Bring it to me translate Turkish
1,246 parallel translation
So whatever you find, I don't care what it is, you bring it to me.
Her ne bulursanız bulun, umurumda bile değil, hemen bana getirin.
Get it signed by the judge, and I want you and Paul to bring it to me.
Yargıca imzalat. Sen ve Paul, emri birinci buluşma noktasına getirin.
You bring it to me in 1 5 minutes at the office.
Onu bana 15 dakika içinde ofise getir.
Ok, bring it to me.
Tamam, getir bakalım.
Why bring it to me now?
- Niye şimdi veriyorsun?
- You must find this and bring it to me.
- Onu bulup bana getirmelisin.
- Bring it to me with urine in it like I asked.
Git, istediğim gibi içine işenmiş getir bana.
I suggest you get that picture back and you bring it to me at the residence tomorrow morning 11a.m. Sharp.
Size tavsiyem resmi geri alın ve bana getirin....... yarın sabah saat 11 : 00'de, Watts malikanesine.
- Bring it to me.
- Onu bana ver
"Bring it to me."
Onu bana ver
Why don't you bring it to me real.
Bana gerçeği söylesene.
Well... once you've moved the things, find it and bring it to me.
Pekala. Eşyaları taşıdığında onu bul ve bana getir.
Go find a subject, bring it to me.
Git bir konu bul. Sonra bana getir.
You bring conflict to this cell, you're bringing it to me.
Bu hücreye bela getirirsen, bana getirmiş olursun.
But it's kind of a personal challenge to me to see what we can do to bring local service up to the kinds of standards that we'd try to meet if we were the biggest branch in the state
Ama eyaletteki en büyük şubeye sahip... yerel bir hizmeti belli bir standarda yükseltmek benim kişisel hedefim.
But if you don't go to college, it's not gonna be because you're not qualified, so I want you to bring me your test scores at the end of every week, and we'll go over them together, OK?
AMA UNiVERSiTEYE GiDEMEZSEN, BU YETERLi OLMADIGIN iCiN OLMAYACAK, BU YUZDEN HER HAFTA
She's like, "Group, shmoop. Bring it on." Which reminds me, gotta go to the hotel.
Sanki "Hadi ama yapmayın, bir an önce kutlamaya geçelim" diyor.
If for any reason your wish isn't going the way you hoped, just take out the pager, hit 666... and it'll bring you right back to me.
Eğer herhangi bir nedenden dolayı dileğin umduğun gibi olmazsa, bunu al ve 666'yı çevir... ve bu seni dosdoğru bana getirir.
You mean you don't want me to bring it up.
Yani raporu bugün sunmamı istemiyorsun.
Is it all right for me to bring my elder sister?
Ablamı derse getirmemin bir sakıncası var mı?
And, besides, it's the fact that you lost all your money... and you went to jail... you left to girl... ditched your car... All, to bring this to me?
Ve bütün paranı kaybetmen, hapse girmen... kız arkadaşını bırakıp, arabanı uçurumdan atman... hem de bunu bana getirmek için, paketi daha değerli yapıyor.
Well, she've never met her. If you bring on your girlfriend to my aunt's funeral in front of everyone I know, it'll be completely humiliating for me. Listen, Steve.
Onunla hiç tanışamamış.
I would peel every inch of skin from your body if it would bring me one heartbeat closer to her.
Onun kalp atışlarını bana yaklaştıracağını bilseydim, vücudunun tüm derisini soyardım.
Now bring me my large french perfume and spray him in the eyes because thats how it happened to me!
Şimdi benim büyük Fransız parfümümü getir ve gözlerine doğru sık. Çünkü bana da öyle olmuştu!
It has got to bring me fortune sooner or later.
Er ya da geç çok zengin olacak.
Strange as it may seem in marrying King Uriens and moving with him to Wales I won myself some of the few years of happiness my life was to bring me.
Garip görünse de Kral Uriens'le evlenmek ve Galler'e taşınmak bana hayatımda mutlu geçecek birkaç yılı kazandırdı.
If you bring me that bullet, it is next to certain that I can establish that Althaus was not killed by one of your men.
- Saçmalamıyorum. O mermiyi getirirsen, Althaus'u senin adamlarından birinin öldürmediğini kanıtlayabilirim.
It'll bring you to me.
O seni bana getirir
She told me to write a letter and bring it.
Benden bir mektup yazıp getirmemi istedi.
D'you want me to... I can get that stuff, bring it back.
Oraya gidip senin için onları benim almamı ister misin?
As soon as he contacted me I instructed him to bring it to the nearest safe place.
Benimle bağlantıya geçtiğinde veriyi daha güvenli bir yere götürmesini söyledim.
If you had water, would you want me to tell you not to bring it in?
Eğer sende su olsaydı ve seni uyarsam bu hoşuna gider miydi?
He sent you to bring me back, but it won't work.
Beni geri almak için seni gönderdi ama bu kez işe yaramayacak.
If it makes you feel any better as soon as I got to Dex's, I felt bad and I had the cab bring me here instead.
Sana daha iyi hissettirir mi bilmiyorum ama Dex'in Yeri'ne varır varmaz kendimi çok kötü hissettim. ... ve taksiye atlayıp buraya geldim.
I was at her apartment this morning. I started thinking about your issue with the robe, and I decided to bring it with me.
Sabahlıkla bir sorunun olduğunu düşünmeye başladım ve buraya getirmeye karar verdim.
Then let me bring her back in a couple of days when she's more up to it.
O zaman bırakın birkaç gün sonra tekrar getireyim. Toparlanmış olur.
His parents wanted me to have this guitar but I couldn't bring myself to play it.
Ailesi benden bu gitarı almamı istediler fakat onu çalmak için kendimi hazır hissedemedim.
It was kind of Captain Janeway to let you bring me here.
Kaptan Janeway'di. Eğer başvurun başarılı olursa nereye istersen gidebilirsin.
I know what it is you want of me but I will not bring further death to my people.
Benden istediğinizin ne olduğunu biliyorum ama halkıma daha fazla ölüm sunmayacağım.
Miguel asked me to bring it up.
Miguel bunu getirmemi istedi.
You need to bring me back that bastard kid's head, put it in the front of this house, and show them the war we're fighting.
O piç kurusunun kellesini bana getirip bu evin önüne asacaksın ki bu ne biçim bir savaşmış gösterelim onlara.
Bring it to the courthouse, then meet me for dinner tonight.
Mahkemeye götür ve benimle bu akşam yemek için yeniden burada buluş.
I'll help you bring it to its herd, but leave me alone after that.
Onu kabilesine götürmene yardım edeceğim, ama sonra beni rahat bırak.
He just wants me to take the money and bring it back to him.
Benden, parayı alıp, ona götürmemi istiyor.
And far be it for me to bring up the thorny subject of...
O can sıkıcı konuyu açmak bana yakışmaz.
How could you bring it when you're coming to see me?
Onu nasıl beni görmeye geldiğinde getirirsin?
And that's why it gave me the Reason, To bring you a little happyness.
Ve bu da size ufak bir mutluluk... yaşatabilmeme sebep oldu.
I was saying to my wife, " You should let me date, because it'll bring us much closer.
Karıma da söyledim, " Kadınlarla çıkmama izin vermelisin çünkü bu bizi birbirimize daha çok yakınlaştırır.
I should never have taken your prosthesis. - But it did bring me to the Lord...
Protez bacağını hiç almamam gerekirdi ama bu sayede Tanrı'ya yakınlaştım.
Get the Book of Peace and bring it to me.
Huzur kitabını al ve bana getir. Tamam. Hmm.
Well, if you have any laundry that you want me to do... you just bring it in, okay?
Yıkamamı istediğin kirli çamaşırın varsa... içeri getir yeter, tamam mı?
bring it on 469
bring it 412
bring it up 72
bring it home 60
bring it down 74
bring it in 351
bring it here 88
bring it out 20
bring it back 84
bring it over 24
bring it 412
bring it up 72
bring it home 60
bring it down 74
bring it in 351
bring it here 88
bring it out 20
bring it back 84
bring it over 24
bring it over here 26
bring it in here 22
to meet you 22
to me 1767
to mexico 17
to meet 21
bring 74
brings back memories 21
bring' em on 16
bring them 33
bring it in here 22
to meet you 22
to me 1767
to mexico 17
to meet 21
bring 74
brings back memories 21
bring' em on 16
bring them 33