English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ H ] / Handsomer

Handsomer translate Turkish

56 parallel translation
Oliver, actually, you're looking handsomer than ever.
Oliver, sen de her zamankinden daha yakışıklısın.
Anyway, David, you look much handsomer without them.
Zaten gözlüksüz daha yakışıklı oluyorsun.
Have you ever seen a handsomer day?
Bundan daha güzel bir gün görmüş müydün?
That's even handsomer.
Hem de daha güzel.
- Handsomer you couldn't ask.
Tüm içtenliğimle.
You know, I think you're handsomer than ever.
Her zamankinden daha yakışıklısın.
- I've seen handsomer.
- Daha yakışıklısını gördüm.
I must say, you're handsomer than your photograph in the paper without that awful paraphernalia you doctors wear.
Söylemeden geçemeyeceğim, doktorların giydiği o berbat önlük yokken gazetedeki fotoğrafınızdan daha yakışıklısınız..
He's much handsomer, don't you think?
Baksana! Gördün mü?
- He was handsomer before.
- Önceden daha yakışıklıydı.
I have rarely seen a handsomer couple.
Bu kadar güzel bir çift az görülür.
He was handsomer than anybody I'd met.
Tanıdığım herkesten daha yakışıklıydı.
He was handsomer than all the other husbands.
Herkesin kocasından yakışıklıydı.
But a suitor who never tires of us is even handsomer.
Ama insanı yormayan bir aşık her zaman daha yakışıklıdır.
- You're much handsomer in person.
- Filmdekinden daha yakışıklısınız.
Handsomer than that, you couldn't look to find.
Bundan daha iyi bir teklif bulamazsınız.
She knows Charles is handsomer than Loic.
Charles'ın Loic'ten yakışıklı olduğunu biliyor.
I have yet a handsomer one for when I am in society.
Cemiyete girdiğimde kullandığım daha güzel bir tane var.
Let it be noted the stars say I'm handsomer than yesterday.
Bilginiz olsun yıldızlar dünden daha yakışıklı olduğumu söylüyor.
Yep, it's a crime how men get handsomer and women just age.
Evet, erkeklerin gittikçe daha yakışıklı olması ama kadınların sadece yaşlanması büyük haksızlık.
In five years, my wife leaves me for someone smarter, handsomer... and more emotionally demonstrative.
Beş yıl sonra karım beni daha zeki, daha yakışıklı ve duygularını daha rahat açığa vuran biri için terk etti.
I'm not getting any handsomer.
Eskisi gibi yakışıklı değilim.
Handsomer than Chan
Chan'den daha yakışıklı.
Is it my imagination, or do you get handsomer and handsomer?
Bana mı öyle geliyor yoksa sen gittikçe yakışlı mı oluyorsun.
I get handsomer by the minute.
Her dakika daha da yakışıklı oluyorum.
Do you know that my best friend once said that if you were any handsomer, it would be a crime.
En iyi arkadaşım bir defasında demişti ki daha yakışıklı olsaydın, bu suç olurdu.
If you were any handsomer, Doctor it'd be a crime.
Biraz daha yakışıklı olsaydınız, Doktor bu bir suç olurdu.
Because he's younger than you are, handsomer than you are he's much taller than you are, he's smarter than you are he's much more exciting than you are...
Senden genç, senden yakışıklı senden uzun, senden akıllı senden çok daha heyecan verici...
Darling, you're so much "handsomer" than my first husband.
Hayatım, sen ilk kocamdan çok daha yakışıklısın.
You are handsomer than ever.
Hiç olmadığın kadar yakışıklısın.
This means, as my subject became handsomer... and firmer and more confident, his actions became more and more... um... questionable.
Bu demek oluyor ki benim mevzum daha hoş daha sağlam ve daha güvenilir bir hal aldığında..., onun tavırları da daha bir... um... kuşkulu olacak..
Which Donald Scott do you think is handsomer?
Sizce hangi Donald Scott daha yakışıklı?
I'm a lot handsomer now than I used to be
Eskiden olduğumdan çok daha yakışıklıyım.
If he did, he would be handsomer.
Benzeseydi yakışıklı olurdu.
There's no handsomer couple in all Paris!
Paris'in hiç bir yerinde, bu kadar güzel bir çift yok!
You're even handsomer than when I first saw you.
Seni ilk gördüğüm zamandan bile daha yakışıklısın.
Maria is generally thought the handsomer.
Çoğunlukla Maria'nın daha güzel olduğu düşünülür.
You look like a young Tom Selleck, only a million times handsomer.
Tom Selleck'un gençliğine benziyorsun. Yalnız onun bir milyon kez yakışıklısı gibi falan.
I like'em darker, handsomer.
Ben daha esmerini, daha yakışıklısını severim.
You're handsomer than the other dads.
Diğer babalardan daha yakışıklısın.
- More handsomer, whatever, dude.
- "Daha yakışıklıca" işte herneyse, dostum.
- and I'm ten times handsomer than him, so...
- ve ben ondan 10 kat daha yakışıklıyım yani...
You never looked handsomer,
Sen, handsomer bakmadı
Even handsomer...
Çok daha fazla...
I'm a hulk too, you know. I'm handsomer, smarter, and stronger than jade jaws And I don't even rate a lousy t-shirt?
Daha yakışıklıyım, daha akıllıyım ve o yeşil çeneden daha kuvvetliyim ve berbat bir tişörtü bile hak etmiyor muyum?
Hmm. Only way handsomer.
- Yakışıklı olanlarından.
He says, "No," and then she grabs the chair and goes sits next to a much younger, much handsomer-looking man.
Merle "hayır" deyince de sandalyeyi çekiyor ve çok daha genç ve çok daha yakışıklı bir adamın yanına oturuyor.
- I just keep getting handsomer.
Gittikçe daha yakışıklı oluyorum.
Some say he's even handsomer than me.
Benden daha yakışıklı olduğunu söylerler.
Unh-unh. If we win, then you will dedicate your next book to "Esposito and Ryan, two guys who are funnier, handsomer, and better than me in every way."
Eğer biz kazanırsak bir sonraki kitabında "Esposito ve Ryan'a benden daha yakışıklı, daha komik, her yönden daha iyi olan iki adama" yazacaksın.
I tried to hold on tight, Mr. Pool... but Bandhu is more craftier and handsomer than me.
Sıkı sıkıya yapışmaya çalıştım Bay Pool... ama Bandhu daha kurnaz ve yakışıklı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]