhã seguinte.
Hiç değilse bluzumun içine değil de gözlerime bakıyor.
Pelo menos olha-me nos olhos e não para o decote.
Hiç değilse henüz değil.
Pelo menos, por enquanto.
Hiç değilse Samir, görebileceği, gülüşünü duyabileceği birini seviyor...
O samir, ao menos, ama alguém que pode ver e ouvir...
Oğlun öldü, baba. Hiç değilse bırak o yaşasın.
Seu filho está morto, pelo menos deixe-a viver.
Hiç değilse vaktimi almasalardı bari.
Gostava que não me fizessem perder tempo.
Hiç değilse on yılda bir yıkanmalısın.
Devias ter-te lavado uma vez nos últimos dez anos.
Jane, toplum içinde birlikte olacaksak, hiç değilse biraz rol yapalım.
Jane, já que nos vão ver juntos em público, podíamos ao menos fingir.
- Hiç değilse adamın adını söyle.
- Ao menos, diga-me o nome dele.
Biraz aklın olsaydı birazcık dahi olsaydı seni hiç değilse şimdi öldürmeyeceğimi anlardın, geri zekalı.
Se você fosse mais perpicaz... só um pouco, já teria percebido que pelo menos agora... não vou te matar.
Hiç değilse bir kez olsun yemeklerimden yemek için eve gelmeliydin.
Devias ter voltado a casa para comeres a minha comida, só uma vez.
Hiç değilse bu milyoner olarak ölmüş.
Passaram 3 semanas do meu ultimo saltante. Ao menos este morreu milionário.
Portekizce bir şeyler yazıyor ama hiç değilse yanlış anlayamaz.
Alguma coisa em português, mas assim, ao menos, já não tens medo de ser mal interpretada.
Hiç değilse yaşayacak.
Ao menos, vai estar viva.
Hiç değilse bu seferki bir depo değil.
Pelo menos, não é outra vez num armazém.
Hiç değilse bu sefer hastanelik olmadın.
Pelo menos, não fui eu a pôr-te no hospital desta vez.
Hiç değilse tek oğlumu bana bağışla.
Por favor, poupa o meu último filho.
Neyse hiç değilse bizim çocuklarımız daha iyi bilir.
Bem, pelo menos os nossos filhos sabem melhor do que isso.
Hiç değilse geri döndün.
Pelo menos estás de volta.
- Hiç değilse o, kendi biletini kendisi almış olmayacak.
Manda. Pelo menos não terá de comprar o próprio bilhete.
Hiç değilse İtalyan.
Pelo menos é italiano.
Hiç değilse 15 dakikalığına iyi bir Katolik ol!
Sê católico durante 15 minutos, pelo menos!
Dinle Tony, bu çapkınlıklar sürecekse hiç değilse "vazektomi" olmanı istiyorum.
Escuta, Tony, se vais continuar a fazer o que fazes então, pelo menos, tens de fazer uma vasectomia.
Hiç değilse Tom, Sr. artık sokakta mutlu gezen adam değil.
Pelo menos, o Tom Sénior já não é o vagabundo feliz.
Hiç değilse konuşma yeteneği olsaydı.
Ele tem pelo menos de poder falar. Sabes uma coisa?
Bu da bir şey hiç değilse.
Um bom começo, pelo menos.
Bana güvenmelisin Mary, hiç değilse birazcık.
Precisa confiar um pouco em mim, Mary.
Hiç değilse adresi doğru vermişler.
Ao menos eles têm o endereço certo.
Delikanlı, hiç değilse...
Ouça, ao menos leve a...
" Eğer öldürüleceksem, hiç değilse köyümde ölmek isterim.
Se eu tiver que morrer, que ao menos seja na minha aldeia.
Hiç değilse uçacağız.
Bem, ao menos conseguimos voar.
Geceleri, hiç değilse iyi bir evlilik yapsın diye dua ediyorum.
Rezo todas as noites para que case bem.
Hiç değilse kıyıya ulaşmaya çalışabiliriz.
Pelo menos, podemos tentar chegar à costa.
Çay, hiç değilse...
- Bem, um chá.
Hiç değilse Colorado'da mevsimler var.
Pelo menos, o Colorado tem estações.
Kırışık pantolon giymiyorum. Hiç değilse eğlenceliyim.
Não uso calças vincadas, mas sou divertido,
- Hiç değilse bu kez vurulmadın.
- Pelo menos, não levaste um tiro.
Hiç değilse sen, bir parça anlarsın sanmıştım.
Sempre achei que fosses capaz de distinguir uma peruca.
Belki öyleyim. Hiç değilse ben açgözlü ve pervasız değilim. Tefecilerden 1 milyon almadım.
Talvez seja... ao menos não sou tão gananciosa e descuidada para... pedir emprestado 1 milhão aos agiotas...
Hiç değilse onlardan değil.
Pelo menos não é um deles.
Hiç değilse artık 30'larımdayım, içmeyi becerebiliyorum.
Pelo menos agora que estou nos 30, já aguento a bebida.
Yalnız seyahat edeceksen, hiç değilse lüks içinde seyahat et.
Se vais viajar sozinha, que viajes com classe.
Ama hiç değilse epey iş yaptım.
Ao menos consegui adiantar o trabalho.
Hiç değilse benimle ve Bridget'le doğum günü için bir içki iç.
Pelo menos fica para brindares comigo e com a Bridget, está bem?
Hiç değilse birimiz öyleyiz.
Pelo menos um de nós o é.
Ama bana hiç değilse bir ipucu veremez misiniz?
Mas, hmm, não me pode dar pelo menos uma pista?
Hiç değilse bu da bir şeydir.
Ao menos já é qualquer coisa.
- Hiç değilse dostum var.
- Ao menos, eu tenho amigos. Miss Carroll!
Hiç değilse başka bir erkekle kaçabilirdin.
Ao menos podias terfugido com outro homem.
Eğer kabul etmeye zorlandığımız dünya sahte ve hiç birşey hakiki değilse o zaman her şey mümkündür.
Se o mundo que somos forçados a aceitar é falso, e se nada é verdade, então tudo é possível.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]