Korkarım yok Çeviri Portekizce
519 parallel translation
Korkarım yok.
Não, não temos.
Hayır, korkarım yok, evlat.
Não, receio que não, filho.
Hayır. Korkarım yok.
- Infelizmente, não.
- Korkarım yok.
- Parece-me que não.
Hayır, korkarım yok.
Não, receio que não.
- Korkarım başka şansı yok, mileydi.
- Não tem alternativa, senhora.
Korkarım ki kasa dairemizde o büyüklükte bir kasamız yok.
Temo não termos caixas desse tamanho na caixa-forte,
Bir uşağım yok, korkarım.
Não tenho quem desfaça.
Daha şimdiden 1 milyon oy gerideyken... KANE SEÇİLDİ... üstelik kilise seçim bölgesinin sonuçları da henüz alınmamışken korkarım seçeneğimiz yok.
KANE ELEITO Com a maioria já contra ele... e com os municípios religiosos ainda não ouvidos... acho que não temos chance.
Korkarım fazla para yok.
- Não há muita coisa aí.
Dayımın ortalama fikirleri yok ve korkarım sizin işinize yaramaz.
As opiniões do meu tio não são típicas e não iam ajudá-lo.
- Korkarım hatırlamıyorum. Faydası yok Laura.
Receio que não.
Korkarım fazla eşya yok.
Receio que a casa pareça um pouco vazia.
Ancak korkarım bu kadar yükseklerde uçmanın bir faydası yok.
Mas não adianta sonhar tão alto.
Korkarım, sizi misafir edecek yerimiz yok acemilerin anneleri için yatacak yer yok.
Lamento, mas não temos acomodações para as mães dos soldados.
Korkarım hayır. Bu gece burada yapabileceğimiz bir şey yok.
Não há nada que possamos fazer aqui esta noite.
Korkarım ki başka alternatif yok.
Receio que não exista alternativa.
Korkarım evet, başka seçenek yok.
Em essência, sim. Eu lamento.
Korkarım bu öğleden sonra hiç zamanım yok.
Eu receio que não tenha tempo esta tarde.
Korkarım bu konuda hiç şüphem yok.
Tenho medo que não haja qualquer tipo de dúvida sobre o assunto.
Korkarım henüz ellerinde bir şey yok.
Temo que eles ainda não tenham nada.
Korkarım hiç ortak noktamız yok.
Então temo que não tenhamos nada em comum.
Korkarım başka seçeneğiniz yok.
Receio que não tenham escolha.
- Korkarım başka seçeneğin yok.
Não tem opção. Sou dono...
Evet, kayıtlardan adresini çıkarırım, elbette, fakat korkarım Kont hakkında bildiğim başkaca fazla bir şey yok.
Sim, posso ir buscar a morada aos nossos registos, mas não sei muito mais sobre o Conde.
Nafaka alamayacaksın, korkarım. Hiçbir gerekçen yok.
Não terias uma pensão, não tens motivos para isso.
Şey, burada o isimde biri yok, korkarım.
Não há aqui ninguém com esse nome.
Şey, Korkarım hiç eski giysilerim yok.
Lamento, mas não tenho nenhuma.
Şey, hafta sonu denizcisi olmanın ötesinde zamanım yok, korkarım.
Receio não passar de um marinheiro de fim de semana, por falta de tempo.
Aptalca, biliyorum, fakat ondan kaçış yok, korkarım.
Uma patetice, eu sei, mas receio não haver como escapar.
Korkarım, hiç param yok.
Eu não tenho.
Korkarım başka bir seçeneğimiz yok, efendim, iki cesedin de durumu benim savunmam için hayati derecede...
Receio que não tenha outra escolha, senhor. Sargento, escolte as senhoras para sala de ordem.
- Korkarım başka seçeneğiniz yok.
- Não tem alternativa.
Korkarım senin elemanın ona yetişme umudu hiç yok artık.
Acho que o seu rapaz não consegue mais alcançá-lo.
Korkarım gittiğimiz yerde sana göre bir ev yok.
Receio de que não haja casa no sitio para onde vamos.
Korkarım ki yeteneğim artık yok.
Receio que já não o tenha mais.
Ama korkarım ki bunu açıklayacak zamanım yok.
Mas não há tempo para explicar isso.
Korkarım Grant'ın fabrikasında da iş yok.
A Grant Mill não está a contratar.
Korkarım zamanımız yok.
Temo que não temos tempo.
Korkarım yok, efendim.
Receio que não, Comandante.
- Korkarım yok.
- Não.
Yok olmakta olan bir dünyada, korkarım ki.
Num mundo que está a desaparecer, receio.
Korkarım vazgeçmeliyiz... cephane yok.
não há munições.
- Korkarım elimizde bir şey yok. - Peki ya tüm bunlar ne?
Receio que não tenhamos nada.
Korkarım pek şansın yok.
Infelizmente, está sem sorte.
- Korkarım, hiç yerimiz yok.
Lamento mas não tenho vagas.
Korkarım yok.
Nenhuma, temo eu.
Korkarım filminde "palyaçolar artık yok" diyorsun.
Tenho medo que diga em seu filme que os palhaços desapareceram.
Hayır, korkarım işten çıkarma tazminatı yok.
Não, receio que não haja qualquer esquema de redundância.
Bu şirketin gücünü öyle bir noktaya indirdi ki korkarım başka çarem yok. Sizi kovmak zorundayım.
Minou a competência desta firma a tal ponto que não tenho alternativa senão despedi-lo.
Bakın, izlemeye devam etmenizin pek anlamı yok çünkü korkarım artık komiklik filan olmayacak.
Ouçam, não vale a pena ficarem aí desse lado porque não há mais piadas nem nada.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok efendim 65
yok hayır 73
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok efendim 65
yok hayır 73