English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / Bring him up

Bring him up translate Turkish

653 parallel translation
I bring him up here.
Onu buraya getirdim.
- Don't bother to bring him up here.
- Zahmet etmeyin, gelsin.
I've tried to bring him up decent.
Terbiyeli biri olsun diye uğraştım.
- Well, go bring him up here.
- İyi, git ve Onu buraya getir.
- Why did you bring him up here?
- Neden onu buraya getirdin?
- If that's his ghost, don't bring him up.
- Hayaleti ise, yukarı getirmeyesin! Pencereden uzaklaş.
I'll wait there you bring him up.
Onu yukarı getirmeni orada bekleyeceğim.
Ma, it seems like times a body gets struck down so low ain't a power on earth can ever bring him up again.
Anne, zaman herşeyin ilacıdır Tabiatın gücü onu tekrar yeşertir.
Bring him up here.
Buraya getir.
This'll help me bring him up.
Onu yetiştirirken işime yarar.
Now, the moment they bring him up, I wanna shake hands with him.
Onu dışarı çıkardıkları an el sıkışmak istiyorum.
They'll bring him up as their own.
Onlara kendilerinin gibi davranacaktır.
Come along. Bring him up quickly.
acele edin. onu hemen getirin.
I know a way to bring him up now.
Artık onu nasıl durduracağımızı biliyorum.
Hey, bring him up!
Hey, yukarı çıkarın!
Didn't you bring him up or see him?
Onu yukarı çıkarmadın mı ya da onu görmedin mi?
Bring him up.
Koluna girin.
You could never bring him up like this rich woman could.
Zengin bir kadın ona daha iyi bakar.
- Bring him up.
- Getir onu.
With a musical history, we'll bring him up to date from seventeen-ninety-three to eighteen-o-eight.
Müzikli bir anlatımla, taşıyacağız onu günümüze bin yedi yüz doksan üçten bin sekiz yüz sekize.
I bring him up like my other children.
Onu da diğer çocuklarım gibi yetiştirdim.
All right, bring him up.
Pekala, getirin onu.
Bring him up with the gentleness that your daughter had.
Onu çok nazik bir şekilde yetiştir, kızınmış gibi.
- Use his name if you must bring him up.
- Ondan bahsetmeden duramıyorsan bari adını da söyle.
- I didn't bring him up.
- Ondan bahsetmedim ki.
Once more, bring him on deck, or I'll have you seized up and flogged.
Son kez söylüyorum, güverteye getirin onu yoksa kırbaçlanacaksınız.
I'll bring him right up.
Hemen gönderiyorum.
Hey you gonna bring fish up see you, you going down to see him?
Hey... balık mı sana gelecek, sen mi onun yanına gideceksin?
Couldn't we bring him in, and then lock him up safe?
Biz alıp gelsek teslim etsek, rahat bırakmazlar mı?
Supposin they catch him. They'll bring him back, strap him down, then lock him up in a cage...
Tut ki yakaladılar onu getirirler buraya, vururlar ayağına prangayı, tıkarlar kodese.
Bring him along and pick up that chute.
Onu buraya getirin, şu paraşütü de alın.
- Why bring him up?
Neden onun bahsini açtın?
I told him I'd bring these up for him.
Bunları onun yerine getirebileceğimi söyledim.
I'll bet they didn't bring Nasir up here before they shot him.
Nasir'i buraya vurmadan getirmediklerine bahse girerim.
Well, use your telescope, boy. Bring him right up to your eye.
Onu tam gözünün önüne getirir.
Call up Lord Stanley, bid him bring his power.
Lord Stanley'yi bulun, söyleyin kuvvetlerini getirsin.
Pick him up and bring him over to the bar.
Onu ayıltın ve kendine gelince bara geri getirin.
Tell her we'll bring him in easy as soon as he's rested up.
Ve dinlendiği zaman geri getireceğimizi de söyleyin.
He died when he almost reached the top. Ranks says that he and Liston were too exhausted to bring him down, so they left him up there.
Ranks diyor ki, o ve Liston onu aşağıya indiremeyecek kadar tükenmişlerdi, bu nedenle onu yukarıda bırakmışlar.
I'll take a party up in the morning and try and bring him down.
Fakat sadece dağa gideceğini söylemişti.
I caught him coming up on the high trail, so I thought I'd better bring him in.
Onu yukarılarda yakaladım Spang.. .. bu yüzden en iyisi onu buraya getireyim dedim.
Every time he falls asleep, wake him up and bring him here.
Her uyuya kaldığında uyandırıp onu buraya getirin.
Alex, I'm going out and find Vindicator... and bring him back here until this weather lets up.
Alex, ben Vindicator'ü bulmaya gidiyorum ve onu bu hava düzelene kadar onu getireceğim.
And now will you please help him bring my trunk up from the cellar?
Şimdi lütfen Anacleto'yla bodrumdan bavulumu getirir misiniz?
Pick up Billy Hyatt and bring him out to the old mission.
Billy Hyatt'i al ve eski misyonerliğe getir.
Your mission is to invite the customer to the restaurant for dinner, then bring him to the right condition until he wants... to wash up.
Senin görevin adamımızı restorana akşam yemeği için davet etmek, sonra birşeyler yap ki tuvalete gitmesi gereksin.
Let him bring up business.
Bir içki iç.
Let him bring up the papers.
İmza atacağım o kadar. Önce o imzalasın.
But it's useless to bring him from the forest and lock him up as if he were being punished for disappointing the Parisians.
Bence meraklı Parislileri hayal kırıklığına uğrattığı için onu cezalandırıyormuşuz gibi yapacaksak onu ormandan buraya getirmiş olmamızın hiçbir faydası yok.
You go back in and tie him up, and bring him out here to me.
İçeri dön ve onu bağla, ve onu buraya getir.
Tegleva, if he wakes up hungry, bring him back.
Tegleva, eğer aç olarak uyanırsa, onu geri getir.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]