English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ E ] / Enough with the

Enough with the translate Turkish

2,838 parallel translation
All right. Enough with the family bonding.
Tamam bu kadar aile kucaklaşması yeter.
Enough with the insomnia crap.
Bu uykusuzluk olayı yetti.
Enough with the tenderizing.
Artık et kesme zamanı bitti.
Enough with the cameras.
Bu kadar çektiğiniz yetti.
Oh, enough with the act, mom. The show is over.
Rol yapmayı bırak anne program bitti.
Enough with the tears already.
Zaten yeterince gözyaşı var.
Jesus. Enough with the fake African spice rack crap.
Bu yapmacık Afrika esintilerine bir son verin artık.
Enough with the communists, old lady.
Yine komünistler mi? İhtiyar kadınlar gibisin.
It is not enough with the belt.
KEMER YETERLİ DEĞİL.
Hey, enough with the questions.
Bu kadar soru yeter.
I do. Enough with the crazy.
Bu kadar saçmalık yeter.
Enough with the drama.
- Uzatma artık.
All right, enough with the kissing.
Peki, bu kadar öpüşüp koklaşma yeter.
Enough with the snoring, damn it! Get down now, get down!
Şu horlama yeter artık, lanet olsun! Yere yat, yere yat!
Enough with the damned soldiers, Okay?
Bıktım artık lanet askerlerden, tamam mı?
Enough with the hooves.
Yeter Toynaklarını indir.
Enough with the uncle shit.
Bu dayı muhabbeti yetti artık.
Well, you let the Salvatores loose with two stakes that could kill us, so I guess we'll find out soon enough.
Salvatore'ları bizi öldürebilecek 2 kazıkla bir saldın o yüzden yakında cevabı öğreniriz.
You're reckless enough to drive drunk with the person you supposedly love sitting in the passenger seat.
Eğer sözde seviyorum kişi ile Sarhoş sürücü pervasız yeterli olan yolcu koltuğunda oturan.
We can't risk that hothead, Griggs, starting a war with the Cheyenne right now. We haven't enough troops.
Öfkeli Griggs'in Cheyenneler ile savaş çıkarmasını göze alamayız, yeterince askerimiz yok.
I know just enough of every language to drink and dance with powerful men from all over the world.
Dünyadaki her dili, içki içecek kadar bilirim. Dünyanın her yerinden en güçlü adamlarla dans ederim.
I have enough to worry about with the big concert tonight,
Bu geceki konser konusunda endişelenmek bana yetiyor zaten.
You can wait until we open the museum so that we can give enough people... 21 times sitting with Marina has this powerful meaning
21 defa Marina'nın karşısında olmak inanılmaz bir duygu.
I got enough work in the shop what with the doors and the trim and all.
Mağazada kapı ve çerçevelerle ilgili bazı işlerim var.
The guy got zapped with 200 amps- - that's enough to kill a horse.
Adam 200 amper ile çarpılmış- - bu bir atı öldürmeye bile yeter.
So I'm gonna save up enough money, get me a private train, yeah, yeah, I'll ride it right across the country, stopping in all the big cities, every big city with a circus,
yeterince para biriktirp kendime özel bi tren alıcam
I never had enough of anything when I was growing up, but... with him, it was as if my life was spilling out of the cup.
Büyürken hiç bir şeyim tam olmadı ; ama onunla hayatım, bardaktan dolup taşıyormuşçasınaydı.
And what did you come up with? There's no vehicle that can go deep enough to get to the bottom of the trench.
Dipsiz kuyunun dibine kadar gidebilecek bir araç olmadığını.
You don't want to mess with Dr. Beauregard or you'll end up on this side of the screen, giving enough blood to put the red cross out of business.
Dr. Beauregard'ı kızdırmaya gelmez yoksa perdenin bu tarafını boylarsın. Kızıl Haç'ı işsiz bırakacak kadar çok kan verirsin.
But now that we have proof of the death, we have enough evidence to move forward with the case against you.
Ama şimdi ölümüne dair kanıt var elimizde ve sana dava açmak için de yeterli kanıtımız var.
Well, if the blood on the sneakers matches Logan's or the clothes test positive with gunshot residue, we've got enough P.C. for an arrest.
Eğer ayakkabılardaki kan Logan'a aitse ya da kıyafetlerde barut kalıntısı varsa tutuklama için yeterince gerekçe var demektir.
With enough time, I could've done the right thing here.
Zaman yettiği için işleri bitirip buraya gelebildim.
Dude, he's the only one here with enough brains to know that if you drop somebody on their head, you say I'm sorry.
Aranızda birini düşürünce özür dilemeyi akıl eden tek kişi o.
With Hollywood and studios, the woman in the Embassy reckoned there'd be enough work for both of us.
Elçilikteki kadın orda ikimizinde iş bulabileceğini söyledi.
But combined with the digitoxin, it was enough to kill.
ama digitoxin ile birlikte öldürmeye yeterli oluyor.
You know, the only problem with your London pub is there's just not enough Londoners in it.
Bu Londra barınızın tek problemi içinde yeterince Londralı olmayışı.
Enough with the bugs.
Böcekler yetti artık.
A few men with bows would give the Romans pause long enough to make use of it, if walkway were built.
Eğer geçidi yaparsak okçu birkaç kişi orayı kullanana kadar Romalıları duraklatabilir.
We have enough evidence linking you to the fire that killed Sabina Fernandez, with a secure conviction for murder.
Sabina Fernandez'in ölümüne yol açan yangınla ilgin olduğuna dair yeterli delilimiz var. Cinayet olduğuna inanıyoruz.
Okay, the problem with that is that in this scene we just don't really have enough time to get into all of that.
Problem şu ki, sahnede buna eğilecek... -... kadar zaman yok.
- You're the only one in the world with enough wisdom - and gentleness to understand.
Sana söylemek istediğim çok şey var. Dünyada bunu anlayacak nezakete ve bilgeliğe sahip yegane kişi sensin.
Turns out I've been going round with a bloody big 99 on me head, which, strangely enough, is the exact amount of girls I've slept with, dude.
Deminden beri alnımda 99 ile dolanıyormuşum ve ilginçtir ki yattığım kız sayısıyla tam olarak aynı moruk.
That's what we do- - we make PowerPoint decks, and we stuff them with numbers to sell our way of fixing the company just enough to sell them some more.
İşte yaptığımız bu. Powerpoint süslemeleri yapar, ve içini rakamlarla doldururuz şirketi adam etme planımızı satmak için, onlara daha fazlasını satmak için.
Bad enough I gotta deal with swirl marks from those guess workers down at the detail shop.
Bu şeyleri yaptırmak için oto kuaförü ile yaptığım anlaşma yeterince kötü zaten.
Look, the point is, you know- - I mean, if you're lucky enough in this life to make a connection with somebody, don't you owe it to yourself to see if it's for real?
Asıl konu eğer bu hayatta yeterince şanslıysan biriyle bağ kurup gerçek olup olmadığını görmek için kendinle uğraşmazsın.
Friends enough to know that the last person anyone saw him with was you, getting into a car together.
Seninle bir arabaya bindiğini gören son kişi olacak kadar arkadaşıyım.
Isn't EHURB under enough strain as it is, with the personnel issues?
İNBSB personel sorunları yüzünden yeteri kadar baskı altında değil mi?
They have so much energy, enough to keep up with me... most of the time.
Çok fazla enerjisi vardı. Genellikle bana.. yetişmek için yeterliydi.
Even if it were physically possible to penetrate both skulls with a single bullet, both skulls would have to be in perfect alignment hard enough to set up, even if the victims we're cooperating.
İki kafatasını tek bir mermiyle vurmak mümkün olsaydı bile iki başın kusursuz biçimde hizalanmış olması gerekirdi. Maktuller isteselerdi bile ayarlamak güç olurdu zaten. Niye zahmet etsin ki ayrıca?
Your Honor, my client entered into a contract with a man that was aware enough to realize that he had a good hand, aware enough to ask for help, aware enough to sign a piece of paper for the sole purpose of winning a large pot of money,
Sayın hakim, müvekkilim elinde iyi bir elin olduğunu ve bunun için yardım isteyebilecek çok büyük bir para kazanabilecek bir oyunda bir kağıt parçasına imza atabilecek kadar ayık olduğunun farkında olarak bir anlaşma yaptı.
I'm the only one in Dallas with enough trucks to move that kind of oil.
Dallas'ta petrol taşıyabilecek tarzda kamyonlara sahip olan tek kişi benim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]