And all that stuff translate Turkish
1,277 parallel translation
And all that stuff about ghosts.
Ve hayaletlerle ilgili bütün şeyleri.
Procreation and all that stuff.
Hayat vermek ve tüm bunlar.
Put a bit of distance between you and all that stuff you're mixed up in.
İçine karıştığın şeylerle arana biraz mesafe koy.
- And not hide behind a lot of these different fronts. Whether it's alcohol, that gives him a false sense of strength or the front man in Metallica or, you know, macho bullshit and all that stuff.
- Yalancı güç duygusu veren alkol olsun, Metallica'nın liderliği olsun, maço zırvaları vesaire olsun maskelerin ardına saklanmak değil.
- This shit gives me a headache, details and all that stuff.
- Bu iş başımı ağrıtıyor. Detaylar, bunca şey.
But what about you and me, and the sharing of your work... and all that stuff?
Ama peki ya sen ve ben, işini paylaşmamız ve tüm o şeyler?
All that "running around and saving the day" stuff, it's - - it's - - it's make-believe.
Bütün bu "etrafta koşturma ve günü kurtarma" şeyleri... onlar... onlar... onlar inandırmak içindi.
And keep all that cuddly bear stuff to a minimum, OK, kid?
Şu kucaklamalı ayı merasimlerini en aza indir. Tamam, mı evlat?
You know, we proud of you. Work on your little engine and your little school stuff and all that but listen to me, son.
Motorlarla ve okul projelerinle uğraştığın için gurur duyuyoruz...
We return the gold and everything that's left and maybe all this stuff will stop.
Altını ve kalan ne varsa getirdik, belki bunlar işi durdurur.
Getting rid of all this stuff that rests on the destruction of nature that separates us from nature, that has people on this treadmill to constantly work and constantly consume.
Bütün bunlardan kurtulmak : doğayı tahrip eden şeylerden,... bizi doğadan ayıran şeylerden, insanların monoton işlerindeki sürekli çalışma ve sürekli tüketme halinden. Bir delilik hali.
Maybe it's a little early for spare keys and all that "moving in together" stuff.
Belki yedek anahtarlar için ve yanına taşınma olayı için biraz erkendir.
It wasn't somebody else doing it. He was the guy with gadgets underneath the table and he would make it turn around and all that sort of stuff.
Masanın altındaki mekanizmayı kullanan masayı döndüren filan oydu.
And, Dad, this has nothing to do with... all that stuff.
Ve baba, bunun tüm o şeylerle... ilgisi yok.
All that stuff about her marital troubles and Tobias being a never-nude?
Evlilik problemlerini, Tobias'ın çıplak kalamamasını uydurdu mu?
I'm sick about it, actually, and I just- - l wish you all the love and happiness, and all that good stuff and I miss you. I miss Capeside.
Bunun için kötü hissediyorum, aslında ve... Dilerim sevgi, mutluluk ve tüm o güzel şeyler sizinle olur.
What I was hoping is that you would take that to him and then tell him I said congratulations and all that good stuff.
Bunu ona senin götürmeni ümit ediyorum. Onu tebrik ettiğimi ve başarılı olmasını dilediğimi söylersin.
Well, she wants to go to all these cultural places and I don't know how to talk about that stuff.
Bütün şu kültürel yerlere gitmek istiyor... ... ben de onlarla ilgili ne konuşulur bilmiyorum.
And she's famous now... and she only makes three bottles of that stuff a year... and that's one of them, and I brought it all the way across the....
Artık çok meşhur. Bu reçellerden yılda yalnızca üç tane yapıyor. Ben bir tanesini aldım...
I went up there to get some money out of the safe and I noticed that all of his stuff was gone.
Kasadan para almaya çıkmıştım. Eşyalarının olmadığını fark ettim.
With everything that's going on, finals and all your personal stuff,
- Bunu bana neden söylemedin? - Finallerin ve özel hayatındaki sorunların varken mi?
Yeah, I was thinking that, this whole thing's really weird,'cause -'cause I come home from work one day, and all my stuff's packed up in boxes, and my roommate's been transferred out of the country,
Evet, düşünüyorumda tüm bu olanlar gerçekten garip bir gün işten eve dönüyorum, birde ne göreyim.. ve tüm eşyalarım kutularda paketlenmiş bir vaziyette..
All right, find me someone who can go in there... and identify that stuff they got.
Pekala, kullandıkları aletleri tanımlayabilecek birini bul.
It's all that fluff and stuff, you big freak.
Yediğin o bok püsürden dolayı seni ucube.
So you were so smart that you got hold of all this amazing stuff and then...
Ve o cihazlar sayesinde bizi ele geçireceğini biliyordun...
I thought astronauts were supposed to be free of countries and gravity and all that other stuff!
Benim bildiğim, astronotların milletleri olmazdı ve yerçekiminden de etkilenmezlerdi!
- No, I just figured with him being... you know, such a brain and all... it's like, you would think that he would figure out... a way to remember stuff that he forgot.
- Ne bileyim, aşırı zeki falan ya hani. Unuttuklarını hatırlamanın bir yolunu bulur diyor insan.
We were gonna move in together, and he promised he'd quit all that stuff after he got out, but then he goes and gets himself killed.
- Birlikte yaşayacaktık. İçeriden çıkınca, bu işleri bırakacaktı. Ama sözünü tutamadı ve öldürüldü.
It'd be great to catch up on stuff and all that.
Eski şeylerden konuşmak harika olurdu.
- All that flirting and phony "I can't read" stuff, and you're not gonna ask me out or for my phone number?
- Onca flört "okuyamıyorum" numarası ve telefon numaramı bile istemiyorsun, öyle mi?
And all that stuff you've been playing, man, it's just... Yeah, man.
Evet, ahbap.
and B, that I have to explore that stuff with you all here ;
ve B, benim bu şeyleri açıklamam hepiniz burdasınınz ;
If you betray us, I'll rip your fucking balls off and stuff them up your ass so that the next time you shit, you'll shit all over your balls, got it?
İhanet edersen taşaklarını koparıp kıçına sokarım ki bir daha sıçtığında taşaklarına sıçasın. Anladın mı?
All that fanatic commie liberal stuff, and dragging you around to all those god-forsaken countries...
Bütün bu fanatik komünist liberal saçmalıkları. Bir de seni Tanrının unuttuğu yerlere sürüklemesi var.
You know, the Phil stuff's important, and I hope we all feel that that's an investment in the music.
Phil'in işi önemli. Hepimiz bunun müziğe yatırım olduğunda hemfikiriz umarım.
And he said, you know, all the Marc Reiters and the Bob Rocks, all that stuff, you know, just has- - "I can't think of that right now."
Marc Reiter ve Bob Rock ve benzeri konuları şu anda hiç düşünemeyeceğini söyledi.
It ´ s real cool that you ´ ve arranged all this stuff and all that, but...
Bunca şeyi ayarlaman çok hoş, ama...
I thought on many occasions I could go back to school, take some courses, get all that feet-and-meter stuff down pat.
Bir kaç kez okula geri dönüp, kurslara katılıp, tüm dilbilgisi kurallarını iyice öğrenmeyi düşündüm.
Not to mention, the cons that informed on the dead... want all the prison details and the stuff that we promised them.
Tabii bize ölümler hakkında bilgi veren hükümlüler... söz verdiğimiz şeyleri almak istiyor.
The American cinema has absorbed all of that stuff from the Russians... and now it's in our film.
Amerikan sineması tüm bu desenleri ruslardan aldı... ve şimdi bunlar bizim filmlerimizde.
Because suddenly I'm hearing music... and I'm not hearing all that stuff, that tiny little sand thing... that makes me scared.
Çünkü birden müziği duymaya başlıyorum... ve küçük kum seslerini artık duymuyorum... ki bu sesler beni korkutuyor.
Just out of curiosity, why did you tell me all that stuff about living life and enjoying my day if you were coming for me all along?
Sadece meraktan soruyorum, neden bana tüm bu canlı hayatı hakkında şeyler ve benim gün zevk söyledin tüm boyunca bana için geliyordu olur?
And don't mention all that intra-band dating stuff.
Grup içi olayından söz etme. Kalbini dinle.
And it's all stuff that I haven't done before, so if I hear the words "cocoa" or "puff" one more time, you will be eating my fist for breakfast.
O yüzden "kakao" veya "puf" kelimelerini bir kez daha duyarsam kahvaltı olarak benim yumruğumu yersin.
Yeah,'cause, like, two months ago, she suddenly started punching in early and working all late and stuff like that.
Evet, çünkü iki ay kadar önce, Aniden erken gelmek, geç saatlere kadar çalışmak gibi şeylere başladı.
It's just that, after all the stuff that you and I had been through, where my head and my heart were at I couldn't have gone and just slept with some stranger.
Seninle yaşadığımız onca şeyden sonra kafamda ve kalbimde bir yabancıyla yatma olayını aşamadım.
So all that stuff you've been telling us about making out and sucking on her boobs was...
Yani anlattığın o kadar şey, beraber çıkmalar, memelerini emmeler- -
So all that stuff about the beauty of racing and the triumph of victory, that was all lies?
Peki yarışmanın güzelliği ve zaferin çığlığı neydi, hepsi yalan mıydı?
I think it's fascinating the man had all that stuff, but he died alone with nothing and nobody.
Adamın herşeyi almış olması, Bence etkileyiciydi. Ama kimsesiz ve hiçbir şeyi olmadan öldü.
Don't try and dignify what you do with all that stuff about private contractors.
Özel yüklenici diyerek yaptığın şeyi onurlandırmaya çalışma.
At times like that, don't guys usually open up and start telling you all sorts of stuff?
Genellikle, bu gibi zamanlarda, erkeğin birşeyler söylemesi gerekmez mi?
and all the time 27
and all 124
and all the while 36
and all of a sudden 204
and all this time 50
and all of you 28
and all that 128
and all because of you 16
and all that jazz 24
and all of this 18
and all 124
and all the while 36
and all of a sudden 204
and all this time 50
and all of you 28
and all that 128
and all because of you 16
and all that jazz 24
and all of this 18
and all this 26
all that stuff 77
that stuff 41
and as far as i'm concerned 49
and a half 160
and apparently 261
and again 457
and always will be 33
and at the end of the day 45
and also 645
all that stuff 77
that stuff 41
and as far as i'm concerned 49
and a half 160
and apparently 261
and again 457
and always will be 33
and at the end of the day 45
and also 645