English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / In a minute

In a minute translate Turkish

8,349 parallel translation
Randy, I'll be out in a minute.
- Randy, bir dakikaya çıkarım.
It'll come back on in a minute.
Birazdan gelir zaten.
I just got a text from Marcus, they'll be here in a minute.
Marcus bana mesaj atmış, birkaç dakikaya burada olurlar.
I'll go and chain myself to a tree in a minute...
Ben de gidip üç dakika içinde kendimi zincirleyeceğim.
In a minute.
Bir dakika sonra.
Yeah, but in a minute. Hold on.
Tamam ama bir dakika sonra.
Yeah, in a minute.
Olur, bir dakika.
In a minute.
Bir dakida içinde.
I'll be up in a minute. Go.
Bir dakikaya geliyorum.
In a minute- - keep talking about TRP.
Bir dakika. TRP'den bahsedelim.
~ In a minute. ~ Aw...
- Biraz sabret.
He's in for quite a surprise in a minute.
Birazdan büyük bir sürprizle karşılaşacak.
I'll be back in a minute.
Bir kaç dakika içinde dönerim.
I'm going to make you seat in the car in a minute.
Gidip arabada beklemeni istiyorum.
- I'll be there in a minute.
- Bir dakikaya geliyorum.
- Tell them I'll be there in a minute.
- Bir dakikaya geliyorum.
Just take it in a minute, will you?
Bir dakika düşün, tamam mı?
If she'd known you... If she "knowed" what a girl she has, she'd be here in a minute.
Seni "tanısaydı"... senin nasıl biri olduğunu bilseydi,..
My man Dre'll fuck you up in a minute
Dostum Dre aklınızı alır hemen, izle
- We'll find out in a minute what you did.
- Birazdan anlayacağız ne yaptığınızı.
I'll be there in a minute.
Bir dakika bekle.
I'll see you in a minute.
Hemen geleceğim.
Tell them I'll be there in a minute.
Onlara bir dakika sonra orada olacağımı söyle.
Nothing, baby, I'll be back in a minute!
Yok bir şey, bebeğim. Bir dakikaya geliyorum.
Alright, I'll be there in a minute.
Pekâlâ, bir dakikaya geliyorum.
- Be along in a minute, yeah.
- 1 dakikaya gelirim.
Listen, I'll be out in a minute.
Bir dakikaya çıkıyorum.
- She'll be with you in a minute.
- Bir dakika sonra gelecek.
Hey, can you give me a ten-minute headstart before you call this in?
Bunu bildirmeden önce bana bir on dakika verir misin?
We're just gonna hang out here for a minute before they're ready for you in the O.R.
Ameliyathaneyi senin için hazır hale getirmelerinden önce bir dakika burada takılacağız.
But after a minute of sitting there in the dark, I took a breath and a little step...
Ama karanlıkta oturduktan bir dakika sonra, derin bir nefes alıp küçük bir adım attım...
♪ I'm-a be there in a minute, I just booked a paris ticket ♪
Aman Tanrım.
Wait a minute, that's why Vanessa Hansen stuck around the crime scene and pretended to be his wife- - she needed that print.
Dur biraz, Vanessa Hansen'in suç mahallinde neden oyalanıp karısı rolü oynadığı anlaşıldı. Parmak izine ihtiyacı vardı.
Wait a minute... if Whitney flew back today, then she was coming in on the train from JFK when she had that seizure.
Durun biraz, eğer Whitney bugün uçakla geldiyse ve JFK'den metroya binip krize orada yakalandıysa direk hastaneye götürüldü demektir.
So my parents barely ever leave Louisiana, and they're flying out to Paris tomorrow, and they have a last-minute layover in New York.
Ailem Louisiana'dan zar zor dışarı çıkarlar ve yarın Paris'e uçacaklar ve son dakikada mola yeri olarak New York'u seçtiler.
Wait a minute. That's Fairbanks'current girlfriend, Tabitha.
Bu, Fairbanks'in şu anki kız arkadaşı Tabitha.
Wait a minute, that might actually explain the other particulates that I found in the cut. Listen to this.
Bir dakika, bu, kesikte bulduğum diğer zerrecikleri açıklar.
No, what's not funny is that I have to spend every last minute of my very short life span in a hospital- - hospital smell, hospital people, hospital food- - so... I bailed, and...
Hayır, asıl komik olmayan şu kalan kısacık ömrümün her bir son saniyesini hastanede geçirmek zorunda olmam o hastane konusuyla, hastane çalışanlarıyla, hastane yemekleriyle kefaletle serbest kaldım...
In a minute.
- Bir dakika.
It was looking for a tell-tale, minute dip in light from a distant star that would reveal a new world.
Uzak bir yıldıza, anlatacak bir şey ve yeni dünyalar bulma umuduyla derin ve titiz bir bakış atıyordu.
But if you want to come in for a minute, that's fine.
Bir dakikalığına içeri gelmek istiyorsanız, tamamdır.
Drew had to head to Portland- - last-minute tryout for a minor league team. TOBY Wow.
Drew'in bir ikinci lig takımının son dakika seçmeleri için Portland'a gitmesi gerekti.
~ I'll let you know in a minute.
- Birazdan söylerim.
Be with you... in just a minute.
Sizinle hemen ilgileneceğiz.
Can we just sit in here for a minute?
İçinde biraz oturabilir miyiz?
In less than a minute, he will only be able to speak the truth.
1 dakikadan az sürede, sadece gerçekleri söyleyebilecek.
I would rather spend a lifetime in a shithole like this with you than spend one minute in Moscow without you.
Moskova'da 1 dakikamı sensiz geçirmektense burası gibi bir bok çukurunda seninle bir ömür geçirmeyi yeğlerim.
In the final stages... the victim only breathes once or twice a minute.
Son aşamalarda kurban dakikada sadece bir ya da iki kere nefes alır.
We're about a minute away from putting this in the hands of three judges at ringside.
İşi, ring kenarındaki hakemlerin eline bırakmamıza bir dakika kaldı.
Wait a minute. How do I know that you're Dag and not an alien wearing Dag's skin as some kind of meat suit?
Bir dakika, senin Dag olduğunu ve de Dag'in kılığına girmiş bir uzaylı olmadığını nereden bileceğim?
Put yourself in my shoes for a minute.
Kendini benim yerime koy.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]