Tanış Çeviri Portekizce
21,129 parallel translation
Bay Evans, Bay Ross'la ne zamandır tanışıyorsunuz?
Sr. Evans. Há quanto tempo conhece o Sr. Ross?
Sahte Red ile tanışın.
Conheçam o Falso Red.
Biz ayrıldıktan hemen sonra bir kadınla tanışmış.
Da mulher que conheceu logo depois de acabarmos.
Eğer o kadını hızlı bir şekilde bulursan günübirlik otellerde yaşadığın düşük seviyeli ilişkilerin mazide kalır ve seni bizzat kendim asla unutamayacağın narin, sıcak, sarışın ve hevesli iki bayanla tanıştırırım.
Se encontrares essa mulher rápidamente, os teus casos naqueles hotéis baratos serão uma coisa do passado. Vou te apresentar a duas mulheres inesquecíveis. Macias, quentes, louras e dispostas.
Karınızla birlikte Ethan'ı evlat vermeye çalışırken tanışmışsınız.
É o agente que vocês procuraram para a adoção do Ethan.
- Bebeğinle tanışmaya hazır mısın Liz?
Pronta para conhecer o bebé, Liz?
Tanık koruma listesinin sızdırılmasından sonra tanışmıştık, ne oldu?
Conhecemo-nos depois do vazamento da lista do PPT.
Josh ile tanışmış mıydın?
Já conheces o Josh?
Telefonumu istiyorsan Whitney'yle tanışmalısın.
Ouve, se quiseres usar o meu telemóvel, tens de vir conhecer a Whitney.
Çocukken seninle tanışmışız.
Conhecemo-nos quando éramos crianças.
Benle tanışmadan önce ismimi okuyup, "L" harfini "İ" sanmış.
Porque leu o meu nome antes de me conhecer e pensou que o "L" era um "I".
Bu yüzden tanışmış olamayız. Birbirimizi mahvetmek için. Buna inanmıyorum.
Não acredito que nos tenhamos conhecido para nos destruirmos.
Muhteşem Stefan ile tanış.
Conhece o Stefan... O grande.
- Oldukça. Maya onun yüzünü çizdiyse onunla tanışmış veya en azından görmüş olmalı.
Se a Mya desenhou a cara dele, deve tê-lo conhecido ou visto.
Yeri gelmişken, yeni antrenman arkadaşlarınızla tanışın bizimle.
Por falar nisso, apresento-vos os vossos adversários, Nós.
Beni tanıştırır mısın?
Apresenta-mos?
Evelyn, Bay Carter'la tanış.
Evelyn, este é o Sr. Carter.
Hatırladığım kadarıyla tanıştığımızda bir kilo kokaini elden çıkarmaya çalışıyordun.
E se bem me lembro, quando nos conhecemos, estavas a tentar vender um quilo de cocaína.
Ülke dışındayken Owen'la çok konuştum. Onu tanıdığından hiç bahsetmedin.
Falei do Owen várias vezes enquanto estivemos lá, e tu nunca mencionaste que o conhecias.
Beni arkadaşlarına tanıtmayacak mısın?
Não me vais apresentar aos teus amigos?
Bir tanığın gözünü korkutmaya mı çalışıyorsun?
Está a tentar intimidar uma testemunha?
Davacının ilk tanığı, davalının sözde mezun olduğu sınıftan tüm sınıfındaki öğrencileri içeren bu yeminli belge.
A primeira testemunha da acusação é esta declaração de todos os membros da suposta turma de finalistas do arguido.
- Devam eden bir soruşturma sırasında bir tanığa ülkeden çıkması için bilet aldığımı kanıtlıyor.
- Que comprei um bilhete a uma testemunha para sair do país a meio de uma investigação.
Davacı sıradaki tanığını çağırmak için hazır mı?
A acusação está preparada para chamar a próxima testemunha?
Elimde Nevada eyaletinden alınmış tanıkla çıkmaya başladıktan 6 hafta sonra Las Vegas'ta evlendiğimizi gösteren belge var.
- Tenho uma certidão de casamento que mostra que nos casámos em Las Vegas seis semanas após o início do namoro.
Jessica benim tanık korkutmamdan memnun ama sıra ona gelince, kendisi...
A Jessica não tem problemas em pedir-me para subornar uma testemunha, mas, quando se trata de ela ir testemunhar...
Yargıcın karşısına gittim ve Sayın Yargıç elimdeki tüm tanıklar kaybolmadan duruşmaya başlamak istiyorum dedim.
- Fui falar com a juíza. E disse : "Meritíssima, gostaria de começar isto antes que todas as minhas testemunhas desapareçam."
Ama sonra Mike'ı gerçekten tanımaya başladım. Profesör Gerard'ın sınıfında ahlak kuralları hakkında tartışıyorduk.
Mas, depois, fiquei a conhecer o Mike, quando discutimos uma questão de ética na aula do Professor Gerard.
Şanslısın kimliği belirledik. Narkotiğin elinde hiçbir şey yok. Yüz tanıma bir fiyaskoydu.
Difícil identificar, a DEA não conseguiu nada, o reconhecimento facial falhou.
FBI yüz tanıma yazılımı için bir milyar dolar harcamamış mıydı?
O FBI admitiu gastar como, mil milhões de dólares em softwares de reconhecimento?
Solomon dün çok özel bir uzmanlık alanı olan bir tanıdığıma ulaşmış.
Ontem, o Solomon contactou um sócio meu. Um homem com uma área de especialização muito específica.
Seni tanıyan, seni seven insanlara karşı yapılmış olan bir terör saldırısıdır.
Um ato de terrorismo levado a cabo contra todos os que nos conhecem. Todos os que nos amam.
Faturaları ödemek için kullanılan hesap ayrıca Columbia Heights'tan ev almak için kullanılmış. Fatura adresini buldun mu? Evet.
Tens a morada de faturação?
Damadınıza da her şeyi anlatacağım ki kayınpederi olacak adamı iyi tanısın.
E contarei tudo ao seu genro, para ele saber o sogro que tem.
Siparişini saat 20.00'de arkamızdaki Çin restoranı, Half Moon Wok'tan almış.
Foi buscar comida ao Half Moon Wok, um restaurante chinês aqui atrás, às 20h00.
Görgü tanıklarının dediğine göre Derek, yola atladığında şaşırmış görünüyormuş.
As testemunhas dizem que ele parecia desorientado antes de ir para estrada.
Bu her tanımda başarısızlık demek.
E de acordo com todas as definições isso quer dizer falhanço.
- Birbirlerini tanıyorlar mıymış?
- Eles conheciam-se?
Ronnie'nin davasının olduğu gün onun masumiyetini kanıtlayacak bir tanık varmış ama son anda geri çekilmiş.
Havia uma testemunha no julgamento que alegou poder safá-lo, mas desistiu à ultima da hora.
İş yerimdeki patronumun karşısına geldiğimde, Scott Stern sahtekarlık yapma ve cinsel tacizden suçlamasından dava edeceğini ve tanıklık yaparsam beni kovacağını söyledi.
Assim que me cheguei à frente, o meu chefe, Scott Stern, acusou-me de assédio sexual e se testemunhasse, demitia-me.
Yeni deliller ve Camila'nın görgü tanığının tanımı ışığında Ronnie Vargas'ın davasında yürütme durduruldu.
À luz das novas provas e ao testemunho da Camila, a execução do Ronnie Vargas foi suspensa.
Ş ehirde seni daha iyi tanıyan biri var mı?
Quem é que te conhece melhor?
Bir işaret veya gizli bir mesaj var mı tanımlamaya çalışıyoruz.
Tentámos identificar marcas ou mensagens escondidas.
Seni tanımış olmama ne dersin?
Que tal conhecer-te?
Litvack davasındaki bir tanık raporu yanlış tarihle etiketlenmişti.
A entrevista a uma testemunha no caso Litvack que tinha uma data incorrecta.
Bunu söyleyen adam görgü tanıklarının güvensizliği hakkında yazmış, geçmişte görgü tanığı olarak yalan ifade veren ve hafıza kaybı olan biri.
Diz o homem cuja própria escrita desacredita o testemunho ocular, um homem que já deu falsos testemunhos no passado, com histórico de perda de memória.
Üçüncü kurban Linda Calvary emlak lisansını birkaç ay önce almış. Ondan önce hemşirelik yapıyormuş ve Frank'in baktığı bazı davalarda tanıklık yapmış.
A nossa terceira vítima, Linda Calvary, só conseguiu a licença de agente imobiliária há poucos meses, antes disso, ela trabalhou como enfermeira e testemunhou em alguns dos casos em que o Frank trabalhou.
Halkı tanır ve bölgenin içini dışını iyi bilir.
Conhece profundamente a população e o território.
Görgü tanığına göre cinayetten dakikalar önce yolun karşısındaki bardaymışsınız.
Recebi a notícia de que uma testemunha coloca-o num bar do outro lado da estrada uns minutos antes do homicídio.
- Armani'yi de mi aşmışım? - Güven bana, bu insanları tanıyorum.
Estou para além de Armani?
Bu işe bulaşmış tanıdıklarım var.
Também tenho pessoas envolvidas nisto.