English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ Y ] / Yok ki

Yok ki Çeviri Portekizce

9,665 parallel translation
Bahsetmeye lüzum dahi yok ki, aile ziyadesiyle cömerttir. İstediğin her şeye erişebilirsin.
Sem mencionar a generosidade, podes ter tudo o que quiseres.
- Nerede bir tuvalet yok ki?
Onde não há uma casa de banho?
Hız treninin hikâyeye ihtiyacı yok ki. - Tom...
- Uma montanha-russa não tem contexto.
Neden "Oğlunu İşe Götür Günü" yok ki?
Porque não há um dia assim para o filho?
- Bir milyon dolara ihtiyacın yok ki.
Não precisas 1 milhão de dólares.
- Yanımda kablo sıyırıcı yok ki.
Não tenho nada para decapá-los.
Yok ki...
Não há...
Olgu yok ki.
Não há factos.
Muhafız'ın yok ki senin.
O Jenkins não tem um guardião.
Oluru yok ki bunun.
Não têm futuro.
Nur teyzecim evlilik sözleşmesi falan yok ki ortada.
Sra. Nur, não há qualquer acordo.
- Bizim kedimiz yok ki.
Nós não temos gato.
- Üstünü örtüp gizleyeceğimiz bir durum yok ki Jay.
Não me parece altura para festejos.
Gerek yok ki.
Ele não precisa.
Senin ağaç evin yok ki.
Tu não tens uma casa na árvore.
Bacağımda bir sorun yok ki.
Não há nada de errado com a minha perna.
Tweezer diye bir şey yok ki.
O negócio nem é o Twitter.
Gerek yok ki.
Não preciso de uma.
Kimin ciddi sorunları yok ki söylesene?
E quem é que não tem?
Tanrının gücü damarlarımda hızla akar... gürlerken alkol ve uyuşturucuya ihtiyacım yok ki!
Para que preciso de drogas e álcool quando tenho o poder de Deus a correr, a flutuar, a rosnar nas minhas veias!
- Bizim bir programımız yok ki. Yapma!
- Não temos um número.
- Kaydım yok ki.
- Não tenho ficha.
Gördüğünüz gibi iyi durumdayım ve görüşümde sorun yok ki bu önemli değil mi?
Como pode ver, sou saudável e a minha visão é perfeita, o que é importante, certo?
Sıkıntı yok gözüküyor. Hakkınızı vermeliyim ki... İyi dedektiflersiniz.
- Tenho de admitir que são bons polícias.
Ki sorun yok yani.
O que é óptimo, porque...
Onun arabası Paavelim'de ki taş ocağında bulundu.. Ama. Sam'dan hiç bir iz yok.
Encontraram o carro no lago da pedreira de Paavelim, mas não há sinal de Sameer.
Ne yazık ki anayasada başkan yardımcılarının rahatsızlanmasıyla ilgili bir açıklama yok. Bu yüzden iki seçeneğiniz var.
Infelizmente, a constituição não prevê um vice-presidente incapacitado, o que lhe dá duas opções.
Bunu kim yapar ki? Sağken bile beceren yok.
Quem lhe ia dar uma depois de morta se nem lhe dão quando está viva?
Kadınlara uyuşturucu vermenin iyi bir şey olmadığını biliyorum. Ve tabii ki bunu asla cinsel saldırı amacıyla yapmam. Bir kere, gerek yok.
Eu sei que é errado drogar mulheres, sempre, e nunca faria isso para nenhum tipo de agressão sexual, e também nunca precisaria fazer isso.
Abla, iyi ki paparazziler yok.
Graças a Deus não há paparazzi.
Yok, ben aslında, tabii ki ben çağıracaktım da ananem Peyker Hanım benden önce davranmış.
Na verdade, eu... Claro que te ia convidar. Mas a minha avó antecipou-se.
Talihsiz gerçek şu ki bazı şeyler ne kadar olasılık dışı olursa olsun bu sefer imkansız diye bir şey yok.
A triste verdade é que por mais improvável que certas coisas possam ser com relação a este crime, nada é impossível.
Burada oturup saklayacak bir şeyimiz yok gibi yapıyoruz ki bir şeyden şüphelenmesinler.
Ficamos aqui sentados e fingimos que não temos nada a esconder e eles não vão suspeitar de nada.
24 yaşında sevgilisi yok, ki bu Afganistan'da normal bir şey.
24 anos, não tem namorada, uma coisa pouco comum no Afeganistão.
Tabii ki yok.
É claro que não.
Ne yazık ki sinyal kısa süre sonra kaybolmuş. Ve yerini tespit edebilmek için başka bir yol yok.
Infelizmente o sinal perdeu-se logo a seguir, e não tenho outros meios de determinar a sua localização.
Saçmalamayın, tabii ki yok edilmedi.
Não sejas tolo, é claro que não.
Hepiniz çok iyi gidiyorsunuz, yani size miras bırakmak yerine, ki buna ihtiyacınız yok, Walter : Biz düşündük ki hayır kurumlarına büyük bir bağış yapcağız.
Vocês estão todos muito bem, então, ao invés de deixar uma herança que vocês não precisam, resolvemos fazer uma doação para uma causa nobre e livrar-nos do BARN, e dos porcos de uma vez por todas.
yani size miras bırakmak yerine, ki buna ihtiyacınız yok, Biz düşündük ki hayır kurumlarına büyük bir bağış yapcağız.
Ao invés de deixar uma herança, que não precisam, decidimos fazer uma doação à uma instituição de caridade.
Hiçbir şey gördüğü yok. Görecek bir şey yoktu ki.
Ela não viu nada, não havia nada para ver.
Fakat etkiyi yok edemezsek ne yazık ki- -
- Senão, receio que...
- Tabii ki yok.
É claro.
Mermim yok ki.
Não tenho nenhuma bala.
Hayır, hayır, Jess, tabii ki seninle bir ilgisi yok.
Não, Jess. Não tem nada a ver contigo.
Bunu yok edeceğinize söz verin ki bütün bu anlamsız sözleri hiç kimse okuyamasın.
Prometa-me que vai destruí-lo, para que nunca ninguém leia este monte de disparates.
Silah yok, tabi ki.
Nada de armas, claro.
- Yok artık, git yanına de ki...
Jesus, entras e dizes Mulher :
Species'in ölümü kendi tarafındaki parçalanmayı büyüttü taa ki Sucking Chest Wound'un anarşist tavrı tamamen yok olana kadar.
A morte do Species fortaleceu a sua facção, enquanto a facção anarquista do Pneumotórax é completamente destruída.
O da sakince bana baktı ve dedi ki : "Üzerimde yok."
E ele simplesmente olhou calmamente para mim e vai, "Bem, não comigo."
- Sorun şu ki bizde hiç goril yok.
O problema é que não temos força nenhuma.
Ne yazık ki, kubbe yok olduğunda kasabanın çoğu ölmüştü ve yalnızca bir kaç tane kurtulan vardı.
"Tragicamente, a maior parte da cidade morreu " quando a Cúpula foi destruída, restando apenas alguns sobreviventes. "

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]