I see your point translate Turkish
356 parallel translation
True enough. I see your point.
Haklısın, katılıyorum.
I see your point, my child... but that's something you must decide for yourself.
Maksadını anlıyorum, evladım ama bu kendinin karar vermesi gereken bir şey.
Oh, I... I see your point.
Anlıyorum.
Well, I see your point.
Amacını anlıyorum.
I see your point of view, theoretically.
Teorik olarak bakış açını anlıyorum.
Oh, I see your point, of course.
Kastettiğini anladım.
- Yeah, I see your point, all right.
- Evet, demek istediğini anlıyorum.
There's some question of that, Mapes, but I see your point.
Ortada bazı sorular var, Mapes, fakat senin durumunu anlıyorum.
Mr. Lane, I see your point.
Mr. Lane, fikrinizi anlıyorum.
I see your point, sir.
Anlıyorum, efendim.
- I see your point.
- Sizi anlıyorum.
I see your point.
Anlıyorum.
Yes, I see your point, Mr. Barryvale.
Evet, ne demek istediğinizi anlıyorum, Bay Barryvale.
I see your point.
Neden bahsettiğini anladım.
I see your point.
Demek istediğinizi anladım.
I see your point...
Sizi anlıyorum...
- I see your point.
- Anlıyorum.
'I see your point, Sanchez.
'Anlıyorum, Sanchez.
Yes, I see your point.
Anlaşıldı.
I see your point, Diamond.
Seni anlïyorum Diamond.
I see your point, sir.
Sizi çok iyi anladım efendim.
I see your point.
- Anlıyorum.
I see your point, sir.
Ne demek istediğinizi anlıyorum efendim.
Oh, I see your point.
Oh, şimdi anladım seni.
Yeah, I see your point.
Evet, anlıyorum.
I see your point. I'm sorry.
Sizi anlıyorum.
When you put it that way... I see your point.
Bu şekilde söyleyince kastettiğini anlıyorum.
I see your point.
Demek istediğini anlıyorum.
I see your point.
Seni anlıyorum.
Yes, I see your point.
Evet, sizi anlıyorum.
And I see your point. It w-
Seni çok iyi anlıyorum.
- Yeah, I see your point. - [Sniffing]
Seni anlıyorum adamım.
I see your point.
Galiba haklısın.
I see your point.
Anlatmak istediğini anladım.
I see your point... brother.
Seni anlıyorum... kardeşim.
I see your point.
Ana fikrini anladım.
Well, I see your point.
Demek istediğinizi anlıyorum.
Yes, quite. I see your point.
Tabii, sizi anlıyorum.
We've had differences, and I've always tried to see your point of view... but this time you've got me stumped.
Farklı düşüncelerimiz var ve her zaman seninkini anlamaya çalıştım... ama bu kez beni afallattın.
Your Majesty, I see no point in beating about the bush.
Majesteleri, lafı dolaştırmanın bir anlamı yok.
I don't quite see your point about this.
Şunu tam anlayamadım.
I've tried to see things from your point of view.
Olayları senin bakış açınla görmeye çalıştım.
In fact, I don't even see any point in your changing hotels.
Açıkçası, otelinizi değiştirmenizde de bir fayda görmüyorum.
I'm beginning to see your point.
Esas konuyu idrak etmeye başladım.
- I see your point!
Sadece bir kaç kız hakkında bilgi istiyorum.
I can see your point.
Ne demek istediğini anlıyorum.
You know, I do see your point though.
Affedersin.
But I'm sure I'll choose to see your point before you draw blood.
Kan akıtmasan da senin fikrini kabul edebilirim.
No. I see your point.
Sizi anlıyorum.
Just from a sales point of view, I mean, your book is just coming out, you're not gonna see any paperback sales for at least a year.
Yani... Satış açısından, en az bir yıl kitabının ikinci baskısını göremiyeceksin.
I fail to see any point in your story at all except to illustrate the foolish humanoid preoccupation with romantic coupling.
Açıkçası Yüzbaşı, anlattıklarınızın herhangi bir yerinde, romantik birliktelikler hakkında, aptalca insani kaygılar sergilenmesi dışında bir şey göremedim.
i see 10118
i see you 502
i see what you did there 35
i see you every day 16
i see how it is 35
i see love 28
i see what you mean 147
i see nothing 55
i see it in your eyes 21
i see it 648
i see you 502
i see what you did there 35
i see you every day 16
i see how it is 35
i see love 28
i see what you mean 147
i see nothing 55
i see it in your eyes 21
i see it 648