He loved her translate Turkish
647 parallel translation
He loved her, Colonel.
Onu seviyordu Albay.
His message to her was that he loved her... that if he came out of this alive, he'd follow her to the ends of the Earth.
Mesajı, onu ne kadar sevdiği buradan canlı çıkarsa, Dünya'nın sonu gelene kadar onu takip edeceğiyle ilgiliydi.
He was Suellen's beau, and he loved her, not me.
O, Suellen'ın sevgilisiydi. Beni değil, onu seviyordu.
Well, he told the girl he loved her, and naturally, he married said girl.
Erkek, kıza onu sevdiğini söyler ve bu kızla evlenir.
"In such a night... did young Lorenzo swear he loved her well... " stealing her soul with many vows of faith... and ne'er a true one ".
"Böyle bir gecede genç Lorenzo onu çok sevdiğine dair and içti sayısız bağlılık yeminiyle aklını başından aldı ve hiçbiri de gerçek değildi."
Not realizing he loved her and her sweetness should conquer him he fought against what he thought must be his dream
Ama onu sevdiğini anlamaktan ve onun nazik aşkına teslim olmaktan ziyade ezeli düşmanı, acımasız bir kader olarak gördüğü bu şeye karşı koydu.
She thought he loved her with all his soul
Kadın da, adamın onu tüm ruhuyla sevdiğini düşünüyordu
He loved her so much.
Onu çok fazla sevdi.
He told me that he loved her and wanted to marry her.
Kızımı sevdiğini söyledi, onunla evlenmek istediğini.
- Yes, he loved her.
- Evet, o onu sevdi.
He loved her deeply, and she, him.
Ona derinden bir aşk duydu ve Clifford da ona karşı boş değildi.
He loved her, didn't he?
Onu sevdi, değil mi?
He loved her very much.
Onu her şeyden çok severmiş.
He finally got around to saying he loved her.
Sonunda fırsatını bulup onu sevdiğini söyledi kadına.
Of course, once he said he loved her.
Elbette, bir zamanlar kadını sevdiğini söylüyordu.
Anton was finally able to tell Martha that he loved her.
Anton nihayet Martha'ya onu sevdiğini söyleyebildi.
There, he'd said he loved her and would give her to others who wouldn't love her.
İşte, onu sevdiğini ve onu sevmeyenlere vereceğini söylemişti.
He loved her more than anything in the world.
Adam onu dünyadaki her şeyden daha fazla seviyor.
Wife loved him, he loved her money.
Karısı onu sevdi, o da karısının parasını.
If I were sure he loved her, I could decide...
Onu sevdiğine emin olabilseydim vereceğim karar...
I don't know, I guess he loved her too.
Bilmiyorum. Sanırım babam da onu seviyordu.
And as his life ebbed, his feverish last thoughts were for his dear Edith, whom he had loved so much without her knowing it, and who at that moment may have been laughing in the gentle light of Provence.
Ve artık zayıflarken ateşler içindeki son düşünceleri o bilmeden çok sevdiği şu anda Provence'in narin ışığının altında muhtemelen gülmekte olan Edith'le ilgiliydi.
And his mother, I guess he always loved her.
Ve annesi. Sanırım annesini hep sevdi.
A man knowing he couldn't have the woman he loved and wooing her for his friend.
Bir adam, arkadaşının sevdiği ve kur yaptığı bir kadına sahip olunamayacağını bilir.
He loved to have her describe it to him, every time the seasons changed.
Karısının her mevsim dönümünde manzarayı ona anlatması hoşuna giderdi.
She loved Mark, but he didn't love her.
Mark'ı sevdi ama Mark onu sevmedi.
He's fought with her, worked with her, loved her.
Onunla savaştı, onunla çalıştı, onu sevdi.
However much her fiance loved her, he couldn't ignore her background
Nişanlısı onu ne kadar sevdiyse de, geçmişini görmezden gelemezdi.
Although I had no true feeling for Harry, I worked myself into an enthusiasm because I thought he loved me.
Her ne kadar Harry'e aşık değilsem de ona karşı yakınlık beslemeye başlamıştım.Çünkü bana aşık olduğunu sanıyordum.
He had to love her as she loved him, no matter what.
Ne olursa olsun, o da onu sevdiği gibi onu sevmeliydi.
He wanted to be here with everything he loved, the way I loved him.
O, benim onu sevdiğim şekilde sevdiği her şeyle birlikte burada olmak istedi.
From her point of view, if she knew he really loved her, that she wasn't just being used, that would at least be some consolation.
Onun bakış açısından, eğer onu sadece kullanmadığını, onu sevdiğini de bilseydi, en azından biraz teselli olurdu.
He that loves for real, always does right by his loved one.
Gerçekten sevenlerin, sevdiklerine olan davranışları her zaman yerindedir.
I guess maybe that's cos he loved to eat so much.
Yemek yemesini çok severdi de ondan her hâlde.
She loved my massages, but then our boss got a thing for her, so he's here every day singing along with his scratchy voice!
Benim masajıma bayıldı, ama sonra bizim patron onu aldı, her gün burada sesiyle şarkı söylesin diye!
He loved everything and anything that had to do with our great country.
Harika ülkemiz için yapılan her şeyi çok severdi.
I think he also loved her, in his peculiar way.
Bence o da Anna'yı sevmişti, kendi hâlince.
He came straight to me and told me, and I felt how much he loved me and forgave him.
Doğruca bana gelip her şeyi anlattı ben de onun beni ne kadar sevdiğini fark ettim ve onu affettim.
He must have loved her very much.
Onu çok fazla sevmiş olmalı.
He really loved her.
Onu gerçekten sevmiş.
What he loved in her was her fight to remain seductive.
Bu yaşlı kadının baştan çıkarıcı kalmak için savaşmasını seviyordu.
He loved that dog more than anything else in the world.
O köpeği her şeyden daha çok severdi.
He says I'm not the woman he loved but another woman in her shape.
Benim sevdiği kadın olmadığımı onun görüntüsünde başka bir kadın olduğumu söylüyor.
And though Oblomov was kind to him, he loved and trusted only one man, perhaps because they had grown up, studied, and lived together.
Ve Oblomov ona karşı her zaman müşfik olmuştur. O sadece bir adamı sevdi ve ona güvendi, muhtemelen birlikte büyüdükleri, okudukları ve birlikte yaşadıkları içindi.
Ye has always loved her deeply Now she is sick... yet he has the mood to go to the duel!
Ye onu çok derin severdi şimdi ise karısı hastalandı... buna rağmen düello havasında olabiliyor!
Then it made all the sense in the world... because although he wanted to be loved... craved to be loved... there was also something in him... that desired immersion in the mass and anonymity.
Ve herşey bir anda anlam kazanır... zira her ne kadar sevilmek istese de... sevilmek için can atsa da... onda topluluk içinde yok olmayı,... anonimleşmeyi arzulayan bir yan da vardı.
And he... Hey loved her more than...
Ve adam, kadını hiç aklına,
I asked Dr Aziz if he loved his wife when he married her.
Dr. Aziz'e evlendiği zaman karısına âşık olup olmadığını sordum.
And he told me he loved me and... then it was over.
Sonra beni sevdiğini söyledi. Ve her şey sona erdi.
But he always loved a good fight.
Ama her zaman iyi bir dövüşü severdi.
He never loved her.
Onu hiçbir zaman sevmedi.
he loved it 69
he loved you 93
he loved you so much 17
he loved me 72
loved her 17
here 35434
hermes 98
here we go 9033
hernandez 57
hermano 85
he loved you 93
he loved you so much 17
he loved me 72
loved her 17
here 35434
hermes 98
here we go 9033
hernandez 57
hermano 85
herself 49
hershey 18
hercules 220
herbert 132
hertz 45
herring 17
here we go again 374
heroic 33
here goes nothing 99
here comes the sun 21
hershey 18
hercules 220
herbert 132
hertz 45
herring 17
here we go again 374
heroic 33
here goes nothing 99
here comes the sun 21