Hands on the table translate Turkish
152 parallel translation
- Keep your hands on the table.
- Ellerin masada kalsın.
Keep your hands on the table, all of you.
Ellerinizi masanın üstünde tutun, hepiniz.
Put your hands on the table.
Ellerini masanın üstüne koy.
Both hands on the table.
İki el de masanın üstünde olacak.
All right, keep your hands on the table.
Pekala, ellerin masanın üstünde kalsın.
Now will you all place your hands on the table?
Şimdi, lütfen hepiniz ellerinizi masanın üstüne koyar mısınız?
Hands on the table!
Eller masanın üstüne.
Put your hands on the table and form a chain.
Ellerinizi masanın üzerine koyup bir zincir oluşturun.
Keep your hands on the table.
Ellerini masada tut.
Put your hands on the table.
Ellerini masanın üzerine koy.
Put your hands on the table!
Hareket etme!
HANNIBAL : Hands on the table.
- Eller masanın üzerinde olsun.
- Keep your hands on the table!
- Ellerinizi masada tutun!
Put your hands on the table.
Ellerinizi masanın üztüne koyun.
Keep your hands on the table!
Ellerinizi masanın üzerinde tutun!
First I'd like to say seasons greetings, then I'd like to say, keep your hands on the table, at all the times.
Öncelikle sizleri selamladığımı söylemek isterim, sonrasında söyleyeceğim ise, ellerinizi masanın üzerinde tutun, her zaman.
Oeep your hands on the table.
Ellerini masanın üstünde tut.
Put your hands on the table.
Ellerini masaya koy.
Keep both hands on the table while writing reviews, okay?
Eleştirilerini yazarken iki elin de masanın üstünde olsun, tamam?
Both hands on the table?
İki elin de masada?
- Yes. Then put your hands on the table.
Elini masanın üstüne koy.
Put your hands on the table and lay'em down flat.
Ellerini masanın üstüne koy.
Keep your hands on the table.
Ellerin masanın üstünde kalsın.
Hands on the table, please.
Eller masaya lütfen.
Hands on the table!
Masaya Eller! - Kahretsin!
Mr. Walker, I want you to stand up... and put your hands on the table.
Bay Walker, Sizden ayağa kalkmanızı... ve ellerinizi masaya koymanızı istiyorum.
- Hands on the table. Hoppy Dupree, you're under arrest.
Hoppy Dupree, tutuklusun.
Okay, boys, hands on the table.
Tamam beyler, eller masaya.
Keep your hands on the table and don't try anything, okay?
Ellerinizi masanın üstünde tutun ve hiçbir şeye yeltenmeyin, tamam mı?
Hands on the table ; no gloves.
Eldiven olmadan ellerini masanın üstüne koy.
Hands on the table!
Ellerini masaya koy!
Hands on the table.
Ellerini masanın üstüne koy.
Hands on the table. Hold your donut.
Sakın kıpırdamayın.
All put their damned hands on the table!
Herkes ellerini masaların üzerine koysun!
Keep your hands on the table.
Ellerin masanın üzerinde.
Now you'll lay your camera on the table and place your hands behind your head.
Teşekkürler, Grodek. Kamerayı masaya bırak ve ellerinizi başınıza koyun.
Now, if you'll please put your hands before you on the table.
Şimdi, lütfen ellerinizi masanın üzerine koyun.
She was in the red drawing room wearing her white dress... sitting quite still with her head bent... and her hands resting on the table.
Giyinme odasındaydık, beyaz elbisesini giymişti başı öne eğik olarak ve elleri masanın üzerinde sessizce oturuyordu.
Well... let's turn up our hands, everyone, and put them flat on the table.
Peki hepimiz ellerimizi ters çevirip masanın üstüne koyalım.
Everybody just keep their hands right on the table.
Herkes ellerini masanın üstüne koysun.
He's got his hands on her tits right at the table.
Hey baba, masanın ortasında elini memelerine koydu.
Everybody get your hands up, Take that funky gold off your necks, and put it on the table right now!
Eller yukarı millet boyunlarınızdaki o acayip altınları çıkarın ve masanın üstüne koyun hemen!
Hands on the fucking table!
Ellerinizi masaya koyun!
That's fine. Turn around, drop your pants, put both hands flat on the table.
Arkanı dönüp, pantolonunu indir ve iki elini de masaya koy.
For the hands on the eyes game to work... -... the present has to be on the table.
Gözlerin elle kapatılması durumunda bunun işe yaraması için hediyenin masanın üzerinde olması gerekir değil mi?
Wash your hands, Dad, I'll put the tin on the table.
Ellerini yıka baba. Masaya berbat edeceksin.
Weapon on the table, hands in the air!
Bıçağı masanın üstüne koy ve ellerini yukarı kaldır.
Mr. Thomas, hands on the table.
Bay Thomas. eller masanın üzerine.
I want you to put your hands flat down on the table...
Ellerini masanın üzerine koymanı istiyorum.
Leave your hands on the vault table too long, deduction. If you use one arm instead of two, big deduction.
Ellerini bırak ve masada uzun kal, işte sonuç iki elin yerine bir elini kullanırsan işte asıl büyük sonuç bu
Get your hands back on the table.
Ellerini masanın üzerine koy.
hands on the wheel 31
hands on your head 187
hands on the wall 18
hands on your heads 24
hands on the car 22
on the table 116
the table 26
the tablet 16
handsome 790
hands 577
hands on your head 187
hands on the wall 18
hands on your heads 24
hands on the car 22
on the table 116
the table 26
the tablet 16
handsome 790
hands 577