English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / Bring him down

Bring him down translate Turkish

490 parallel translation
Bring him down to the village and let's take him home.
Onu kasabaya indirin ve evine götürün.
- Can I help you bring him down?
Onu buraya getirmende yardımcı olmamı ister misin?
Why don't you bring him down?
Niye onu da getirmiyorsun?
- Bring him down when you've bound him.
- Onu bağladığınızda buraya getirin.
I took the trouble to bring him down here from Oregon.
Onu taa Oregon'dan buraya getirme zahmetine katlandım. Bakalım neler söyleyecek.
The chief asked me to bring him down.
Şef onu buraya getirmemi istedi.
I asked you to bring him down.
Onu da getirmeni istemiştim.
I can finish him or I can just bring him down. Don't just bring him down.
Onun işini bitirebilirim ve alt edebilirim onu onu alt etme
All right, bring him down here. Down here!
Tamam, buraya getirin, buraya
Let's bring him down.
Başına bela olalım.
- We'll bring him down.
- Onu mahvedeceğiz.
If I bring him down, I don't need your marshal.
Eğer getirebilirsem, senin şerifine ihtiyacım olmaz.
Bring him down!
Vurun onu!
I'll bring him down.
Onu aşağı getiriyorum.
He was lost until he found those pylons, those three bony fingers of death sticking out of the earth, waiting to bring him down.
O pilonları keşfedene dek kaybolmuş bir hâldeydi. Azrail'in o üç kemikli parmağı yeryüzünden dışarı çıkmış ve onun yere çakılmasını bekliyordu.
He died when he almost reached the top. Ranks says that he and Liston were too exhausted to bring him down, so they left him up there.
Ranks diyor ki, o ve Liston onu aşağıya indiremeyecek kadar tükenmişlerdi, bu nedenle onu yukarıda bırakmışlar.
Sure, I'll bring him down.
Tabii, onu getiririm.
They will bring him down now.
Şimdi aşağıya getiriyorlar.
Bring him down.
Aşağıya götürün!
Let's bring him down.
Onu getirelim.
I had to bring him down.
ben onu aşağı çekmek zorundaydım.
We gotta bring him down to the club to meet the rest of the guys.
Onu kulübe götürüp diğerleriyle tanıştırmalıyız.
It might give the German a taste of our blood and bring him down on us before we're set.
Bu iş Almanlar'a kanımızı tattırabilir ve biz daha hazırlanmadan üstümüze saldırtabilir.
And yet the whole Family can't bring him down out of that...
Tüm bunlara rağmen, Aile onu çıkartamıyor oradan... O...
Bring him down!
Getirin onu!
Bring him down, now.
Bunu hemen aşağı götür. - Eyvah!
Bring him down here.
Onu buraya getir.
Should I bring him down Should I scream and shout
Onu terk mi etmeliyim, Bağırıp çağırmalımıyım
Bring him down!
Haydi bastır!
I want you to bring him down to you.
Onu kendine indirgemeni istiyorum.
Alright. Why don't you bring him down tomorrow? - And I'll have a look at him.
Yarın onu da getir ve bir bakalım.
That ought to bring him down.
Onu getirmek için bu zorunluydu.
That shouldn't bring him down very far off, sir.
That shouldn't bring him down very far off, sir.
You bring him down.
Onu aşağı indir.
If it happens, we'll bring him down with a big bolus of Amytal.
Böyle bir şey olursa, ona güçlü bir Amytal dozu veririz.
Hey you gonna bring fish up see you, you going down to see him?
Hey... balık mı sana gelecek, sen mi onun yanına gideceksin?
Bring him down.
Aşağı getirin.
Supposin they catch him. They'll bring him back, strap him down, then lock him up in a cage...
Tut ki yakaladılar onu getirirler buraya, vururlar ayağına prangayı, tıkarlar kodese.
Ma, it seems like times a body gets struck down so low ain't a power on earth can ever bring him up again.
Anne, zaman herşeyin ilacıdır Tabiatın gücü onu tekrar yeşertir.
You'll let him bring the House of Herod down on our heads.
O adamın Herod hanedanını başımıza yıkmasına göz yumacaksın.
Bring him way down.
Onu iyice aşağı çek.
Alex, turn down the lamp, and when the horses come, bring him out.
Alex, lambayi kis ve atlar gelince onu disari cikar.
I'll take a party up in the morning and try and bring him down.
Fakat sadece dağa gideceğini söylemişti.
But this time, they can bring him directly ALL THE WAY down.
Bu defa en alt kata götürün.
Bring him right down.
Onu aşağı indir.
And I wish I'd been struck down dead before I'd laid a hand to bring him back.
- Evet, bu doğru. Onu geri getirdiğim için gerçekten pişmanım.
We'll bring him right down the beam.
Onu tam hizada indireceğiz.
Two to wear him down and bring him up.
Onu yorup yukarı çıkarmak için iki tane attım.
Bring him in full throttle. We'll shut down at the outer marker.
Onu dış damgası kapalı dolu vanayla içeri alın.
He's split his pants down at the station house, and he wants you to bring down an extra pair for him.
Benzin istasyonunda pantolunu patlamış, ve bir tane pantolon getirmeni istiyor.
Next time I'm down here, I'm gonna bring him a steak bone.
Gelecek sefere ona kemik getireceğim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]