And all the time translate Turkish
7,459 parallel translation
And all the time... we did spend together.
Onca zamanı birlikte geçirdik.
No he's suspecting me all the time... just pay my dues and I'll leave
Hayır, benden hep şüpheleniyor. Ödememi yapın da gideyim.
In your life and your going to be That sad all the time?
Ve her defasında böyle mi olacaksın?
And not expect your friends to remind you all the time.
Ve arkadaşlarının sana devamlı bunu hatırlatmasını beklemezsin.
You are my two all-time best friends, and you brought me back from the brink, so I can't choose sides.
Sizden kral arkadaşım yok. Beni uçuruma yuvarlanmaktan kurtardınız. Taraf tutamam.
I went to Northwestern, I've worked on two political campaigns, and I spend all of my time communicating with the public.
Ayrıca zamanımı halkla bütün gün ilişki kurarak geçiriyorum. Doğru dedin.
Every week, this show is an amazing train wreck, and you love doing it, and you're the best host, like, even better than my all-time favorite host,
Her hafta felaket eğlenceli bir program yapıyorsun. Severek yapıyorsun. Senden başkası böyle sunamaz.
Sweetie, I see that you are insanely excited about an old van and a plan from Travis that seems like the greatest idea of all time.
Tatlım, şu minibüs ve Travis'in tüm zamanların en harikasıymış gibi duran planı seni epey bir çıldırtmış ama öyle değil işte.
Baby B and I are gonna be all match, all the time.
Bebek B ve ben artık hep aynı şekilde giyineceğiz.
I mean, I had what at the time seemed like a totally life-changing opportunity, and so I had to follow it through all the way.
Demek istediğim, o zaman hayatımı değiştirecek bir fırsat gibi görmüştüm bu yüzden onu değerlendirmem gerekiyordu.
It's like you need me and, if I'm not with you all the time, you're gonna fall apart.
Sanki bana ihtiyacın var da seninle olmadığımda parçalanacakmışsın gibi.
Because all of the watches and clocks... stopped at that exact same time last night.
Çünkü bütün saatler dün gece aynı zamanda durdu.
But the truth is... you're avoiding each other because it only took that one drink for you to realize you don't have anything in common... and all you got was a reminder of the time you spent in this fucking hellhole.
Ama asıl gerçek sizin birbirinizden kaçtığınız ve hiçbir ortak noktanız olmadığını anlamanız için tek gerekenin bir içecek olması ve tek sahip olacağınız şey, bu bok çukurunda geçirdiğiniz zamanın anıları olacak.
Yeah, I ran all the time and boys just thought I was weird.
Aynen ben hep koştum da, erkekler garip olduğumu düşündüler sadece.
And I know I should be used to it now, because everyone here makes fun of me all the time, but you didn't, and then you were mean to me for no reason.
Buna alışmam gerektiğini biliyorum çünkü herkes benimle dalga geçip duruyor ama sen öyle davranmıyordun ve sonra durduk yere acımasız davranmaya başladın.
And I know why you want to protect them, but they're sneaking off all the time to talk.
Ve neden onları korumak istediğini biliyorum ama sürekli sıvışıp gizli gizli konuşuyorlar.
Yes, I think about it all the time, and I feel like shit that he's upset.
Evet, sürekli düşünüyorum. Ve mutsuz olduğu için kendimi boktan hissediyorum.
You're telling me you've had a decade and the most advanced fleet of all time, yet you only found one of the Saiyans who killed me?
Bana bir on seneniz olduğunu ve en iyi filolarımızdan birine sahipken, hala beni öldüren Saiyan'ı bulamadığınızı mı söylüyorsun?
Artie and I wound up eating without Javier all the time when he was working.
Javier ne zaman çalışsa Artie ile baş başa yemek yiyoruz.
Now, obviously, when you take on a trainer, you're primarily concentrating on the physical, but I think the thing that separates us from all the other boot camps and trainers and gyms out there is that we're very aware that those four elements work in conjunction with each other all the time.
Eğitime başladığınızda tabii ki öncelikle fiziksel gelişim üzerinde duracaksınız ama bizi diğer spor salonlarından, eğitmenlerden ayıran nokta bu 4 unsurun her birini dikkatli şekilde eğitimin geneline yaymaktır.
No, that was my idea. But he did acknowledge the difficulties that your families have had and felt that it's time for all differences to be put aside and for common bonds to be strengthened.
Hayır, bu benim fikrimdi ama ailelerinizin sahip olduğu bütün zorlukları itiraf edince ben de tüm farklılıkları bir kenara koyup ortak bağları güçlendirmenin vaktinin geldiğini hissettim.
But in reality, we all leaving at the same time... and we're all going to the same place, and I think that's incredibly funny.
Ama gerçekte, hepimiz aynı anda terk ediyoruz ve hepimiz aynı yere gidiyoruz, bu da bence çok komik.
And she's autistic, so she needs someone with her like all the time.
Otistik, bu yüzden sürekli yanında olmam gerekiyor.
I'm gonna wear mine till the morning time and then pretend I work at Home Depot all day, helping people and shit.
Ben kendiminkini sabaha kadar giyeceğim ve sonra tüm gün Home Depot'ta çalışmış gibi, insanlara yardım etmiş gibi davranacağım falan.
It, it all started with him taking too much time in the bathroom and then
Herşey, Kurt'un banyoda çok zaman geçirmesiyle başladı.
I was casing the place, figuring out the best way in and out, what time they went to bed... all that.
Çevreyi kontrol ediyordum, en iyi girişi ve çıkışı gözlemliyordum, yatağa ne zaman gittiklerini falan...
- That Bush served honorably... and military records go missing all the time.
- Bush'un şereflice görev yaptığını ve askeri kayıtların sürekli kaybolduğunu söylüyorlar.
All right, it's time for a very special guest caller, a friend of mine, who you probably know as the director of such movies as Clerks, or from podcasts and books where he often reminds you that he's the guy
Tamam, yayınımıza çok özel bir konuk bağlama zamanı geldi. Kendisi arkadaşım olur. Muhtemelen Clerks filminin yönetmenliğinden ya da yayın ve kitaplardan size devamlı Clerks filminin yönetmeni olduğunu hatırlatan adamdan tanıyorsunuzdur.
I can just picture them all right now at Feynman's house, probably discussing Schrodinger and at the same time, not discussing Schrodinger.
Şu an hepsini Feynman'ın evinde hayal edebiliyorum. Muhtemelen Schrödinger'i tartışıyor ve aynı zamanda Schrödinger'i tartışmıyorlardır.
Because he doesn't have any super powers and he's still one of the greatest super heroes of all time.
Çünkü onun hiç süper gücü yok ve yine de tüm zamanların en iyi süper kahramanlarından birisi.
But I totally practice on myself all the time, and I'm pretty sure that counts.
Kendimde pratik yaptım hep ve eminim ki bu da sayılır.
And then a few years later, the most well-informed person I knew told me that this girl without wealth, lands, or armies had somehow acquired all three in a very short span of time, along with three dragons.
Sonra, birkaç yıl geçti ve tanıdığım en bilgili kişi bana bu serveti, toprağı ve ordusu olmayan kızın bir şekilde çok kısa zaman içinde hepsini elde ettiğini ve üç ejderhası olduğunu söyledi.
Like, they should just tell you ahead of time whether or not you're gonna get the job so you don't have to waste all that time and energy doing your hair and, like, getting your nails done, and then you could just stay home and, like, look for other work instead.
İşe girip giremeyeceğini önceden söylemeleri gerek böylece saçını ve tırnaklarını yaptırmak için o kadar zaman ve enerji harcamazsın ve evde oturup diğer iş olanaklarına bakabilirsin.
Stop! And grab whatever you want all the time.
... canınızın istediğini alıyorsunuz sürekli.
I just got... got behind with the work, and... and the family, and... and then I had that bad time, with all that time off work, and I just... I just couldn't cope...
Sadece işim ve ailem araya girdi o kötü zaman aralığında, işim başımdan aştı ve her şeye yetişemedim.
We talked all the time. We talked about... We talked about his job, and, uh, you know,
Biz her zaman konuşurduk onun işi hakkında konuşurduk,
And I want to be around you all the time, even when we're not fucking.
Ve sürekli senin yanında olmak istiyorum, seks yapmasak bile.
Dee, the one time we bring you in on a thing instead of Charlie and all we get is back-sass and questions?
Dee, seni bu göreve Charlie'nin yerine getiriyoruz ama aldığımız karşılık küstahlık ve sorular mı?
- What is that? - "Worst is first." My mom used to say that to me all the time because I was first and she thought I was the worst.
Annem sürekli "İlk çıkan kötü" derdi çünkü benim kötü olduğumu düşünüyordu!
Thanks to the 1,000 hours at Papa's, I learned more about the true nature of productivity, economic organization, and hard work than from all my time in business classes and the bond market combined.
Papa's'ta geçirdiğim 1.000 saat bana verimlilik, ekonomik yapılanma ve sıkı çalışmanın gerçek yüzü hakkında işletme dersleri ve tahvil piyasası deneyiminden daha çok şey öğretti.
I used to eat them all the time as a kid, and I'll be damned if there hasn't been a full bowl of peanuts here every day since.
Çocukken durmadan yerdim bunlardan, o zamandan beri bir kâse dolusu fıstık olmayınca kahroluyorum.
All this time I thought... well, I was doing what I had to to live with it, and you must be doing something, though I never knew what, but the truth is you don't remember.
Bunca zaman düşünmüştüm ki... Ayakta kalabilmek için yapmam gerekeni yapıyordum. Sen de bir şeyler yapmışsındır.
It was one of the great tragedies of all time and, technically, it wasn't the impact that killed him.
Tüm zamanların en büyük trajedilerinden biriydi. Bilimsel anlamda, darbe onu öldürmemişti.
Playing at Wimbledon is hard enough then add on top of that all the pressure and fear that a magician might appear on your shoulders at any time.
Wimbledon'da oynamak zaten zorken, bir de üstüne o kadar baskıyı ekleyin ve bir sihirbazın her an sizin omuzlarınızda belirme korkusu var.
Uh, to be honest, that's the part I'm struggling with is, uh, you know, the songs are all written and done, but I guess I didn't want our time together to come to an end.
Dürüst olmak gerekirse benim söylemekte zorlandığım şey bilirsin, bütün şarkılar yazıldı ve bitti ama ben beraber geçirdiğimiz vaktin sonlanmasını istemedim.
Well, I'm on 24 and you're on 26, but I'll be up there all the time.
Ben 24. sen de 26. kattasın. Ama yukarı devamlı geleceğim.
All right, man, look, I'm gonna tell you something that you've only heard once before, and it was that time you fell into the dolphin tank at the aquarium...
Dostum bak, daha önce sadece bir kez duyduğun bir şey söyleyeceğim. O sefer duyar duymaz yunusların akvaryumuna düşmüştün.
Remember the shame that you and I, and Southwestern Alabama, all felt last time?
Geçen sefer sen, ben ve Güneybatı Alabama'nın hissettiği utancı unutmadın değil mi?
Time to forget all the silly silliness and find our life partners.
Yaptığımız bütün o aptallıkları unutup hayat arkadaşlarımızı bulma zamanı.
All right, this is the 200th time I'm calling and you not picking up.
Pekâlâ bok kafalı, bu seni 200. arayışım ve senin açmayışın.
I mean, they quit all that by the time my brother and I came along.
Yani, abim ve ben doğunca bütün bu işleri bırakmışlar.
and all 124
and all that stuff 21
and all this time 50
and all of a sudden 204
and all that 128
and all the while 36
and all of you 28
and all because of you 16
and all that jazz 24
and all of this 18
and all that stuff 21
and all this time 50
and all of a sudden 204
and all that 128
and all the while 36
and all of you 28
and all because of you 16
and all that jazz 24
and all of this 18
and all this 26
all the time in the world 18
all the time 1146
the times 79
the time has come 121
the time is now 61
the time will come 16
the time 110
the time masters 23
the time is 69
all the time in the world 18
all the time 1146
the times 79
the time has come 121
the time is now 61
the time will come 16
the time 110
the time masters 23
the time is 69
and a half 160
and as far as i'm concerned 49
and apparently 261
and again 457
and always will be 33
and also 645
and as a result 91
and at the end of the day 45
and actually 119
and another thing 192
and as far as i'm concerned 49
and apparently 261
and again 457
and always will be 33
and also 645
and as a result 91
and at the end of the day 45
and actually 119
and another thing 192