I see it translate Turkish
34,635 parallel translation
Yeah, I see it. Now, over the ledge there's a 60-foot drop to the rocks and water, give or take.
Çıkıntının üstünde kayalara ve suya doğru aşağı yukarı 60 metrelik bir uçurum var.
Soon as I see it, I can deal with it.
Onu gördüğüm anda onunla baş ederim.
As I see it, we have two choices.
Gördüğüm kadarıyla, iki seçeneğimiz var.
Yeah, I see it. - Uh-huh.
Gördüm Tamamdır.
[Jeff] It's just, like, every time I see you actually, you know, goin'after something that you like, that makes you happy, you try to stand up for yourself. And then anytime anyone, like, pushes back the slightest bit, you fuckin'crumble, you know?
Ne zaman seni mutlu eden bir seyin pesine düstügünü kendini savunmaya çalistigini görsem biri birazcik karsi koydugunda hemen dagiliyorsun.
- I'm already, like, trying to see... You want to hear how... how I did it?
- Nasil yaptim, anlatayim mi?
I think if we just talked to her, kind of set some boundaries, see how she's really feeling about it, and, you know, we'll... we'll figure out
Bence onunla konusup sinirlari belirleyelim, onun düsüncelerini ögrenelim ve bu isi nasil yapacagimizi
I mean, initially I did, but, you know, he just doesn't see it for the opportunity it is yet, that's all.
Başta konuştum ama henüz bunun iyi bir fırsat olduğunun farkında değil, hepsi bu.
I think that's an idea that it could be... - [man 1] Well, see- - -... pardon the pun, very meaty?
Kelime oyunumu mazur görün ama bu biraz fazla özlü olmaz mı?
That's all it is, man. - [Jeff sighs] I just wanna see you finally get rewarded.
Sonunda mükafatını almanı istiyorum.
And I just want to see you fucking get rewarded for it. That's it. - Okay.
Bunun mükafatını almanı istiyorum.
I routinely post pictures of my grocery receipt and I take my whole bounty that I bought and put it out on the table so people can see how much I end up with and they're shocked.
Düzenli olarak market fişimin fotoğraflarını yayınlıyorum ve manavdan aldığım ganimetleri masaya diziyorum ki herkes ne kadar çok şey aldığımı görebilsin. Şoka uğruyorlar.
The way I approach it is that I try to make it use flavors teach a little thing that they never knew about normal people won't see but I want them to go away with a feeling and something that
Ben işi olabildiğince eğlenceli kılmaya çalışıyorum. Renkler, aromalar kullanıyorum, bilmedikleri küçük şeyler öğretiyorum, normalde insanların görmeyeceği aletler kullanıyorum. Ama bir başarı hissiyle ya da arkadaşlarıyla paylaşmaya can atacakları bir şeyle ayrılmalarını istiyorum.
I-I had to do my planetary sciences paper, and Dad said it was a good night to see the sky,'cause Jupiter and Venus and...
Gezegensel bilim evrağımı tamamladım ve babam da gökyüzünü seyretmek için güzel bir gece olduğunu söyledi çünkü Jüpiter ve Venüs ayrıca...
You let me know next time there's a fight, I want to see it.
Bir kez daha kavga edecek olursanız haberim olsun, görmek istiyorum.
You'll see my manuscript. If I die, get it to a publisher.
El yazımı göreceksin, eğer ölürsem, bir yayınevine verirsin.
Fine. I see how it is.
NasıI işleyecek görelim.
- You know what--I do see it.
Şimdi fark ettim.
I can't wait to see the look on Schmidt's face when he realizes we made it.
Bunu başardığımızı fark ettiğinde Schmidt'in yüzünü görmek için sabırsızlanıyorum.
As I was saying, though, I can't wait to see the look on his face when he realizes that we made it, though, right?
Benim de dediğim gibi, bunu başardığımızı fark ettiğinde onun yüzünü görmek için sabırsızlanıyorum, yani?
Yes, yes, I'm sure you can understand how disconcerting it was for me to see one of my colleagues arrested.
Eminim bir meslektaşımın tutuklanması beni ne kadar huzursuz etti, anlıyorsunuzdur.
I can't wait to see her in it. - [Text message]
Üstünde görmek için sabırsızlanıyorum.
I can see how long it's gonna take.
- Hayır ama ne kadar süreceğine bakabilirim.
What I want is to let this play out for another 13 minutes, see if it can be resolved without a bloodbath.
İstediğim şey, 13 dakika daha oyalamak ve bu olayı bir kan gölü yaşanmadan çözmeye çalışmak.
See, I know you murdered Reven Wright, and one day, I'm gonna prove it.
Reven Wright'ı öldürdüğünü biliyorum... -... ve bir gün bunu kanıtlayacağım.
Can I see it?
Onu görebilir miyim?
Well, yeah. I mean, maybe I'm gonna look into it and see what I find out, but let me tell you, it's not gonna be easy.
Yani, inceleyip neler bulduğuma bakacağım.
I couldn't see the smug look on Schmidt's face, but I could feel it.
Schmidt'in kendini beğenmiş yüzünü göremiyorum ama bunu hissedebiliyorum.
- When Schmidt opened my letter, I could hear the excitement in his voice, and I could see it in your face, but... - Cece...
- Schmidt mektubumu açtığında onun sesindeki heyecanı duyabiliyordum ve bunu yüzünde görebiliyordum ama ben hiçbir şey hissetmedim.
But every time I see him with Mommie Dearest over there, it's just a reminder of the horrible mother I could have been.
Onu orada sevgili annesiyle her görüşümde bu sadece bana ne kadar kötü bir anne olduğumu hatırlatıyor.
You may not see it, but I'm strong, because my moms taught me that family makes you stronger than you'll ever be by yourself.
Sen göremiyor olabilirsin ama ben güçlüyüm. Çünkü annemler bana ailenin, seni kendi başınayken olabileceğinden çok daha güçlü yapacağını öğretti.
See, when I saved your life back in that New York hospital, I didn't do it out of the kindness of my heart.
New York'dayken hastanede hayatını sırf iyilik olsun diye kurtarmadım.
She was just saying on the way over here how much she would like to see it. Weren't you, Amy? I was.
Buraya gelirken ne kadar da çok görmek istediğini söyleyip durdu.
I am itching to see it.
Değil mi Amy? Görmek için can atıyorum.
I know the stakes here are high for you and Gabby, but I think I see a way out of it, and I'm gonna put all my resources on it until it's fixed.
Sen ve Gabby için risk çok yüksek biliyorum ama sanırım bir çıkar yol görüyorum ve bu düzelene kadar bütün imkânlarımı kullanacağım.
Like, I thought you were gonna see how crazy this thing is, and then just get over it, not sell our couch...
Bunun ne kadar delice bir şey olduğunu görüp vazgeçeceğini düşündüm, koltuğumuzu satmayacağını- -
We can't spend five of it on this. - I know, but I'm about to see Amy for the first time in forever, and I want to smell like a...
Biliyorum ama Amy'yi ne zamandır görmüyorum ve şey gibi kokmak istiyorum...
- I'm sure it will be magical when you see her.
Eminim ki görüştüğünüzde harika bir ortam olacaktır.
Right, we need to make a bit of a a hole in the crowd back here, cos I'm gonna bring it into the tent studio so you can see how brilliant I've been.
Tamam, kalabalık arasında bir boşluk açmamız gerekiyor ne kadar keskin zekalı olduğumu görebilmeniz için çadır stüdyomuza getireceğim.
So I thought I'd take it to our track to see what it was like.
Bunun nasıl olduğunu görmek için onu izlemeye alacağımızı düşündüm.
I've engaged all the hero buttons down here, turned all the electronic driver aids off, and let see if I can unstick it.
Burada tüm kahraman düğmelerini kullandım, Tüm elektronik sürücü yardımcılarını kapattı, Ve izin vereyim, görmek istiyorum.
I can't see it. My hay fever's really bad.
Göremiyorum Saman nezlesi çok kötü.
I just wanted to see the view, and it's lovely.
Sadece güzel manzayı görmek istedim.
I see where you're going with that one, James. No, it isn't.
Ne demek istediğini anlıyorum James ama pek öyle değil.
- No, actually, you are right, cos I think it's the moment where you go into a big department store, and you go into the kitchenware section, and you see a tea cosy, but you don't put it on your head.
Haklısın aslında çünkü asıl zamanının geldiğini, bir süper markete gittiğinde mutfak aletleri bölüme gidip kafana çaydanlık koymadığında anlıyorsun.
See, I knew it would come in handy.
Bunun işe yarayacağını biliyordum.
That's why I think if we see a good opportunity to turn left, like we did last night, we do it.
Bu yüzden düşünüyorum Eğer iyi bir fırsat görürsek Sola dönmek Dün gece yaptığımız gibi yapıyoruz.
I can't see why. I'm sure this is all helping it.
Nedenini göremiyorum Eminim bunun hepsine yardımcı oluyor.
I can see it now.
Şimdi daha iyi görebiliyorum.
This is my show, and I'm gonna produce it as I see fit.
Bu benim programım, ben neyi uygun görürsem onu yaparım.
- I see that. I mean, I guess it makes sense.
Galiba artık anlam kazandı.
i see it in your eyes 21
i see it now 59
i see it all 16
i see 10118
i see you 502
i see what you did there 35
i see you every day 16
i see your point 119
i see how it is 35
i see what you mean 147
i see it now 59
i see it all 16
i see 10118
i see you 502
i see what you did there 35
i see you every day 16
i see your point 119
i see how it is 35
i see what you mean 147