English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / I believed it

I believed it translate Turkish

956 parallel translation
I didn't say I believed it to be anything else.
Onun bir başka şey olduğuna inandığımı söylemedim.
As his relative, I believed it in his best interest.
Akrabası olarak... onun için en iyisi bu olur dedim.
I believed it, until one day last year I... went into his study to...
Ona inanmıştım. Ta ki geçen sene bir gün çalışma masasına bir hediye saklamak için odasına girene dek.
- I believed it!
- Ben inanıyorum.
I believed it when I wrote it.
Yazarken ona inandım.
Well, of course, I believed it.
Şey, elbette, inandım.
And by the time that he asked me to marry him, I'd lied to myself inside for so long that I believed it was me he cared for and not the money.
Ve bana evlenme teklif edene kadar, onun beni önemsediğini paramı önemsemediğini inanıyor diye uzun süredir kendime yalan söylüyordum.
I just believed it.
Sadece inanmışım.
I simply wouldn't have believed it!
Buna inanamıyorum!
I wouldn't have believed it possible in such a short time.
Bu kadar kısa sürede değişebileceğine inanmazdım.
If you believed me, I swear I'd give it all up, stealing and all this filth.
İnanırsan, yemin ederim hepsinden vazgeçerim çalmaktan ve bu pislikten.
I never believed it. But these things happen!
Böyle şeylerin olduğuna inanmazdım asla.
I never would have believed it.
Hayatta inanmazdım.
I would never have believed it, a man of his cloth.
Hiç inanmamıştım zaten, Rahip adam.
And I have always believed in the theory originally projected by Edgar Allen Poe, the American writer, that the best place to hide anything is where everyone can see it.
Amerikan yazar Edgar Allen Poe'nin yansıttığı ve benim de daima inandığım bir teori bir şeyi saklayacak en iyi yer, herkesin görebileceği bir yere koymaktır.
I wouldn't have believed it if I hadn't seen it myself.
Gözlerimle görmesem hayatta inanmazdım.
I assure you, I never believed it for one minute... but this Schultz...
Sizi temin ederim ki bu duruma bir dakika bile inanmadım ama şu Schultz yok mu...
That's one girl I wouldn't have believed it about.
Sadece kız vardı. Bu hırsız olayına inanmıyorum
I never would have believed it.
Buna inanmak çok zor.
But I never really believed it.
Ama aslında inanmıyordum.
How many times have I told you I hated you and believed it in my heart?
Kaç kere sana, taa içten senden nefret ettiğimi söyledim?
It'd have been pretty if I'd believed.
İnansaydım harika olacaktı.
It wasn't long when I found out why Walter's father believed my story.
Çok geçmeden Walter'ın babasının bana neden inandığını anladım.
Ever since I was a little girl, I've been reading in books about love like this... but I never believed it.
Küçüklüğümden beri, kitaplarda böyle aşkları okur ama asla inanmazdım.
It would be, if the clerk or Mr. Mara or I believed that we were Santa Claus.
Şu yazıcı, Bay Marrah, veya Ben... Noel Baba olduğunuza inansaydık başkaydı tabi.
They might not have believed that I didn't have it.
Bende olmadığına inanmayabilirlerdi.
If I hadn't seen it with my own eyes, I'd never have believed it.
Kendi gözlerimle görmeseydim buna asla inanmazdım.
I never would have believed it.
- İnanılmaz bir şey.
OH, DARLING, I KNOW IT ISN'T TRUE, BUT HE BELIEVED IT.
Of, aşkım. Onun doğru olmadığını biliyorum ama o buna inanmış.
It would be good if I believed.
Bana inanmanı isterdim.
I was overseas when it happened, but I never really believed Bob killed himself.
Öldüğünde denizaşırıydım ama Bob'ın intihar ettiğine asla inanmadım.
I wouldn't have believed it.
Buna inanmam.
I know that my husband believed that, but it isn't true.
Kocam buna inanıyor ama bu doğru değil.
If I hadn't seen it with my own eyes, I wouldn't have believed it.
Buna inanamıyorum!
I wouldn't have believed it myself.
Olanlara kendim de inanmıyorum.
Anybody suggested to me that this Gladys Glover thing... was gonna mushroom like this, I wouldn't have believed it.
Eğer birisi bana bu Gladys Glover'ın bir furya olacağını söyleseydi inanmazdım.
I never believed I'd end my years working for a woman and liking'it.
Yıllarımı bir kadın için çalışarak tüketeceğim ve bundan hoşlanacağım hiç aklıma gelmezdi.
I never would've believed it. - Believed what?
- Gözümle görmesem inanmazdım.
It's just that I don't believe you any more than I believed you about the letters.
Sadece sana inanmıyorum... Mektup konusunda da inanmadığım gibi.
I never would have believed it!
İnanamıyorum, başkandan mektup aldı!
He believed it when I told him his whole world was built on pride.
Tüm dünyasının gurur üstüne kurulduğunu söyleyince, bana inandı.
I wouldn't have believed it.
Buna hayatta inanmazdım.
I wouldn't have believed it.
İnanması güç.
If someone had told me that here, surrounded by the sea, I would spend the most content days of my life, I would have never believed it.
Birisi benim burada, denizle çevrili bir adada olacağımı ve hayatımın en güzel günlerini burada geçireceğimi söyleseydi buna asla inanmazdım.
I believed in it.
Ona inandım.
I wouldn't have believed it, Harry.
Buna inanmayabilirdim Harry.
But I asked you if you believed it.
Ama sana inanıp inanmadığını sordum.
You had it in you, and I believed in it, that's all.
Hakketmiştin, ben buna inandım, hepsi bu.
If I didn't see it with my own eyes I would never have believed it.
Gözlerimle görmemiş olsaydım hayatta inanmazdım!
She never believed me when I said it was genuine mink.
Hakiki vizon olduğunu söylediğim zaman, bana hiç inanmadı.
Never really believed in it. But you, yes, I do.
Buna asla inanmazdım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]