English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ H ] / He loved it

He loved it translate Turkish

604 parallel translation
Oh, he loved it.
Bayılırdı.
Sometimes I think he loved it more than he loved me.
Sanırım, bazan beni sevdiğinden çok onu seviyordu.
He loved it, so I bought about thirty.
O yoğurt seviyor diye otuz kutu aldım.
Duce, Duce. He loved it.
O da zevkle el çırpıp eşlik etti.
- He loved it!
- Bayıldı!
He loved it, and was just admiring it.
Onu çok etkilemişti ve eseri taktir etti
He loved it.
Çok severdi.
And as his life ebbed, his feverish last thoughts were for his dear Edith, whom he had loved so much without her knowing it, and who at that moment may have been laughing in the gentle light of Provence.
Ve artık zayıflarken ateşler içindeki son düşünceleri o bilmeden çok sevdiği şu anda Provence'in narin ışığının altında muhtemelen gülmekte olan Edith'le ilgiliydi.
And I could have prevented it... If I consider that he had also loved someone.
Ve onu engelleyebilirdim birisini sevmiş olabileceğini anlayabilseydim.
That's what he'd have done, sir, and she'd have loved it.
Aynen bunu yapardı. Bu hanım efendinin hoşuna giderdi.
Even as I said it, I knew he still loved his wife.
Hâlâ karısını sevdiğini bildiğim halde söyledim.
He would have loved it... but he never saw it.
Beğenebilirdi ancak hiç görmedi.
It was Ruth he really loved without even knowing she even existed.
Varlığından haberdar olmasa da asıl âşık olduğu kişi Ruth'tu.
He only did it because he knew how I loved you.
O, seni ne kadar sevdiğimi bildiği için, bunu yaptı.
He loved to have her describe it to him, every time the seasons changed.
Karısının her mevsim dönümünde manzarayı ona anlatması hoşuna giderdi.
Mother... if a fellow was a witness to a murder, and he was told not to say anything... not even to his loved ones... what should he do about it?
Anne... Bir adam cinayete kurban gitmişse ve bunu gören kişi sevdiklerine bile... hiçbir şey anlatamamışsa... bu konuda ne yapması gerekir?
He made it impossible for me to take you, my sister the one that you loved.
Senin sevdiğin adamı almak, benim için imkansızdı ablacığım.
He loved the fibrous jute... and the never-ending procession of men carrying it piled on their heads.
Lifli kendiri... ve işçilerin balyalanmış kendirleri hiç bitmeyecekmişçesine taşımalarını severdi.
But then, he was very light to carry and his father loved him, so it was no trouble.
Ama sonra, taşımak için çok hafifti babası da ona severdi, yani sorun değildi.
I suppose I feel about it as another man might feel about the woman he loved.
Tac için hissettiklerimi, başkası sevdiği kadın için hisseder heralde.
I felt he should have loved me more because I did it.
Yaptığım şeyden ötürü beni daha fazla sevmesi gerekir gibi geliyordu.
It was not because he was your husband and you loved him?
Sebebi kocanız olması ve onu sevmeniz değil miydi?
Well, it's what he always loved.
Bu işi hep sevmişti zaten.
- No, thank you. It has to be said that he loved Cecilia very much.
Cecilia'yı çok sevdiğini söylemek gerekir.
Then do you think he loved you because he knew it would kill him?
Öyleyse onu öldüreceğini bildiği için seni sevdiğini düşünmüyor musun?
He could wail, and the kids loved it.
İyi konuşuyordu ve gençler bayılıyordu.
He was loved and he resents it.
Sevilmiş ve buna içerliyor.
I'm telling you, he loved you. He thought you were terrific. We talked about it after you finished the number.
Söylüyorum sana, harika olduğunu düşünüyor.
Hogue loved the desert loved it deeper than he'd ever say.
Hogue çölü sevdi söyleyebileceğinden daha fazla sevdi.
But he just loved it to death.
Ama tapıyordu.
It was in a dish of mushrooms, which he loved, and out of which she'd bean eating.
# Yemekte mantar vardı, Claudius çok severdi... #... karısı zehirli mantar olan tabaktan yiyordu.
The girl also loved you... but when this was known to Uncle... he couldn't tolerate it So he sent Han Tang to kill you
O kız da sana aşıktı... ama amca durumu öğrendiğinde... buna tahammül edemedi ve seni öldürmesi için Han Tang'ı yolladı
Oh, my dear, it was 40 years ago when he loved me.
Oh, canım, o beni seveli 40 yıl oldu.
It was now time to bring in a medium, a willing soul that would allow Binder to communicate with the people he missed and loved.
Artık bir medyum çağırmanın vakti gelmişti, istekli bir ruh, Binder'in özlediği ve sevdiği merhumlarıyla iletişime geçmesini sağlayabilirdi.
"Siegesmund can't help it if he's loved..."
Sigismund'un elinde değil. Maşuk.
But when he told me that he loved me... I can't describe it to you.
Ama beni sevdiğini söylediği zaman bunu sana tarif edemem.
But it's important because it serves as a reminder to those who loved what he was.
Ama, Felix'i sevenlerin anılarını canlandırdığı için önemli.
Then it made all the sense in the world... because although he wanted to be loved... craved to be loved... there was also something in him... that desired immersion in the mass and anonymity.
Ve herşey bir anda anlam kazanır... zira her ne kadar sevilmek istese de... sevilmek için can atsa da... onda topluluk içinde yok olmayı,... anonimleşmeyi arzulayan bir yan da vardı.
And he told me he loved me and... then it was over.
Sonra beni sevdiğini söyledi. Ve her şey sona erdi.
On top of the page, where it said, "He loved my Jane Wilkinson impression."
Sayfanın başında şöyle yazıyordu : "O Jane Wilkinson taklidimi beğendi".
I didn't mean to do it, but I loved him and... he left me for another woman!
Böyle olsun istememiştim ama onu sevmiştim ve o beni başka bir kadın için terk etti!
I'm saying I'm an insect who dreamt he was a man and loved it.
Diyorum ki, ben bir böceğim. İnsan olduğunu düşlemiş ve bunu sevmiş bir böcek.
he / she loved Us to All, but it was evident that I was their favorite one
Hepimizi severdi ama en çok beni sevdiği anlaşılıyordu.
It was pathetic how he loved the idea.
Çok acıklıydı, fikri nasıl beğendi.
Although he loved this bike, he couldn't ride it.
Bisikletini çok severmiş. Ama bisikletine binemiyormuş.
We are never prepared for death, especially when it comes to one so loved, but let us try to find comfort in knowing that he is finally at peace. Father, may I say a few words?
Ölüme hiç hazırlanmadık, özelliklede sevdiklerimizin ölümüne..... ama bizlere onun huzurlu bir yerde olduğunun rahatlığını ver.
- He's absolutely loved it, hasn't he?
- Bunu çok seviyor, değil mi?
He loved doing it by himself.
Kendi başına yapmaya bayılırdı.
I tried to explain it to Frankie, but he couldn't understand that Roman and Margaret truly loved each other.
Seni seviyorum. Ama Roman beni asla sevemeyeceğini söyledi. Bunu Frankie'ye açıklamaya çalıştım ama Roman ve Margaret'in birbirlerini gerçekten sevdiğini anlayamıyordu.
- Right. He loved it. He loved it.
Court Ayakkabı Pazarlama Bölümü, lütfen.
He's usually all happy and comfortable... and surrounded by loved ones, and it makes me feel- -
Daima mutlu ve rahattı....... etrafındaki herkesi severdi ve bu beni deli....

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]