English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ P ] / Para yok

Para yok Çeviri Portekizce

41,194 parallel translation
Ben buydum, iş yok, para yok. Küçük elemana erişim yok.
Ali estava eu, sem emprego, sem dinheiro, sem acesso ao puto.
Ve gösterimin finali için, birazdan bu ürkütücü üç fili gözlerinizin önünde yok edeceğim.
E para o meu final, farei com que este trio terrível de tantores aterrorizantes desapareça perante os vossos olhos!
Karanlık seni çepeçevre sarmış ve yaşamın tadını çıkarmaya hiç vaktin yok.
A tua vida é um mosaico de sombras sem tempo para a alegria.
Arkadaşının ruhunu ele geçireceğim ve senin bu konuda yapabileceğin hiçbir şey yok.
A alma do teu amigo será recolhida e não podes fazer nada para mudar isso.
Size onun yerini göstereceğim. Daha fazla yüzünüzü görmeye niyetim yok.
Eu levo-os lá, para saírem daqui.
Ondan şüphem yok ama bu kolay para.
Decerto que sim, mas isto é dinheiro fácil.
Cezalıyım. Simms'in hiçbir yolu yok Batıdan uçmamama izin vereceğim Ve tüm bunlarla başa çık.
O Simms não me vai deixar voar até lá para tratar disto tudo.
Yok Evdeki her para.
Não temos dinheiro em casa.
İçerideki adamları hallederim, ama sokağı kapatmaya yetecek aracımız yok, - o yüzden yardımınız lazım.
Consigo meter os tipos lá, mas os veículos não chegam para bloquearmos a rua, por isso, vamos precisar da vossa ajuda.
Beni düşünmenize hiç gerek yok...
- Não há razões para se preocupar...
Eğitim yok, kariyer yok para bile yok.
Sem habilitações, sem carreira, sem sequer levar dinheiro...
Benim gibi dürüst bir zanaatkara artık yer yok.
Já não há espaço para artesãos honestos como eu.
Dış dünyada benim gibi bir yaratığa yer yok ama senin için yeri olabilir.
No mundo exterior, não há lugar para uma criatura como eu... mas pode haver para você.
Artık seni koruyacak kimse yok, değil mi?
Ninguém para protegê-Io agora, né?
Şimdi ise ortaya çıkacak cesaretin yok.
Agora não tens a coragem para aparecer.
Ve sonra başka bir tekne ile adaya gideceğiz ve aileni alacaksın. Ama hiç suları yok.
E assim voltamos para a ilha no segundo barco para bucar a sua família.
Ve gittiğimiz Cennet denen yer aslında yok.
E o sítio para onde vamos, Éden, não existe.
Bir alana bir bedava ton balığı kampanyasından daha iyisi yok.
Não podes bater dois-para-um peixe de atum.
Böyle düşmanca sözler sarf etmenize gerek yok Bayan Withers.
Agora, não há nenhuma chamada para esse tipo de linguagem hostil, a Sra cernelha.
Gidecek bir yerim yok.
Não há para onde eu ir.
Kitap için paramız yok ama bu son model makineye paramız var...
Não têm dinheiro para livros, mas têm dinheiro para esta...
Beni şikâyet etmen için hiçbir sebep yok.
Não há razão para fazer queixa de mim.
Bugün buna vaktim yok.
Hoje não tenho tempo para isto.
Açıklayacak vaktim yok.
Não há tempo para explicar.
- Gujarattaki yasadışı içki ticaretini yok etme amaçlı baskınlar düzenlendi.
Ammi, o governo realizou invasões em todo Gujarat num movimento para acabar com o negócio de álcool ilegal.
- Sevmeyecek bir şey yok ki.
Não há nada para não amar.
Şu anda yeteneklerinizle eşleşen hiçbir şey yok.
Para já não temos nada dentro das suas aptidões.
Yani şimdi Clyve'sin. Yolun sonu, gitmesi gereken başka bir yer yok.
Então, chegaste ao Clyve's. Fim da estrada, não há mais nenhum sítio para ir.
Ölmene sebep yok...
Não há razão para que morras...
Bize ihanet edilemezdi çünkü diğerini yok etmek için gerekli olan her şey elimizdeydi.
Não nos podíamos atraiçoar porque tínhamos tudo para nos destruirmos uns aos outros.
Sorun yok. En iyisi bu, inan bana.
- É para o teu bem, acredita em mim.
Vaka mı? Pek isteğin yok gibi, değil mi?
Mas não está com cabeça para trabalhar.
Hayır, aslında hiç yok.
Não, não realmente, para ser honesto.
Buradan başka güç istasyonuna girilebilecek bir yer yok mu?
Existe alguma outra maneira nesta situação para além... desta?
Evet, evet, evet, bana bak, sorun yok.
Sim, sim, sim, olha para mim, está tudo bem.
Burada durup bana nerede yanlış yaptığımı söylemene ihtiyacım yok.
Não estou para o ouvir criticar-me.
Tanrı'nın iradesinde bir önemimiz yok.
Não contamos para os desígnios de Deus.
Cole bunun için vaktimiz yok.
Cole, não temos tempo para isso, meu.
Bu açının kendine zarar verirken yapılan açıyla tutarlı olduğunu... -... kontrol etmeme gerek yok, değil mi? - Hayır.
Não preciso de verificar o ângulo para saber que foram autoinfligidas, pois não?
Bildiğiniz gibi, kardeşim kendi standartlarına göre bile dikkate değer bir kendini yok etme programına başladı ve ben de bunu tetikleyen şeyi öğrenme niyetindeyim.
Como sabe o meu irmão embarcou numa viagem autodestrutiva impressionante até para os seus padrões. E quero saber o que a despoletou.
Dinleyecek bir itiraf yok.
Não há confissão nenhuma para ouvir.
Böyle şeylere zamanım yok.
Não tenho tempo para isto.
İkimize yetecek kadar sevgi yok.
Não há amor suficiente para nós dois.
Ortada yeterince boncuk yok.
Não há contas suficientes para distribuir.
Sonra bir bakmışsın, Tim'e uygun yer yok.
E depois, de repente, não há lugar para o Tim.
İşini yapmayana kurabiye yok.
Os biscoitos são para quem se despacha.
Bebek AŞ'yi yok etmem için gereken yegane şeyi bana sen getirdin.
Trouxeste-me mesmo o que eu precisava para destruir a Baby Corp.
- Ama bu durum için özlü sözüm yok!
- Mas não tenho uma citação para isto!
Tek bir Celestial'ın böylesine bir atılım için yeterince gücü yok.
Um único Celestial não tem poder suficiente para tal proeza.
Evreni yok etmek için ışığa olan genetik bağımı kullanmak istiyor.
Ele precisava da minha ligação genética com a luz, para ajudar a destruir o universo.
Seul'e gidecek paran yok ki.
Não tens dinheiro para ir a Seul.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]