Hasn't she translate Turkish
4,365 parallel translation
She hasn't fed yet.
Henüz beslenmedi.
She hasn't so far.
- Şimdiye kadar söylemedi.
Yeah, she says her daughter is not missing even though she hasn't seen her in several days.
Evet, kızının kayıp olmadığını söylüyor ama onu birkaç gündür görmemiş.
She hasn't... yet.
Henüz seçmedi.
Of course, she hasn't.
Elbette, aranmadı.
I wonder if she'd think Dr. Goodhair was so cute if she knew he hasn't been published in over a year?
Sırma Saçlı Bey'in bir seneyi aşkındır bir şey yayımlamadığını öğrense onu yine beğenir mi acaba?
She hasn't answered my calls or texts. I'm getting really worried.
Endişelenmeye başlıyorum.
We can't put her in the big brand names yet- - she hasn't popped.
Ona daha büyük markaları giydiremeyiz. Daha yeni parladı.
She hasn't said anything except that she's waiting for him to wake up.
Onun uyanmasını bekleyeceği hariç hiçbir şey söylemedi.
Hasn't she come home from school?
Okuldan eve gelmedi mi?
She hasn't been kidnapped?
O kaçırılmamıştır, değil mi?
She still hasn't figured out where you guys are going, huh?
Hâlâ nereye gideceğinizi bilmiyor desene.
No, she hasn't, But she's conducting a very thorough investigation.
Hayır, bilmiyor ama geniş kapsamlı bir soruşturma yürütüyor.
She hasn't sat on a single piece of art.
Bir tane sanat eserinin üstüne bile oturmadı.
She hasn't come down.
Hâlâ aşağı inmedi.
It's the same as admitting that she hasn't got her shit under control.
Hiçbir şeyin kontrolünde olmadığını itiraf etmiş sayılır, değil mi?
'And you know, 'I'm sure her life hasn't turned out exactly as she planned,'but that's because she always thinks of others before herself.'
Ve tabii, eminim ki hayatı tam olarak planladığı gibi gitmemiş olabilir ama sebebi kendinden önce hep başkalarını düşünmesidir.
She hasn't changed a bit.
Biraz olsun bile değişmemiş.
She hasn't mentioned it.
Hiç bahsetmedi.
She hasn't posted a picture of an appetizer all week.
Bütün hafta bir tane bile aperatifinin resmini paylaşmadı.
She hasn't checked in at the hospital, and she's not answering her phone.
Hastaneye gelmemiş telefonuna da cevap vermiyor.
She hasn't shown up for work the past three nights.
Melissa, üç gecedir işe gelmemiş.
Um, it's just she hasn't been around for a while, and I... I haven't seen her.
Bir süredir ortalıkta gözükmüyor ve ben onu görmedim.
No, she hasn't returned my calls.
Hayır, çağrılarıma dönmedi.
Do you think it's strange that Callie hasn't tried to contact you or Rebecca since she left?
Callie'nin gittiğinden beri Rebecca'yla ya da sizinle iletişime geçmemesi sizce de tuhaf değil mi?
She hasn't had your advantages in life.
Senin sahip olduğun nimetlerden yararlanamamış.
- She hasn't seen his penis.
Penisini görmemiş.
Judging from your expression, she hasn't told you about that.
İfadenden anladığım kadarıyla, bunu sana anlatmamış.
She hasn't eaten.
- Yemek yemiyor.
She hasn't left her room since she got home last night.
Dün gece eve geldiğinden beri odasından çıkmadı.
She hasn't eaten in weeks.
Haftalardır bir şey yemedi.
She hasn't seen it since 1942.
1942'den beri evini görmemiş.
All right, so the victim thinks she's locked her car but she hasn't.
Ama kilitlemiyorlar.
She hasn't let to of it since she got it.
Bunu aldığından beri kendini bırakmadı.
She hasn't been happy in years.
Yıllardır mutlu olamadı.
She was going to the restroom but hasn't come back yet.
Lavaboya gitti, hala dönmedi.
She's like a love guru or something around here but you could say she's overly loud and hasn't had a guy in forever.
Burada aşk gurusu gibi bir şey ama fazla dırdırcı ve ömründe hiç sevgilisi olmadı.
That our dull as a box of hair villain hasn't met a party that she can't suck the fun out of.
Kafasında sadece saçı olan kötü kadınımızın bütün eğlencesini kaçırmadığı bir partiye bile gitmemiş olması.
Look, it's not that my sister hasn't been generous, because she has.
Bak, bu kız kardeşim cömert olmadığı için değil, çünkü o cömerttir.
She hasn't heard the shoemaker verse.
O duymamıştır kunduracı ayet.
She hasn't.
O vardır değil.
She hasn't got any friends.
Arkadaşı yok ki.
She hasn't spoken in so long.
Uzun zamandır konuşmuyor.
I told you, she said she'd call. She hasn't.
Sana söyledim, arayacağını söylemişti.
No recent calls and she hasn't texted anyone where she was headed so we have a little time.
Son arananlarda kimse yok ve buraya geleceğine dair kimseye mesaj atmamış. Demek ki biraz vaktimiz var.
She probably thinks there's something going on between you and me, which is why she hasn't said anything.
Muhtemelen seninle benim aramda bir şeyler olduğunu düşünüyor o yüzden bir şey söylemedi.
She hasn't done anything.
O bir şey yapmadı ki.
- Why hasn't she texted me? "
- "Neden hala mesaj atmadı?"
Hasn't she met all your needs?
Tüm ihtiyaçlarını karşılamadı mı?
She hasn't pressed criminal charges as yet and we are trying to convince her to keep this an internal matter.
Henüz herhangi bir suçlamada bulunmadı. Bunu dışarı sızdırmaması için onu ikna etmeye çalışıyoruz.
The body hasn't stiffened yet. That means, she died just a few hours ago.
Vücut daha katılaşmamış yani bir iki saat önce olay olmuş.
shelby 502
sherlock holmes 135
shell 112
shelter 71
shen 37
sheri 60
sheridan 68
shepherd 619
sherman 325
she's my sister 210
sherlock holmes 135
shell 112
shelter 71
shen 37
sheri 60
sheridan 68
shepherd 619
sherman 325
she's my sister 210
sherry 217
shelley 195
sheena 27
she is my sister 22
shells 40
she's my cousin 38
she's a teacher 19
shepard 104
she's crazy 250
she's an angel 39
shelley 195
sheena 27
she is my sister 22
shells 40
she's my cousin 38
she's a teacher 19
shepard 104
she's crazy 250
she's an angel 39