Kaybeden Çeviri Portekizce
1,645 parallel translation
Bu saldırıda hayatını kaybeden genç polisin kimliği belirlenemediğinden...
O jovem polícia que perdeu a vida neste ataque não foi identificado.
Sen de işini kaybeden yanlış adamların tarafındasın.
E tu, ficas com os homens errados... que perdem os trabalhos.
Çünkü yarışma kasetlerini izledim. Bu kasetlerde bir kazanan ve 200 kaybeden gördüm.
Porque vi aquele teu vídeo e vi um vencedor e 200 vencidos.
Yarışalım. Kaybeden içecekleri öder.
Desafio-te para uma corrida, o perdedor paga as bebidas.
Geçen hafta ilk maçını kaybeden Eagles... bugün ikinci maçını da kaybetti. Steelers'ın 14 sayısına karşı 7 sayı yapabildiler.
Os Eagles, derrotados na sua estreia há uma semana, perderam hoje o seu segundo jogo, por 14-7 contra os Steelers.
- Ben bir kaybeden olmak istemiyorum.
- Não quero ser uma perdedora.
Kaybeden ne demek biliyor musun?
Sabes o que é um perdedor?
Gerçek bir kaybeden, kazanmaktan o kadar çok korkar ki, denemez bile.
Um verdadeiro perdedor tem tanto medo de não ganhar que nem sequer tenta.
Öyleyse bir kaybeden değilsin.
Então, não és uma perdedora.
Tam bir kaybeden.
Falhado completo.
Kaybeden okula pantolonun içinde solucanla gelmek zorunda kalır.
O perdedor tem de vir para a escola, com minhocas nas calças.
Kaybeden olmamak için bir şans bizim için!
Esta é a nossa única chance de não sermos uns falhados.
Yarışacağız... ve kaybeden buradan çekip gidecek.
Fazemos uma corrida... e quem perder sai da cidade de vez.
Vali Nelson Rockefeller, her biri güvenlik güçlerinin silahlarından çıkan kurşunlarla hayatını kaybeden 29 mâhkum ve 10 rehinenin ölümüyle sonuçlanan bir askeri müdahale tertipledi.
O governador Nelson Rockeleller, ordenou um assalto militar... à prisão, que matou 29 presos e 10 reféns. Todos causados por disparos efectuados pela polícia.
Onu kaybeden ben değilim!
Não fui eu que o perdi!
Bir element partikül kaybeden ve kararsız hale gelir.
Um elemento que perde uma partícula torna-se instável.
Birlikte kazanan, birlikte kaybeden takım arkadaşları.
Vencer juntos, perder juntos, companheiros de equipa.
- Yine de Brian kaybeden oldu.
- Mesmo assim, Brian é ainda o perdedor.
Kaybeden ağır bir kelime.
Bem, perdedor é uma palavra forte.
- Kaybeden yok.
Ninguém fica a perder.
Bir hiç, daima kaybeden. Ve sen, bir kadın düşkünü
És um falhado e tu um mulherengo.
Hey yoldaşlar, kaybeden raketi götüne soksun mu?
Ei, camaradas, que tal a equipa perdedora levar com uma raquete pelo cu acima?
Noel Baba'yla resim çektirince kaybeden biri gibi görüneceğim.
Vou fazer figura de parva, fotografada com o Pai Natal.
Hafızalarını tamamen kaybeden insanlar için.
É para aqueles que perderam toda a memória.
Aslında randevulara "Büyük şişman bir kaybeden ile vakit geçirmek!" demeleri lazım.
Deviam chamar aos encontros "passar algum tempo com um falhado gordo".
Cüzdanını kaybeden adamın onlarla olduğunu düşünmüyorsun, değil mi?
Não achas que o tipo que perdeu o dinheiro está metido nisto ou assim?
Kazanan böbürlenme hakkını kazanır. Kaybeden şehri terk eder.
O vencedor pode vangloriar-se e o derrotado deixa a cidade.
- Kaybeden burayı terk eder.
- O derrotado deixa Vegas para sempre.
Epsilon'da kafasını kaybeden var mı? " mı?
Alguém aí da Epsilon perdeu uma cabeça? "
Kaybeden yerde uyur, bu demek oluyor ki sen yerde uyuyacaksın.
Quem perder dorme no chão. O que significa que vais dormir no chão.
Sedyesini kaybeden Doug'un çektiği ölü adamın üstünden atlamak.
Passar por cima do morto que o Doug está a arrastar porque perdeu a maca, novamente.
Çok değerli bir şeyi kaybeden bir aileyi temsil ediyorum.
Eu represento uma família que perdeu algo muito valioso.
Kazanan mısın, kaybeden mi?
És um vencedor ou um perdedor?
Senin gibi genç yaşta babasını kaybeden biri için bu tavır çok normal- -Biliyor musun?
Olha, Sean, é típico de alguém que perde... o pai quando ainda jovem... Quer saber?
Sevdiklerini kaybeden insanlardan..
Pessoas que viram entes queridos desaparecer.
Evet, doğru, ağla.Göz lenslerini kaybeden Sauron gibi ağla.
Sim, isso mesmo. Chora como o Sauron, quando perdeu as lentes de contacto.
Birçok şey olduğundan eminim Sam, ama kaybeden olmadığına da eminim.
- De certeza que és muitas coisas. Mas estou certa de que falhado não és.
İyi bir kaybeden olmayı düşün, çünkü hala kaybedensin.
Um bom perdedor é perdedor do mesmo jeito.
Kaybeden bir çocuk dizayn ediyorsun.
Estás a projectar um miúdo. Um miúdo falhado.
Sperm bankasında kaybeden aradım.
- Procurei "falhado" no banco.
- Patlamayı da hatırlıyor. Sarsıntıyı hatırlayan ama hafızasını kaybeden bir hastam olmamıştı.
E lembrou-se da explosão, e nunca tive um paciente com amnésia retrógrada a lembrar-se do trauma.
Hafızasını kaybeden birinin, birini hatırlaması ilişkilerine bağlıdır.
De quem um amnésico se lembra vai depender do seu antigo relacionamento.
- İki durumda da kaybeden ben oluyorum.
- Seja como for, fico a perder.
- Pekala, birincisi "kaybeden-kaybeden".
O primeiro tipo é perder-perder.
Şimdi size soruyorum, "kaybeden-kaybeden" methodunu uygulamak istiyor musunuz?
Tenho de vos perguntar. Querem optar pelo perder-perder?
Kazanan-Kaybeden : Posteri indirmek.
Vencer-perder, retirar o cartaz.
Bunu kaybeden oldu mu?
- O que é um Zoe?
Çocuğunu kaybeden bir insan kalp acısı çektiğinde kalbi öyle bir kırıIırmış ki sesi kilometrelerce öteden duyulurmuş.
Quando o coração de um pai se parte, o som viaja durante quilómetros.
Bırak artık hep kaybeden olmayı.
- Deixa de ser mau perdedor.
Beni bir kaybeden gibi göstermemeye mi çalışyordun?
- A tentares que eu me sinta um falhado?
Kaybeden gider.
- Moeda ao ar.
kaybettim 177
kaybettin 183
kaybettik 72
kaybetmek 19
kaybetti 30
kaybedeceksin 23
kaybedecek zaman yok 60
kaybedersem 24
kaybettiniz 25
kaybedersin 42
kaybettin 183
kaybettik 72
kaybetmek 19
kaybetti 30
kaybedeceksin 23
kaybedecek zaman yok 60
kaybedersem 24
kaybettiniz 25
kaybedersin 42