English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ A ] / Actually it was

Actually it was translate Turkish

3,746 parallel translation
No, actually it was a... a little strange.
Hayır, aslında biraz tuhaftı.
Actually, much of a political nature was discussed, but Mr. Gold doesn't like it when I discuss politics, so often I just listen.
Açıkçası, bir parça siyaset konuşuldu,... ama Bay Gold benim siyaset konuşmamdan pek hoşlanmıyor,... bu nedenle ben daha çok dinliyorum.
- It was actually my own idea.
- Kendi fikrimdi.
It was actually about ten times worse.
Aslında 10 kat daha kötüydü.
It was actually pretty awesome.
Bu aslında oldukça muhteşemdi.
It was great, actually.
Hatta çok iyiydi.
I actually read the e-mail. Turns out it was spam.
Meğerse reklam amaçlı e-postaymış!
It's just, I hadn't actually picked him up at that point, and I was scared, so...
Özür dilerim. O zamanlar onu hiç kucağıma almamıştım ve korkuyordum.
It was actually the other way around.
Aslında tam tersiydi.
- Yes, but we have no way of knowing if he was actually holding it
- Evet,... ama bu özelliğini gerçekten kullanıp kullanmadığını bilmemizin...
Actually, it was Strange hit upon the answer.
Aslında cevabı bulan Strange'di.
By acting confident. But what if, instead of an innocent kid It was a jerk who was actually trying to sabotage me?
Ama peki ya masum bir çocuk yerine beni sabote eden bir öküz olsaydı?
I'll be honest with you, yeah,'like, when I first walked in here it was nothing but, like,'dread and concern that I was actually thinking, you know what?
Buraya ilk geldiğimde sadece dehşet ve endişe hissetmiştim. Hatta, dedim ki...
It's razzleberry, actually, but I was very humble throughout the whole baking process.
Ahududulu ve böğürtlenli hazır turta aslında. Ama tüm pişirme sürecinde mütevazı davrandım.
Actually, it was all dad's idea.
Aslında, babamın fikriydi.
It was actually quite simple.
Aslında gayet basitti.
Actually, I was referring to Damon and Elena when I said that, but clearly it struck a chord with you.
Aslında, bunu söylerken Damon ve Elena'yı kastediyordum ama belli ki senin bam teline basmış.
Well, I just, you know, I thought it was... it was nice to see you actually trying at something.
Sadece, bir şeyler için uğraştığını görmenin güzel olduğunu düşünmüştüm.
And it turns out she was actually a lesbian.
Ama meğerse lezbiyenmiş.
I had to pretend not to like it to Kent while pretending to like it like he was pretending to like it, but he didn't actually like it and I actually really liked it.
Kent'in beğenmiş numarası yaptığı gibi numara yaparken ona beğenmemiş numarası yapmak zorunda kaldım ama o aslında beğenmedi ve ben gerçekten çok beğendim.
Actually, when I went there, it was just a two-year college.
Aslında, ben oraya gittiğimde, üniversite iki senelikti.
Actually, it was the deer.
- Aslinda sebebi bir geyikti.
It was actually my birthday yesterday.
Aslında dün benim doğum günümdü.
Actually, it was me who...
Aslında söyleyen bendim.
No, actually, it was my ex-husband.
Hayır, aslında eski kocamdı.
You know, the night that Nick brought you over to my house... the night you went into the coma... it was raining kind of hard, and you guys were actually both, like, soaked.
Nick seni bana getirdiği gece, yani komaya girdiğin gece, şiddetli yağmur yağıyordu. İkiniz de sırılsıklam olmuştunuz.
Actually, it was terrible.
Aslında çok kötü bir şey.
It was actually your dignity disappearing into the night. Ahem. How'd it go with Courtney?
Dışarıya doğru kaçan haysiyetinmiş.
Danny was doing a project on something for Mr. Harris's physics class, and I think it actually means something.
Danny, Bay Harris'in fizik dersi için bir proje üzerinde çalışıyormuş ve sanırım bu bir şey ifade ediyor.
Actually, it was this one.
Aslında, bu vardı,
Ooh. That'd be cool, if it was actually a ghost.
Bu güzel olurdu, eğer hayalet olsaydı,
Yeah, I think it was lust, actually, Castle.
Evet, aslında ben şehvetli bir bakış olduğunu düşünüyorum, Castle.
You're absolutely right. Yes, I did see one of those, actually. It was in the cutlery drawer.
Görmüştüm bunlardan, çatal bıçak gözündeydi hatta ama oyuncak sanıp yerine koymuştum.
Actually, Lily's boys were just learning there was only one more flight out to New York with one seat left, and it was all the way across the airport.
Aslında Lily'nin erkekleri o an, New York'a tek bir uçuş olduğunu sadece tek kişilik yer kaldığını ve uçağın, havaalanının öteki ucunda olduğunu öğrenmişti.
Well, actually, it was a booty tweet.
Aslında ilk seks tweetim.
Actually, I was saving it for Jason, but I haven't seen him yet.
Jason'a saklıyordum aslında ama onu henüz görmedim.
No, actually, it was ochre.
Hayır, aslında, koyu sarıydı.
I guarantee it sounded worse than it actually was.
İnan bana, kulağa olduğundan daha kötü geliyordu.
Actually, it was the same night.
- Aynı gece oldu aslında.
Well, I know I'm only in my first year of recovery, but it was my understanding that unless you actually ingest them, you're fine.
Henüz tedavinin ilk yılındayım ama, onları yutmadığın sürece bir sakınca olmuyormuş. Onu öğrendim.
- I was actually engaged for most of it.
- Ben çoğunda oradaydım.
It was actually kinda cool.
Çok eğlenceliydi ama.
- Actually, it was Ben's idea.
- Aslında, Ben'in fikriydi.
Actually, it was in 1923.
Aslında, 1923'te oldu o.
It was actually crazy, because it affected the people.
Aslında çok çılgın, çünkü insanları etkilemiş.
I mean, it wasn't like you were actually driving the car, was it? Or...
- Arabayı sen kullanmıyordun, değil mi?
It's sweet that you actually thought he was going to.
Bunun bir gün cidden olacağını düşünmen bile ne hoş.
Yeah, I believe it was actually specialist Murphy who took over the m240 while you were in the backseat wetting yourself like a candy-ass bitch.
Aslında M240'ın başına geçen sen değil de Murphy'ydi sen o sırada pısırık bir kaltak gibinarkada altını ıslatıyordum. PArdon.
Actually, she was murdered, and we believe it might have to do with whatever it was she was trying to access from your system.
- Aslında, öldürüldü ve sisteminize sızmaya çalıştığı şey ile ilgili olduğunu düşünüyoruz.
- Oh. No, actually, it was my ex-husband.
Hayır, aslında eski kocamdı.
and there was Sasquatch walking in front of us, up towards the, the like, field, a big huge, it was a big square open field and there was the tree range and we actually got to watch him, uh, walk in front of us
Yukarıya baktık ve önümüzde yürüyen bir kocaayak vardı. Tarlaya doğru gidiyordu. Büyük, kare şeklinde, açık araziydi ve bir dizi ağaç vardı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]