English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ A ] / Ain't she

Ain't she translate Turkish

2,315 parallel translation
Well, you take all the time you need'cause, she ain't going anywhere.
İstediğin kadar düşün. Çünkü bi yere gitmiyor.
She ain't that fucking special anyway, mate.
O kadar da özel biri değil, dostum.
- You know she ain't lying.
- Haksız olmadığını biliyorsun.
She's a means to an end, and if you're a second late, she ain't blowing no more birthday candles out. Feel me?
O bu işin sonu demek, ve sen ikinci kez geç kalırsan bir daha doğum günü mumlarına üfleyemeyecek, anladın mı?
She ain't had no work in a few months.
Aylardır çalışmıyor.
She ain't the problem.
Onun bir sorun çıkardığı yok.
Please, somebody, tell me she ain't gonna go through this.
Lütfen biri bana bunu yapmayacağını söylesin.
Listen, man, if she ain't on the streets, I can't tell you.
Dinle, ahbap, sokaklarda değilse sana yardım edemem.
If she ain't dead, she be out here on Friday night or at the Geisha Dungeon.
Ölmediyse cuma gecesi burada ya da Geisha Zindanında olur.
I heard her sing one time in church a few years back and if she ain't a second Loretta.
Bir seferinde onu bir kaç yıl önce, kilisede şarkı söylerken dinlemiştim eğer o ikinci Loretta değilse tabii.
I said sometimes she ain't right.
Bazen onun iyi biri olmadığını söylemiştim.
To tell you the truth, the Doctor's daughter... I know she looks pretty but she ain't...
Açık söylemek gerekirse, Doktor'un kızının sağlıklı göründüğünün farkındayım ama değil.
He's Sam. Glad she ain't my mama!
İyi ki benim annem değil.
She ain't never seen nothing like this.
Hayatında böyle bir şey görmedi.
If she too old, I ain't pulling my dick out.
Çok yaşlıysa, aletimi dışarı çıkarmam.
Ain't she a beaut?
- Güzel değil mi?
- Ain't she grown some.
- Ne kadar büyümüş.
She ain't here.
Burada değil.
Little peewee bothered to mention that she told poppa No.1 and poppa No.2 that your man ain't your man. He's hers.
Anlaşılan o küçük civciv iki babasına da, senin adamının kendisine ait olduğunu söyledi ve bunu sana anlatmadı.
She's cold but she ain't stiff.
Ceset soğumuş, ama donmamış.
- You ain't even ask me if she can come...
- Gelebilir mi diye bana sormadın bile.
I'm an attorney... who knows that if a hooker gets a corporate litigator to defend her on cocaine charges, it ain't because she's a good lay.
Ben, bir fahişenin yalnızca iyi seviştiği için bir şirket avukatı tarafından kokain suçlamasına karşı savunulmayacağını bilen bir avukatım.
That girl may be a lot, but she ain't plain.
Bu kız çok şey olabilir, fakat gösterişsiz değil.
She is dead weight and I ain't carrying her. Come with me.
O öldü ve ben de onu taşımayacağım.
First she drags me to court and tells the Judge I ain't seeing them enough.
Önce beni mahkemeye verdi. Hakime çocukları yeterince görmediğimi söyledi.
Like he ain't been clocking her since she moved in.
Sanki taşındığından beri ona deli olmuyormuş gibi.
Man, she might be down for the brown, but unless you one of them dudes that drinks soy lattes and recycles his plastics, she ain't wasting her time, that's all.
Esmerlere bakıyor olabilir ama soya sütlü latte içip plastiklerini geri dönüşüm için toplayan adamlardan değilsen o kadın sana vakit harcamaz.
- Well, the doc says there ain't no guarantees, but she thinks he could be up and around in time for graduation.
Doktor, garantisi yok dedi. Ama mezuniyet geldiğinde ayağa kalkabilirmiş.
- She ain't all that, anyway.
- Nasılda hepsi bu
She's certainly got something, ain't she?
Bu kızda kesin bir şey var, değil mi?
That woman of mine, she ain't happy
Kadınım benim, asla mutlu olmayacak
She definitely ain't dead.
Kesinlikle ölmemiş.
She ain't thinking right.
Şu anda doğru düşünemiyor.
I go, and she ain't there.
Geldiğimde orada yoktu.
- She ain't gonna bite you, Dad.
- Seni ısırmaz, baba.
Yeah, but she ain't had enough.
Evet, ama her şeyi bilmiyor.
Ain't she a beauty?
Güzel değil mi?
She ain't missing you at all.
Seni hiç özlemedi.
Succinct, ain't she?
Özlü biri, değil mi?
She ain't your business.
Kız senin işin değil.
She ain't gonna leave this place until she cleans the whole goddamn place out.
Burayı iyice temizlemeden, asla gitmez.
My wife, Miranda, she knows stuff, John stuff what ain't exactly Christian, if you get my meaning.
Karım, Miranda, böyle şeylerden anlar, John bunlar Hristiyanlık'ta olmayan şeyler.
- She's a peach, ain't she?
Çok tatlı değil mi?
She ain't a fan of hospitals.
Hastaneleri pek sevmez.
- She ain't coming back.
- Neden gelsin?
She ain't slowing down, Ben.
Yavaşlamıyor, Ben.
She ain't dead.
O daha ölmedi, biliyorsun.
I mean, her face is... She's just gone. And she ain't never coming back.
Yani, yüzü öylece gitti ve bir daha asla dönmeyecek.
But if she give'em to him at five, oh, he ain't gonna need'em till ten o'clock.
Fakat saat beşte veriyor ise Oh, o zaman saat 10'a kadar ihtiyacı kalmaz.
She ain't answering her mobile.
Cep telefonuna cevap vermiyor.
She doesn't accept help.She ain't built that way.
Yardım istemez. Böyle çalışmıyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]