Enough's enough translate Turkish
42,293 parallel translation
It's the world's heaviest flying bird, so it should be bulky enough to kick up some insects.
Dünyanın uçan en ağır kuşu. Yani böcekleri şöyle bir dağıtacak kadar iri.
This time there's more than enough transport to go around.
Bu sefer gezinti için çok sayıda araç mevcut.
Finally, he's done enough.
Nihayet bu kadarı yetti.
It tells her when she's had enough calories, right?
Yeterli kalori aldığında durmasını söyleyecek.
I want to buy tickets, but I need to know if there's any way you think she's gonna be strong enough to go.
Bilet almak istiyorum ama konsere gidecek kadar güçlü olup olmayacağını bilmem gerek.
If her white cells - get high enough...
Akyuvar sayısı çok artarsa- -
Who's dumb enough to attack Avengers Tower and take the elevator?
Kim Yenilmezler Kulesi'ne saldıracak kadar aptal olup sonra da asansörü kullanır ki?
They'll pass out soon enough.
Birazdan sızarlar.
- Fair enough.
- Haklısın.
No, no. Ten legions are not enough to hold the front here.
Hayır, 10 bölük sınırı tutmaya yetmez.
Oddly enough, she seems to have thought that, as Commodus's elder sister,
Tuhaftır ki bu kadın, Commodus'un ablası olarak tahtta Commodus'tan daha fazla
And you think that's enough?
- Sence bu yeterli mi?
But it's never been enough to cause a shortage before.
Ama daha önce sıkıntı yaşanmasına neden olmamıştı hiç.
- That's not enough.
Bu bana yetmez.
You see, it's not enough just to be better than your opponent.
Ama rakibinizden daha iyi olmak yeterli değildir.
Hey, here's a reference that hairstyle's old enough to get.
Ben sana bu saç şeklinin yaşının anlayabileceği bir yorum yapacağım şimdi.
He's never brought his team homemade banana loaf, and yet they care enough to terrorize him?
Takımına bir kez olsun ev yapımı muzlu ekmek getirmemişken onu korkutmaya daha mı çok önem veriyorlar?
That's enough.
- Yeter işte.
that's enough.
Bu kadar yeter!
Anghela, that's enough!
Anghela, bu kadar yeter!
that's enough.
Bu kadar yeter.
It's more than enough time to do what we need.
İhtiyacımız olanı yapmak için yeterli zamandan daha fazla.
Sure enough, your contact information had been replaced with the thief's mailbox information and burner phone.
Elbette, iletişim bilgileriniz değiştirildi Hırsızın posta kutusu bilgisi ile Ve brülör telefonu.
That's not enough.
Bu yeterli değil.
Light enough to travel, unfortunately storage capacity is very limited.
Seyahatte taşınabilecek kadar hafif ama maalesef depo kapasitesi çok sınırlı.
I'm sorry. There's only enough food to feed my brother-in-law. Sister-in-law!
- Kusura bakma, sadece kaynıma yetecek kadar kaldı.
- That's enough.
- Yeter artık.
Eonni, that's enough.
- Abla, yeter bu kadar.
Aigoo, that's enough.
- Aman, yeter be!
If it's not enough, we can conserve.
Yeterli olmazsa tutumlu davranırız.
Well, there's certainly not enough data in my field to support the theory, but I'm a bits and bones gal.
Aslina bakarsaniz, bu teoriyi destekleyecek yeterli veri bulunmuyor ama ben somut seylere bakarim.
Or you can just leave. That's easy enough, isn't it?
Derdinin dermanı olan kolay bir yol biliyorum.
That's enough.
- Tamam. Yeter.
Are you sure that's enough?
- Bu kadarı yetecek mi?
There's nothing sad enough to be grieving over for 1,000 years.
Bin sene süren hüzün nerede görülmüş?
That's more than enough.
- Bunlar yeter de artar bile.
It's not even enough to get a place in Seoul.
Seul'da bir daire tutmaya bile yetmez bu.
If anyone ends up with this, there's a good enough reason.
İnsanlar durduk yerde böyle bıçaklanmazlar!
Okay, enough with the rocks, already.
Taşları atmayı bırakır mısın?
- Enough's enough.
- Bu kadar yeter.
That's because those unlucky few who are caught alone with it never live long enough to depict it.
Bunun sebebi, ona yalnız yakalananların hiçbir zaman onu tasvir edecek kadar yaşamamış olması.
All right, mole, that's enough!
Pekâlâ köstebek, bu kadar yeter!
Having a father walk out on one's life is a traumatic experience enough, but at his tender age...
Birinin, hayatından babasının çıkması yeterince sarsıcı bir deneyim. Ama bu genç yaşta...
I can only open a portal that's big enough for a baby mouse or an olive, remember?
Açtığım portal sadece bir fare yavrusu ya da zeytin geçecek kadar oluyor.
There's not enough hours in the day, is there, kiddo?
Günde yeterince saat yok, değil mi evlat?
However, even if it's a punishment, isn't 900 years enough?
Fakat bu bir ceza bile olsa 900 senelik ceza fazlasıyla yeterli değil mi?
- That's enough!
- Kesin, kesin, kesin!
Did you put enough pressure?
Sıkıca tutmaya çalıştın mı?
Now enough, let's go, home.
Artık eve gidelim.
You know, my husband is not brave enough to bring this up, even though he's been wanting to...
Bu arada bilirsiniz kocam pek cesur değildir. Açmak istese de bir türlü konusunu açamıyor.
It's enough that you were here for this long.
Bunca zamandır yeteri kadar kaldın.