And all this time translate Turkish
2,222 parallel translation
We've wasted weeks searching, and all this time you could have told me.
Orayı bulabilmek için haftalarımızı boşa harcadık. Ve bana şimdiye kadar söyleyebilirdin.
- And all this time, I thought I was an only child.
- Ve bunca zamandır, tek çocuk sanıyordum kendimi.
And after all this time, you're the first person to ask it.
Bunca zaman sonra, bunu soran ilk kişi sensin.
Run this picture back in time, and all the math points to a single moment of an infinitely small, infinitely dense beginning to our Universe.
Bu resimde zamanda geri giderek bütün matemetikcilerin evrenimizin başlangıcındaki tek bir anı için çabalamaktadır.
And the fact that this works at all is just remarkable, but it absolutely depends on having time at the nanosecond level, because if you don't have time at the nanosecond level, then you can't tell which satellite you're closer to.
Gerçek şu ki bu dikkate değer bir şekilde, zamanı nanosaniye düzeyinde alır, ve kesinlikle buna bağlıdır, çünkü eğer nanosaniye düzeyinde zamanları alamaz ise, hangi uyduya daha yakın olduğunuzu söyleyemezsiniz.
You could think of it as having, like, an X-ray camera and an infrared camera and an ultraviolet camera and a regular photo camera all at the same time taking pictures of different aspects of the event. So, with this terabytes and terabytes of data on disk, we have to write algorithms which sift through and find that event, that one in 10 million, one in 100 million, one in a billion event that you're looking for.
bunu düşünebilmek sahip olmak gibi x-ray kamera ve bir kızılötesi kamera ultraviyole kamera ve düzenli bir fotoğraf makinesi aynı zamanda hepsi fotoğraf çekmeye hazırlanmış olayın farklı yönlerini yani, bu terabaytlık verileri terabayt disklerde saklanması demek biz algoritmalar yazmak zorundayız bu vakadan bir şeyler bulmak adına
You been acting like a freak for weeks, on me all the time about everything, and now this?
Haftalardır deli gibi hareket ediyorsun durmadan her şeyime karışıyorsun, ve şimdi de bu?
I'll have no choice but to call Dylan. And let him know that you've been hunting with me. And that you've been lying to him all this time.
Dylan'ı arayıp ona yalan söylediğini... ve benimle birlikte avlandığını söylemek zorunda kalacağım.
Remember this one time, she had, she had chocolate icing all over her face, and she would just flat-out deny she ever touched the cake.
Bir kez, suratının her yerinde çikolata kreması vardı ve keke dokunduğunu hiç kabul etmiyordu.
Tasha and I used to do this all the time.
Tasha ile eskiden hep yapardık.
And I know all I gotta do is work this program one day at a time.
Ve biliyorum ki, bütün yapmam gereken bu programın bir gün olsun işe yaramasını sağlamak.
Yeah, and he dresses this well all the time.
Evet, ve her zaman böyle iyi giyinir.
All you gotta do is click confirm, and we're eating croissant and being insulted by stinky people this time tomorrow.
Tek yapman gereken, tuşa basıp onay vermek sonra da yarın bu saatlerde kruvasan yiyip kokan insanlar tarafından hakarete uğrayabiliriz.
But I fly with this bag all the time in this type of airplane and it always fits.
Her zaman bu tarz bir uçakta uçarım ve zaman bu çanta buraya uymuştur.
Although each step of this scenario might be really hard to achieve with any technology we can imagine, it's all internally consistent in the laws of gravity and space and time that we understand so far.
Bu senaryonun her adımını gerçekleştirmek düşünebileceğiniz her teknoloji ile dahi gerçekleştirmek güç olsa da, Bu husus, çekim kanunlarının iç dinamiklerinde ve bugüne kadar anladığımız biçimiyle mekân-zamanda mümkün.
All the time since then, people have been working on this poor little potato-sized meteorite, extracting more and more information,
O zamandan bu yana İnsanlar bu zavallı patates büyüklüğündeki meteor üzerinde çalışıyorlar... Daha da fazla bilgi elde ederek...
And, sweetie, during that time, I have been... How do I put this delicately? Saving all my love for you.
ve tatlım bu süre boyunca nasıl söylesem bütün sevgimi sana sakladım.
Hey, Kelly Davidson, tell me how it is you giving all this time to this shoot-and-run punk and you missing the real story.
Kelly Davidson, bunca zamandır ateş kaçıp kaçan serseriden bahsediyorsun. Ama asıl olayı gözden kaçırıyorsun.
I find a picture of the Colorado kid's death, and I spend all this time running around Haven... trying to I.D. The woman in the photo, who could be my mom, and then after all of that, you tell me you were in the picture.
Koloradolu çocuğun ölümüyle ilgili bir fotoğraf buluyorum bunca zamandır Haven'da bu fotoğraftaki annem olabilecek kadının kimliğini tespit etmeye çalışıyorum ve sonra birden bire fotoğraftaki çocuğun sen olduğunu söylüyorsun.
- I find a picture of the Colorado Kid's death, and I spend all this time trying to I.D. the woman in the photo who could be my mom, and then after all of that, you tell me you were in the picture.
Koloradolu çocuğun ölümüyle ilgili bir fotoğraf buluyorum bunca zamandır Haven'da bu fotoğraftaki annem olabilecek kadının kimliğini tespit etmeye çalışıyorum ve sonra birden bire fotoğraftaki çocuğun sen olduğunu söylüyorsun.
... you don't work hard, yet girls love you and you party all the time. How is this possible?
Nasıl oluyor bu ya?
Here, after all this time two journeymen, father and son.
Bunca zamandan sonra iki gezgin ; baba ile oğlu.
This whole time we should have been helping him and all we were doing was thinking of ourselves.
Başından beri ona yardım ediyor olmamız gerekirken hep kendimizi düşündük.
I-I can't believe, after all this time, you can't even stand up and face me like a man?
İnanamıyorum, bunca zaman sonra....... ayağa kalkıp bir erkek gibi benimle yüzleşemiyor musun?
That's correct, so all this right here is a colossal waste of my time and yours.
Aynen öyle. Yani, bu yaptıklarınızla onca zamanımı boşa harcıyorsunuz.
But now, you know, you kept me in the dark all this time and now you're three months sicker!
Ama sen bunca zaman bana tek telime etmedin ve üç ayımız boşa gitti resmen!
And they've lived down the hall from each other all this time, and they never put that together.
Bu kadar zaman birbirlerine böyle yakın yaşamışlar, ve bunu öğrenememişler.
All this time and nothing?
- Onca zaman yapamadın mı?
A young Matthew McConaughey and Ben Affleck were featured in this all-time stoner flick.
Genç bir Matthew McConaughey ve Ben Affleck bu filmde birlikte oynadı
Not all the time, just this once, and maybe one other time.
Her zaman değil. Bu seferlik böyle. Belki bir dahakine de.
And in this corner, weighing in at 130 pounds, it's the Ovarian Barbarian and the Breast of All Time, let's put our hands together for Quahog's own... Lois Griffin!
Ve bu köşede, 59 kilo ağırlığında Yumurtalık Barbarı Tüm Zamanların En Büyük Canavarı ellerimizi Quahog'un dövüşçüsü için birleştirelim Lois Griffin!
After all, you and I have been at this a long time.
Sonuçta, senle ben uzun süredir bu işin içindeyiz.
We're going round and round the park..... looking for the man in the blue shorts... .. and all the time I'm thinking..... " I shouldn't be doing this.
Mavi şortlu adamı bulmak için parkta dolanıp durduk ve bu süre boyunca düşündüm "Bunu yapmamalıyım."
I'm gonna go ahead and let you off this time, all right?
Bu seferlik boş geçeceğim, tamam mı? - Çok teşekkür ederim.
And so particles were being created all the time, and energy and matter were transferring back and forth in this hot, dense soup.
Madde ve enerji bu sıcak, yoğun bulamacın içinde yoğrulup duruyordu. İlkel madde, bugün gördüğümüz evreni..
Here, after all this time. Can not win and...
Burada biraz daha kalırsanız bütün hileleri öğrenirsiniz.
All this time, Joon Gu, you... you've supported me with everything I have done. Cheering me on and doing as I asked...
Joon Gu bunca zamandır ne yaşarsam yaşayayım bana destek oldun,... moral verdin, ne istersem yaptın.
I'll study really really hard this time and make you all purple heads proud! We'll get our pride back!
Çok çalışacağım ve yaralanan gururumuzun intikamını alacağım.
You have lied to Big Baby, and you've lied all this time.
Koca bebeğe yalan söyledin ve hala söylemeye devam ediyorsun.
I have this totally awesome girlfriend who calls me all the time and she's America. Yes, you should.
Evet, kıskanmalısın.
I didn't even realize that you raised me all this while, and... I only got angry all time.
Beni bu kadar zaman büyütürken benim sadece asabi olduğumu fark etmemişim.
And rather than keep you all in suspense, he will make a brief statement at this time.
Hepinizin aklında bir çok soru oluştu, bu yüzden kısa ve öz bir konuşma yapacak.
- Oh, and here all this time we thought you were so perfect.
Buradaki herkes senin mükemmel oldugunu düsünüyordu.
All this time, I'd been emotionally numb, and now I was feeling...
O zamana dek duygusal olarak uyuşmuş haldeydim. Ve artık hissediyordum.
And, uh, anyway, there was like a crowd of us and a crowd of Ravi's friends just sitting around and Ravi's playing away and this is how little we understood at the time, that Ravi's pals are all like going...
Yerde oturuyorduk. Ravi uyardı : "Lütfen ben çalarken tellendirmeyin."
And this was all in two hours on stage at one time.
Eric oradaydı. Leon Russell oradaydı. Ringo oradaydı.
And you can all take it from me. My 100 % full-time employment from this moment on will be to protect our precious natural resource.
Ve şuna emin olabilirsiniz şu andan itibaren mesaimin yüzde yüzünü değerli doğal kaynağımızı korumaya adayacağım.
This time to rescue Belladonna and rid the land of that loathsome wretch once and for all.
Belladonna'yı kurtarma ve bu işi tamamen temizleme zamanı. Birkez ve herkes için.
And, from this time, for what he did before Corioles, call him, with all the applause and clamor of the host :
Bundan böyle Corioli surları önünde yaptıkları için, her türlü şan ve onuruyla birlikte ona şöyle deyin.
Perhaps 400 million persons are watching this broadcast today of the greatest event in our time and one of the great events of all recorded history.
Belki de bugün 400 milyon insan, yayınımızla dönemimizin en önemli olayını izliyor. Ayrıca bilinen tarihimizin en önemli olaylarından da biri.
And I wrote down on this paper "Andy and Ed," just because I think about Andy all the time, and in the creative process, I always think about how lucky I am to still be able to, like, you know, go in my basement or, like, pick up a guitar and, like, write a song and then manifest it if I want, figure out how to, like, record it or whatever, and that...
Bu kağıda Andy ve Ed " yazdım çünkü sürekli Andy'i düşünüyordum, ve yaratma sürecinde her zaman bilirsiniz bodrumuma inip elime gitar alıp şarkı yazabildiğim için şanslı olduğumu düşünürüm ve sonra da istersem bunu dışa vururum, bunu nasıI kaydedebileceğimi çözmeye çalışırım...
and all the time 27
and all 124
and all that stuff 21
and all the while 36
and all of a sudden 204
and all that 128
and all of you 28
and all because of you 16
and all that jazz 24
and all of this 18
and all 124
and all that stuff 21
and all the while 36
and all of a sudden 204
and all that 128
and all of you 28
and all because of you 16
and all that jazz 24
and all of this 18
and all this 26
all this time 373
this time 1599
this time tomorrow 41
this time around 22
this time next year 20
this time of year 37
this time of night 20
this time it's different 20
and as far as i'm concerned 49
all this time 373
this time 1599
this time tomorrow 41
this time around 22
this time next year 20
this time of year 37
this time of night 20
this time it's different 20
and as far as i'm concerned 49