English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / In fact i

In fact i translate Turkish

8,758 parallel translation
In fact I'm just getting going again.
Aslında, tekrardan başlıyorum.
In fact, he's one of the best agents I've ever worked with.
Aslına bakarsan şu ana dek çalıştığım en iyi ajan.
In fact, I never really wanted to know, I just- - I just wanted you to tell me.
Aslında hiç bilmeyi istemiyordum, ben sadece senin anlatmanı istiyordum.
In fact, I have something planned for him for later.
Aslında, onun için bir şeyler planladım.
- Mm or... the fact that... - or that you saved my life... I'm laying here in your bedroom, thinking about you sneaking out as a teenager.
Ya da burada yatak odanda uzandığım ve seni gençken gizlice kaçtığını düşünmemden mi?
In fact, sometimes I think we understand each other better than either of us understands Bill.
Aslında bazen birbirimizi Bill'in bizi anladığından daha iyi anladığımızı düşünüyorum.
I'm glad- - relieved, in fact, to see you here.
Seni burada gördüğüm için memnuniyet duydum rahatladım.
I would ask- - insist, in fact, that I mean at least that much.
En azından bu kadarını rica ederdim, hatta ısrar ederdim.
In fact, I'm not here for the treatment at all.
Aslına bakarsanız ben tedavi için burada değilim.
Because I don't think any of these people understand the simple fact that the law doesn't guarantee that you get to live in a neighborhood that you can't afford.
Çünkü bu insanlardan hiçbirinin kanunun, imkanın el vermediği mahallede yaşayacağını garanti ettiği gerçeğini anlayışla karşıladığını zannetmiyorum.
in fact, if you recall, i was against the idea of a plea deal initially.
Hatırlıyorsan,... ilk başlarda sanık uzlaşma anlaşmasına karşıydım.
In fact, I couldn't be prouder.
Hatta, daha fazla gurur duyamazdım.
And in fact, now that I think about it, I'd just as soon not.
Aslında şimdi düşündüm de, yakında dönecek değilim.
In fact, I'm convinced
Aslında ikna oldum.
Well, if that is, in fact, Dennis's bag, inside I'd expect to find, amongst other things, a syringe, a vial labelled'testosterone or anabolic steroids and some digoxin tablets.
Eğer o gerçekten Dennis'in çantası ise, içinde, ötekilerden başka, bir enjektör,'testosteron'etiketli bir şişe veya bir anabolik steroid ve bazı dijoksin tabletleri olması lazım.
In fact, I was thinking for sectionals, we would do a medley from Grease.
Aslında, ben bölgesel yarışmayı düşündüm Grease karışımı yapabiliriz.
Look, I'm not gonna lie... I was terrified and jealous when I found out you had an interest in Jane because I couldn't stand the fact that I wasn't the only lady in your life anymore.
Yalan söylemeyeceğim, Jane'le ilgilendiğini söylediğinde çok korktum ve kıskandım çünkü artık hayatındaki tek kız olmayacağım gerçeğine katlanamadım.
AND I DON'T CHANGE THE FACT THAT I STILL LIVE IN THIS SHIT BOWL.
Hâlâ bu boktan yerde yaşadığım gerçeğini değiştirmiyorum.
In fact, I think you want it more.
Hatta bence benden daha çok isteklisin.
Well, then of course, most of my troubles with Freya stemmed from the fact that I came for her so late in life.
Freya'nın yaşadığı zorlukların temel sebebi hayatına çok geç girmemden kaynaklanıyor.
In fact, I think I'll leave it to you to remind him.
Bunu hatırlatmayı sana bırakıyorum.
- I am, in fact.
Evet, iyiyim.
In fact, I pretty much depend on it.
Aslına bakarsan onlara bel bağlıyorum.
In fact, I depend on it.
Hatta bel bağlıyorum diyebiliriz.
- In fact, I'm already doing it.
- Hatta şu anda öyleyim.
And I hate the fact that... I'll never see her again after this, but... that hate, it doesn't outweigh the love I gained in getting to know her.
Bundan sonra onu bir daha göremeyecek olmaktan nefret ediyorum ama bu nefret onu tanıyarak kazandığım sevgiden daha ağır basmıyor.
In fact, it could mean that I might move down here.
Aslında buraya taşınabilirim de.
In fact, I could lose my job, my license.
Aslında işimi kaybedebilirim. Lisansımı da.
In fact, I have a baby chick in my lap right now.
Aslına bakarsanız şu an kucağımda bir civciv var.
In fact, I forgive you in advance for anything you might ever say or do again, ever.
Hatta, seni şimdiden affediyorum bundan böyle söyleyebileceğin, ya da yapabileceğin her şey için.
- No, in fact, I'll tell him... - No, look, here.
- Hayır hayır, gitme.
Matter of fact, I'm going to turn off all the lights in San Diego.
Aslına bakarsan, San Diego'daki bütün ışıkları kapatacağım.
In fact, I am so up for having another crazy night, I have prepared as well.
Hatta bir çılgın gece daha geçirmeyi o kadar istiyorum ki ben de hazırlık yaptım.
In fact, I'm waiting for a date.
Aslında, bir randevu için bekliyorum.
In fact, I'm thinking of leaving here. For good.
İşin aslı, geri dönmemek üzere buradan ayrıImayı düşünüyorum.
In fact, I'm nicknamed "Antenna Man."
Aslında adım Anten Adam'dır.
In fact, unless somebody is holding a pocket knife at twins, you are not gonna tell Audrey or Nathan where I am.
Aslına bakarsan biri toplarına bir bıçak dayamadıkça Audrey ve Nathan'a nerede olduğumu söylemeyeceksin.
In fact, I don't remember us growing up together.
Aslına bakarsan birlikte büyüdüğümüzü de hatırlamıyorum.
In fact, if she has one, I'll pay you 500 bucks.
Hatta CYBH'si varsa, sana 500 papel veririm.
I can't ignore the fact that the same serum that saved me was the same exact strain found in the other victims.
Beni kurtaran serumun diğer kurbanlarda bulunan serumla aynı olduğunu inkâr edemem.
In fact, I...
Aslında...
I was able to save Fish Mooney despite the fact that she had one foot in the grave.
Bir ayağı çukurda olmasına rağmen Fish Mooney'i kurtarabilecek düzeydeydim.
In fact, I might be sleeping right now.
Aslında şimdi bile uyuyacak gibiyim.
I know things seem bleak, but you are, in fact, a fortunate man.
Durumlar şu anda kasvetli görünüyor olabilir ama aslında oldukça şanslı biri sayılırsın.
In fact, I made some money with this guy, Clem, and if you need it for that city, Detroit, then you could have it all to help them.
Hatta Clem'le biraz para kazandım, eğer Detroit için para gerekiyorsa, onlara yardım etmek için hepsini alabilirsin. Umurumda değil.
In fact, I've made a decision.
Aslında bir karar verdim.
In fact, I hope that we can ask some questions about how we're gonna focus on things right here at home.
Aslında, yaşadığımız yerin sorunlarını nasıl... giderebileceğimize yönelik sorular sormanızı umuyorum.
I don't like to use the term "triple threat," because it suggests that I'm limited to only three skills, but the fact is, in addition to acting and dancing, I'm a rather phenomenal singer.
Aslında "üçlü tehdit" teriminden pek de hoşlanmam çünkü bu, beni sadece üç yeteneği olan biri gibi gösteriyor, ama aslında, oyunculuğa ve dansa ek olarak, ben olay şarkı söylerim.
In fact, I... I even told my parents, a few friends, Jane...
Aslında... bizi aileme, birkaç arkadaşıma, Jane'e söyledim...
In fact, none of you cared, because I'm pregnant.
Aslında, hiçbiriniz bunu umursamadı, çünkü hamileyim.
I do not like the fact that Wells rescued Grodd.
Wells'in Grodd'u kurtardığı fikri kafama yatmadı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]