Umut yok Çeviri Portekizce
367 parallel translation
Tıpkı şuan Pres'in yapmaya çalıştığı gibi, ki hiç umut yok.
Tal como o Pres está a tentar fazer, sem sorte nenhuma.
Umut yok, Figaro.
É escusado, Figaro.
Hiç umut yok. Kapa çeneni! Hepimiz öleceğiz, umutsuz bir şekilde hepimiz öleceğiz.
E dessas sepulturas nasce um ódio incrível... ódio por toda parte.
Sadece saçmalıyorsun! Umut yok...
Nós seremos consumidos pelo ódio.
Bir süreliğine kurtları kapıdan uzak tuttuk ama şimdi hiç umut yok! Döktüğümüz tere mi?
Para que nos serviu o dinheiro que nos deram pelas anchovas?
Hiç umut yok.
Não há esperança!
Hiç umut yok!
Não há esperança!
- Hiç umut yok mu?
- Não há qualquer esperança?
Hiç umut yok, hem de hiç.
Não há esperança, esperança nenhuma!
Hiç umut yok.
Já não há esperança.
Umut yok, efendim. Ateş püskürtücüden matkaba kadar her şeyi denedik.
Nada, Sr. Tentámos tudo, desde um maçarico a um berbequim de diamante.
- Hiç umut yok, hanımım.
- Uma desgraça. Não tem remédio.
Artık onun için hiçbir umut yok, Travis.
Já não há esperança para ele, Travis.
- Umut yok, değil mi?
- Más notícias? - Más.
- Umut yok mu? - Sadece bir tek.
- Não há esperança?
Umut yok mu?
Näo há nada?
Umut yok!
- Pobre criança...
Doktor, umut yok. Clouseau'yu ortadan kaldırmadığım sürece umut yok.
Doutor, não há esperança, a não ser que me livre do Clouseau.
Hiç umut yok.
Não adianta.
Ama umut yok.
Mas não hájeito.
Umut yok, dibi olmayan bir çukur.
Não há esperança, não tem fundo.
Teşhisim veba, verem, yaşlılık ve umut yok.
O meu diagnóstico é peste, tuberculose, velhice e perca de esperança.
Sen umutsuz vakasın. Sende hiç umut yok.
Tu és um caso perdido.
Hiç mi umut yok?
Nenhuma esperança?
Umut yok demedim.
Eu não disse que não havia esperança.
Hiç umut yok dostum.
Sem chances, meu.
- Hiç umut yok mu? - Umut mu?
vou arranjá-lo sábado à tarde.
- Hiç umut yok majesteleri.
- Não há esperanças, Sire.
- Konuşmayı deneyen oldu mu? - Evet, ama pek umut yok.
- Já tentaram convencê-lo a desistir?
Henüz umut yok.
Não podemos contar com isso.
Umut yok.
É inútil.
- Hiç umut yok.
- Nem pensar.
" Hiç umut yok.
Não há esperança.
Ama hiç umut yok.
Mas é inútil.
Ee, ne diyorsunuz doktor... yara dokusunun büyümesi için... hiç umut yok mu? Yaranın üzerine makyaj yapmak... hastaya acı verir mi?
Então, doutor, você está dizendo que... embora não haja esperanças de... recuperar o tecido prejudicado... a recomposição do rosto não será dolorosa... para a paciente.
Kanatlar size sürtündüyse hiç bir umut yok mudur?
E não há esperança uma vez tocados pelas asas?
Yani ağabeyim için umut yok mu?
Então não há esperança para ele?
Umut yok Starbuck! Deitra çevir!
- É escusado, Starbuck.
Hiç umut yok, Komutan.
Não há nada a fazer, Comandante.
Onun yoluna çıktıysanız sizin için umut yok demektir.
Aquele que cruzar seu caminho, pode perder as esperanças.
- Sence umut yok mu?
- Já acha que é inútil?
Ama benim oğlum Calibos'a hiç merhamet, hiç umut yok.
Mas, para o meu filho Calibos, não há misericórdia nem esperança.
Kötü bir niyetim yok ama daha iyiye gitmek adına hiçbir umut olmaksızın dilenciler gibi yaşamak için gelmedik buraya!
Não quero fazer mal a ninguém. Não estamos aqui para vivermos como pedintes, sem esperança.
Bunu umut ettiğim falan yok...
Não vou esperar.
Umut ettiğim başka hiçbir şey yok.
Nada mais posso desejar.
Eğer dünyadaki tüm vahşeti düşünmeye başlarsak yitip gideriz. İdealler, umut, her şey yok edilirken bizler bazı ideallere tutunmaya çalışıyoruz.
Tentamos nos apegar a ideais... quando tudo, ideais, esperança, está sendo destruído!
Feribottaki çocukları kurtarmak için küçücük bir umut bile yok mu? Anna, şunu anlamaya çalış ;
Nem a esperança de que 1 daquelas crianças não se afogue.
Umut verecek tek sözün bile mi yok?
Não tens uma palavra de ânimo?
Bu ilaç yoluyla federasyon, akıl hastalığını yok etmeyi umut ediyor.
Com esse medicamento, a Federação espera eliminar a doença mental.
Sadakat, mantıktan iyidir, umut, umutsuzluktan iyidir... ve yaratmak, yok etmekten iyidir.
A lealdade é mais importante que a lógica, a esperança é mais importante que o desespero e a criação é mais importante que a perfeição.
Umut verici kokusu yok ama kurbağalar da yemek yemeli.
Não cheira lá muito bem, mas... um sapo tem que comer.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok efendim 65
yok hayır 73
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok efendim 65
yok hayır 73