Funnily enough translate Turkish
80 parallel translation
Funnily enough, children liked to take lessons from her.
Gariptir ki, çocuklar ondan ders almaya bayılırlardı.
Funnily enough I felt like one in a lunchtime recess today.
Bugün öğle arasında canım çekti.
I first had the idea, funnily enough, when I joined the industry in 1919.
Fikir ilk aklıma geldiğinde 1919'du. Bu piyasaya yeni girmiştim.
Funnily enough, I loved mathematics.
Tuhaf ama, matematiği çok severdim.
Funnily enough, I find myself in a very strong bargaining position.
Ne tuhaf ki pazarlık yapacak konumdayım.
Funnily enough, I do.
Ne tuhaftır ki, biliyorum.
Funnily enough I addressed the last annual meeting of our Rotary Club.
Fazlasıyla tuhaf Rotary Kulübümüzün yıllık toplantısında konuşma yapmıştım.
Funnily enough, we never lose our luggage.
Garip ama hiçbir zaman valizlerimizi kaybetmedik.
Funnily enough, I wanted a word with you.
İlginçtir, ben de sizinle konuşmak istiyordum.
Funnily enough, it was this morning.
Tuhaf, daha bu sabah.
IKristen does something that, funnily enough wasn't even her major!
Kristen şey yapıyor yeterince komik ve alanı bile olmayan bir şey!
Funnily enough, you were hardly mentioned all evening... other than discussing the fact that I was turkey-basted by my gay best friend.
Bana, bana, bana. Bütün gece senden hemen hemen hiç bahsetmedik. En iyi homo arkadaşımın beni zil zurna sarhoş etmesi dışında.
No, Billy, funnily enough, I don't. Now, piss off.
Hayır, Billy, yeteri komik, Geçmiyorum.
Which, funnily enough, leads me to this question that I've been meaning to ask you, which is what were you thinking kissing Dawson at the Leery's holiday party?
Tuhaf ki bu, uzun süredir sana sormak istediğim soruyu sorma fırsatını yakalamamı sağladı. Geçen gece Lerry'lerde, Dawson'ı öpme fikri de nereden çıktı?
It looks like a handle, funnily enough.
İlginç bir şekilde, bir tutacağa benziyor!
Although, funnily enough, I think there must have been.
Yeterince saçma olmasına rağmen bence bir tane olmalıydı.
Funnily enough, someone has sent me a rather interesting map.
Açıkçası biri bana ilginç bir harita gönderdi.
He was a monk, funnily enough.
O bir keşişti, yeterince komik.
No. Funnily enough, not for you.
- Hayır, artık senin için yok.
No. Funnily enough she thinks Gustav is in his mid thirties.
Hayır, Gustav'ın otuz yaşlarında olduğunu düşünüyor.
Funnily enough, my situation is that I really...
Ne garip ki, durumum gerçekten...
And, funnily enough... I got him in my sights.
İsin komik tarafı onu görüyorum.
Don't know who she is, but funnily enough, she arrived at the same time as the Doctor.
Kim olduğunu bilmiyorum. Ama ne tuhaftır ki, Doktor'la aynı zamanda geldi.
'Funnily enough...'
Bu kadar rezillik yetmiyormuş gibi...
I do, actually, funnily enough, as it goes.
Seviyorum, ölene kadar da seveceğim.
And each one, funnily enough, has opened up a fairly unique opportunity musically, which we wouldn't have got just through our normal numbers.
İşin tuhafı, bu reklamların her biri bize, normal parçalarımızla ulaşamayacağımız, müzikal açıdan çok eşsiz bir fırsat sundu. - Keith, dün yaptığımız şeyi çal.
No, funnily enough, it's not.
Hayır, maalesef geçmez.
Funnily enough, neither Harvard Law School nor NASA are on my list.
Ama komiktir ki ne Harvard Hukuk,.. ... ne de NASA, benim listemde yok.
Well, funnily enough, he didn't mention it.
İşe bak, hiç böyle bir şey söylemedi.
We were just talking about you, funnily enough.
Ne komik ki, biz de senden bahsediyorduk.
And about you, funnily enough.
Ne gariptir ki senin hakkında da bir şeyler anlattı.
We were expecting another little attack this afternoon but funnily enough, because you're in here, it didn't happen.
Bu öğleden sonra ufak bir saldırı daha bekliyorduk. Ama ne tuhaftır ki olmadı, çünkü buradasın.
I'd worked that much out for myself, funnily enough.
Tuhaf gelecek ama, o kadarını ben de anlamıştım.
Funnily enough, St. Nicholas hasn't forgotten Frank.
Bu size tuhaf görünebilir. Yaşlı Aziz Nik, Frank'i de unutmuş.
Funnily enough, I thought I might collect some things.
Belki bazı eşyalarımı alabilirim diye düşünmüştüm.
Except, funnily enough, for young owlets like you.
Yine de senin gibi genç baykuşçuklar için yeterince eğlenceli.
Funnily enough, I was thinking about him on the way down.
İşin ilginç yanı, yolda gelirken ben de onu düşünüyordum.
Well, funnily enough...
Ne gariptir ki...
Funnily enough, I was on a train the other day, Ronnie, to Norwich.
Ne tuhaf, geçen gün ben de trendeydim, Ronnie, Norwich'e gidiyordum.
Funnily enough, so did Burtrand Lightman. Did he now?
Tuhaf ama Burtland Lightman da oradaymış.
Now I've never actually milked a spider before, funnily enough.
Tuhaftır, aslında daha önce hiç örümcek sağmadım.
Funnily enough, no-one's ever gone for that option.
Komiktir ki kimse bunu seçmedi.
Yeah, but funnily enough, it hurt more coming from her.
Evet, ama ne garipti ki, o söyleyince daha bir acıttı.
Funnily enough, no one's ever gone for that option.
Komiktir ki, kimse bunu seçmedi.
You know, funnily enough, I did get a vague glimmer of that, yes.
Biliyor musun, yeterince komik ama aklıma böyle bir şey gelmedi değil.
Well, funnily enough, it isn't.
Komik olan şu ki hayır değil.
Funnily enough, I've heard that one before.
Bu kadar yeter, Bunu daha önce de duydum.
And funnily enough, I'm actually enjoying it.
Ve işin hoş yanı bundan aslında zevk alıyorum.
Funnily enough, the weight of your old-school pornography isn't breaking my heart, Jeremy.
Komiktir ki senin eski tarz pornolarının ağırlığı benim kalbimi kırmıyor, Jeremy.
Funnily enough, I had this idea that Jason might be more like me.
- Asıl tuhaf olan, aklıma Jason'ın bana benzeyebileceği geldi.
Funnily enough, I've been trying to contact Mr Tyrell.
Bunun ne olduğunu öğrenmek istiyordum.