Enough games translate Turkish
144 parallel translation
- You didn't get enough games today?
- Bu gün yeterince oynamadınız mı?
Enough games for today.
Canım bugün daha fazla oyun istemiyor.
Enough games!
Beni delirtecek misin?
- Enough games!
- Tamam, bu kadar oyun yeter!
Hey, enough games!
Hey, bu kadar oyun yeter!
Haven't we played enough games?
Oyunlardan bıktım.
- Enough games, Hercules. - I agree.
- Bu kadar oyun yeter, Herkül.
Enough games.
- Oyunlar yeter.
All right, enough games.
- Pekala, bu kadar oyun yeter!
Enough games...
Bu kadar oyun yeter.
Ohh! Enough games, Baloo!
Bu kadar oyun yeter, Baloo!
And then we came up with Foolproof, and ever since then, it's just been about the game. - Enough games.
Ve Foolproof'u planladık, ve şu ana kadar, bu bizim için sadece bir oyundu.
And by weird, I don't mean in a bad way but I mean that he had enough games.
Acayip derken, kötü anlamda demedim. Yani onun da kendi numaraları vardı.
Enough games.
Bu kadar oyun yeter!
You've been playing games long enough.
Yeterince numara yaptın.
Fair enough. But no more games.
Olabilir ama artık bu oyunu bitirelim.
So the old man told me... if I pretended hard enough, I could play games with the little boy.
Aynı yaşlı adam bana... yeterince gayret edersem, o çocukla oynayabileceğimi söyledi.
I pretended hard enough... and, all of a sudden... I was playing all kinds of games with the little boy.
Ben de o kadar çalıştım ki sonra o çocukla bir sürü oyun oynadım.
Enough of these games, Kay!
Bu oyunlar yeter Kay.
I've had enough of your games.
- Artık senin oyunlarından gına geldi.
You're not healthy enough to play games.
Bu haldeyken oyun oynayamazsın.
Ain't we wore out enough without you playing games with that woman?
Bu kadının oyunlarından yeterince yorulmadık mı?
- Enough of these games.
- Pekâlâ, bu kadar oyun yeter.
Pete... its all been fun and games, but I've had enough.
Pete... Bunların tümü eğlence ve oyun gibi, ama yetti.
That's enough of these little games for the moment.
Şimdilik bu kadar oyun yeter.
So, Madame Van Schuyler is foolish enough to play games with Hercule Poirot.
Madame Van Schuyler benimle oyun oynayacak kadar safmış.
Enough about the Games.
Neyse oyunları unutalım artık.
Enough of these games.
Bu kadar oyun yeter.
I've had enough of your games.
Oyunlarından sıkıldım.
The gigantic hamburgers, and their tank cold beers, for the baseball games on the TV, and the bags of the potato cheaps, whitch were big enough to feed a horse.
Devasa burgerleri, tank dolusu biraları vardı, televizyondaki beyzbol oyunlar, ve patates cipsleri için çanta, bir at beslemek için yeterince büyük.
Hastings, you are not yet well enough for games.
Hastings, oyun oynayacak kadar iyi değilsin henüz.
He simply wouldn't be well enough to play these games with us.
Bizimle bu kedi fare oyununu oynayamayacak kadar kötü hem de.
I've had enough of your games!
Bu kadar oyun yeter.
Enough of the guessing games.
Yeterince tahmin oyunu oynadık.
I've had just about enough of your childish games!
Sizin çocuk oyunlarınızdan yeterince oynadım!
All right, that's enough fun and games.
Tamam, bu kadar eğlence ve oyun yeter.
Enough of you and of your stupid Nazi games!
Senden ve senin aptal Nazi oyunlarından!
Enough with games, put it on.
Oyun oynamayın, giy şu gelinliği
Enough reindeer games.
Göklere geri dönün çocuklar.
You could win 100 games in a row and it won't be enough.
Peşpeşe 100 maç kazanabilirsin ama bu yeterli olmayacaktır.
Got thrown out of 60-odd games before the league had finally had enough of him.
Ligden tamamen atılmadan önce en az 60 maçtan dışarı atıldı.
I'll be strong enough to show them all that I don't care about their little games anymore. "
Aptal oyunlarının artık umurumda olmadığını herkese gösterecek kadar güçlü olabilecek miyim acaba? "
All right, enough fun and games.
Tamam, eğlence ve oyun buraya kadar.
Enough head games.
Bırak artık dalgayı.
There's not enough time to play all the possible games.
Olası tüm oyunlar için zamanları yok. - Dikkatli ol... duygusal ilgi yasak. - Ne israf ama.
But surely we have conscience enough not to play games with her identity.
Ama omum kimliğiyle ilgili oyun oynamayacak kadar vicdan sahibiyiz.
It was close enough to still hear the screams and shouts of the kids playing their games. But at the same time, it felt hidden away from them.
Bahçedeki çocukların bağırış çağırışlarını duyacak kadar yakın bir yerdi ama bu arada kendimi onlardan saklanmış hissederdim.
Enough of these games.
- Bu kadar oyun yeter.
But I can't believe he had the balls enough to call two games in one month.
Bir ayda iki oyun ayarlayacak cesareti bulmasına şaşırıyorum.
Enough with the head games.
Bu kadar akıl oyunu yeter.
That's enough time for another round of fun and games with sara. Yeah.
- Peki ne oldu?