Kaybedecek vakit yok Çeviri Portekizce
59 parallel translation
Kaybedecek vakit yok.
Não há tempo a perder.
Bununla beraber, herkes bir konuda hemfikir artık. Kaybedecek vakit yok.
Mas na opinião de todos, não podemos perder tempo.
- Kaybedecek vakit yok.
- Não há tempo a perder
Elbette, kaybedecek vakit yok.
Claro, nao podemos perder tempo.
Kaybedecek vakit yok, panzehiri içelim.
Não temos tempo a perder, vamos beber este antídoto.
Kaybedecek vakit yok.
Não há tempo a perder. Vamos lá.
Kaybedecek vakit yok.
Não temos tempo a perder.
Kaybedecek vakit yok.
Nunca há tempo suficiente aqui!
Kaybedecek vakit yok.
Não há tempo a perder, Tristan.
Kaybedecek vakit yok.
Estamos a ficar sem tempo.
Çabuk! Kaybedecek vakit yok. Dışarıya!
Não há tempo a perder.
Kaybedecek vakit yok.
Não há tempo para brincadeiras.
Kaybedecek vakit yok.
Aí não se batem pívias.
- Kaybedecek vakit yok. Serserileri içeri alma.
15 minutos, sem excepções.
Kaybedecek vakit yok.
Não tenho tempo a perder.
Kaybedecek vakit yok
E não se pode perder tempo
Çabuk olun, kaybedecek vakit yok.
Rápido, não percam tempo.
Bu yalanlarla kaybedecek vakit yok.
Não tenho tempo para isto.
Dağılalım ve çocukları bulalım. Kaybedecek vakit yok.
Sei que fariam Stan juniores fantásticos.
Haydi, kaybedecek vakit yok.
Despachem-se! Não há tempo a perder.
Kaybedecek vakit yok
Não há tempo a perder.
O halde kaybedecek vakit yok.
Nesse caso não há tempo a perder.
- Kaybedecek vakit yok.
- Não percas tempo. Vai logo.
Hemen yarın yapacağız. Kaybedecek vakit yok.
Vamos operar, não há tempo a perder.
Kaybedecek vakit yok.
Não percamos mais tempo.
- O zaman kaybedecek vakit yok.
Não podemos perder tempo.
Onu hemen durdumalıyız! Kaybedecek vakit yok.
Temos de o parar já não há tempo a perder.
- Kaybedecek vakit yok Meredith.
- Temos pouco tempo.
- Kaybedecek vakit yok.
O tempo é essencial.
Francis, sağ çıkamayabileceğini yazmış. Kaybedecek vakit yok.
Ela escreve que pode não sobreviver.
Kaybedecek vakit yok, Bay Callen.
Não há tempo a perder, Sr. Callen.
Artık kaybedecek vakit yok.
O tempo é essencial agora.
Kaybedecek vakit yok. Her an gelebilir.
Não há tempo a perder, ele pode chegar a qualquer momento.
Kaybedecek vakit yok.
Não temos um momento a perder.
Kaybedecek vakit yok.
O tempo é essencial.
Kaybedecek vakit yok.
Não há tempo suficiente.
Kaybedecek vakit yok.
Não perca tempo.
- Kaybedecek vakit yok diye düşündüm.
- Achei que não havia tempo a perder.
- Yürüyün hadi! Kaybedecek vakit yok.
Vamos, vamos, não há tempo para perder.
Kaybedecek vakit yok.
Não há tempo para jazz.
Şakalarla vakit kaybedecek zamanım yok, Kaptan.
Temo que não há tempo para brincadeiras, Capitã.
Kaybedecek vakit yok.
Não percamos tempo.
Bu yüzden, kaybedecek vakit yok.
- Eu sei que vais
# Haydi, vakit yok kaybedecek #
Não há tempo a perder Chin up, tallyho
Kaybedecek vakit yok.
Não há tempo a perder, senhora.
Kaybedecek vakit yok.
Agora isto...
Kaybedecek vakit yok.
Sem tempo a perder.
vakit yok 69
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok efendim 65
yoktu 131
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok efendim 65