In that way translate Turkish
13,110 parallel translation
Then dump her back down here, smack her in the fucking head with something, and then claim, "Oh, she came in that way."
Sonra da onu buraya getiririz kafasına bir şeyle vururuz sonra da "Böyle geldi" deriz.
Oh, I didn't mean it in that way, but a man like your husband, surely he'd never dream of forcing his wife to endure something like that.
Öyle demek istemedim ama kocan gibi bir erkek kesinlikle karısını böyle bir şeye katlanması için zorlamayı asla hayal dahi etmez.
Just not in that way.
- Sadece o alanda uymuyoruz.
I hadn't really thought of myself as being at risk in that way.
O şekilde tehlikede olduğumu pek düşünmemiştim.
What were you seeking, do you think, in behaving in that way?
O şekilde davranarak neyin peşindeydin sence?
I can't believe you they told you something like that in such a matter-of-fact way.
Böyle bir şeyi sana doğrudan söylediklerine inanamıyorum.
I would have to admit in that case that the world has shifted beneath our feet in a most startling way.
O zaman itiraf edeyim ki, dünya, ayaklarımızın altında en korkunç şekilde değişir.
The dirt is made of stars and stardust, in the same way we are, so when you put your hands into that dirt and feel the Earth Mother...
Toprak da yıldız ve yıldız tozundan oluşur, aynı bizim ondan geldiğimiz gibi, bu yüzden elini toprağa içine koyduğunda Toprak Anayı hissedersin...
Maybe that plays into it in some way.
Belki de bir şekilde kendiyle oynamaya başlar.
Let's start that way, looking in the camera.
O şekilde başlayalım, kameraya bakarken.
It's because you don't really love him. Not in the way that I love Nikolai.
Çünkü onu gerçekten sevmiyorsun benim Nikolai'ı sevdiğim gibi sevmiyorsun.
It has been shown that genes which influence development work in a similar way in different organisms, be they flies, or people, or cress.
Yaptığım araştıma gelişmeyi etkileyen genlerin farklı organizmalarda, ister sinek olsun isterse insan, istersede tere, benzer şekillerde çalıştıklarını gösterdi.
But maybe it's time to remind you that the Brotherhood goes way beyond Banshee, Pennsylvania.
Ama belki size Kardeşlik'in, Banshee, Pennsylvania'nın çok daha ötesine dayandığını hatırlatma vakti gelmiştir.
The way she stands all cool and French in that Mac.
O duruşu, o Fransız havası falan.
Humans fancy that there's something special about the way we perceive the world, and yet we live in loops as tight and as closed as the hosts do, seldom questioning our choices, content, for the most part, to be told what to do next.
İnsanlar dünyayı algılayışlarında özel bir şey olduğuna inanır ama biz de aynı ev sahipleri gibi döngülerde yaşıyoruz seçimlerimizi sorgulamıyoruz ve çoğunlukla ne yapacağımızın söylenmesinden memnunuz.
I know he doesn't trouble you in... that way.
Seni o şekilde sıkıntıya sokmayacağını biliyorum.
changing the future, stopping the rebellion... and right now, all of it, it falls on you, but I will try and help you in any way that I can.
Geleceği değiştirmek, isyanı engellemek ve şu anda hepsi senin üzerine yıkıldı ama yapabileceğim her şekilde sana yardım etmeyi deneyeceğim.
I've tried f-for so long to find a way back to you, but to not see that bastard's face every time I take you in my arms.
Uzun zamandır seni kollarıma her aldığımda o piçin yüzünü görmeden sana geri dönmenin bir yolunu bulmaya çalışıyordum.
No, what would be foolish, Janet, would to let pride stand in the way of doing whatever I can to save Lallybroch, Scotland, and everything that we hold dear.
Hayır, aptalca olacak olan Janet Lallybroch'u, İskoçya'yı ve değer verdiğimiz her şeyi kurtarmak için elimden gelen ne varsa yapmanın önüne gururun geçmesine izin vermektir.
Oh, by the way, there used to be a couple rules about not cursing and not asking questions in certain rounds, but I think we should do away with that, for now, because it's your first time playing and, guys,
Bu arada bazı raundlarda küfretmeme ve soru sormama gibi birkaç kural vardı ama bence şimdilik onlar olmadan yapalım, çünkü ilk seferin.
That means that there is, of course, a God, and if there is a God, then in his infinite wisdom, there's no way he would have made me queer.
Tabii, bu da tanrı var demektir ve tanrı varsa, sonsuz bilgeliğiyle beni asla nonoş yapmazdı.
( gallery gasping, murmuring ) Which means there's no way he could have drank the milk that Bill spiked, which means he was sober when he attacked his brother, which means Bill is innocent!
Yani, Bill'in uyuşturucu kattığı sütü içmesine imkan yok. Yani kardeşine saldırdığında ayıktı. Yani Bill masum!
Not that i anticipate it will alter your behavior in any way, But you should know i do not approve of this.
Beklentimin kararını değiştireceğini düşünmesem de bunu onaylamadığımı bilmelisin.
Please don't take this the wrong way... But I didn't think there was a chance in hell that was actually going to work.
Lütfen bunu yanlış anlama... bunun işe yarayacağına dair en ufak bir umudum yoktu.
At first I was tempted, but in the end it felt wrong to betray the governor that way.
Başta ilgi çekici geldi, fakat sonunda Vali'ye .. bu şekilde ihanet etmek yanlış geldi.
For some time now, I have been holding my entire world together with both hands, keeping my men in line, seeing to their needs, and the only way that endures is if I look the part.
Şu zamana değin tüm dünyam, ellerimin arasındaydı. adamlarımı hizada tutmak, ihtiyaçlarını gözetmek .. ve tum bunlar öyle görünmem sayesindeydi.
But I am acutely aware that I'm not the first to have been there... to have been a partner to him in this way.
Fakat ciddi olarak farkındayım ki bunu yapacak ilk kişi değilim... bu yolda O'na ortak olacak kişi.
A letter that said everything the governor wished it to say in exactly the way he'd want to say it would not sound like anything I'd ever say.
Mektup valinin söylememi istediği her şeyi içeriyordu tam istediği şekilde asla benim söylemeyeceğim şekilde.
I am acutely aware that I'm not the first to have been a partner to him in this way and that the ones that have seen those depths before, they never surfaced again.
Gayet açık bir şekilde farkındayım onunla bu şekilde ortak olan ilk kişi ben değilim... ayrıca önden onunla bu kadar yakınlaşanlar... bir daha gün yüzü de göremedi.
You told me that without those ships, you could see no other way to achieve victory in this fight.
Bana o gemiler olmazsa, bu savaşı kazanmanın başka yolunu göremediğini söyledin.
I hear they will threaten to stand in the way of any attempt to remove Charles Vane off the island, that if he's to be tried, it must be here, in the open, where they can see it with their own eyes.
Charles Vane'in adadan uzaklaştırma girişimine karşı halka gözdağı verdiklerini duydum eğer birşeyler olacaksa burada, açıkta gözlerinin önünde kendilerinin görebileceği şekilde olmak zorunda.
Not like that, you're in the way.
- Böyle olmaz, sen ters kaldın.
And so, the crimes themselves were memorable both in the way that they match the script and in the way that they differ.
İşlediği suçlar hem planlara uyması şekliyle, hem de planlardan ayrılması şekliyle de akılda kalıcıydı.
UK Remicon's our number one competitor in the European market and if for some reason they were to be put out of the way, that could be very advantageous to us.
U.K. Remicon Avrupa marketinde bir numaralı rakibimiz. Herhangi bir nedenden yolun dışına çıksalardı bu bizim için çok avantajlı olabilirdi.
Oh, that is just a regular bird raised in Amish country, by the way.
Oh, bu sadece sıradan bir kuş. Amish ülkesinde büyüdü, bu arada.
I just couldn't get out the way in time, that's all.
Sadece zamanında yola çıkamadım, hepsi bu.
And I quickly realized that the only way to be happy as a human was to spend all of your time in the company of non-humans.
Ve insan olarak mutlu olmanın tek yolunun bütün zamanını insan olmayan biriyle geçirmek olduğunu fark ettim.
He was talking to me in the only way that he knew how.
Benimle konuşuyordu. Konuşmayı bildiği tek yöntemle.
No, you know, in the way that people in San Francisco can be annoying.
Hayır, biliyorsunuz, aynı şekilde San Fransisco'daki insanlar sinir bozucu olabiliyorlar.
But Luna knew that whatever obstacle stood in her way, her quest could not fail.
Ama Luna yoluna ne çıkarsa çıksın, görevinin başarısız olamayacağını biliyordu.
If they didn't know that Officer Irving was undercover, I absolutely want to keep it that way.
Eğer Memur Irving'in gizli görevde olduğunu bilmiyorlarsa, bence de beklemeliyiz.
And since he's a nonhuman outsider, it's an otherness that everybody can relate to in their own way.
İnsan olmayan bir yabancı olduğu için herkesin kendince bağ kurabildiği bir ötekiliği var.
Kirk was always doing wild and crazy things and sleeping with aliens, and Spock was always thoughtful, and moving in a very deliberate way, and sort of putting the brakes on some of the more physical urges that people had.
Kirk hep çılgınca şeyler yapıyor, uzaylılarla falan yatıyordu, Spock ise hep düşünceliydi, çok hassas bir şekilde hareket ediyor ve insanlara özgü bazı fiziksel dürtüleri frenliyordu.
So Spock and I resonated, I think, uh... in a way that surely helped, but didn't initiate my interest.
Yani Spock'la kendimi özdeşleştirmemin... ASTROFİZİKÇİ... kesinlikle yardımı oldu ama ilgimi başlatan o değildi.
Not everyone sees it that way, so it's all done in secret.
Herkes öyle görmediği için bu şeyler gizlilik içinde yapılıyor.
Sweet, so I want you to put that card in your shirt pocket, really make sure there's no way I can see it or touch it.
Şimdi kartı gömleğinin cebine koy ki görme veya dokunma şansım olmasın.
I promise you, tonight when i get back from jury duty, I will explain it to her in a way that she'll listen to,
Söz veriyorum, bu akşam jüri görevinden dönünce ona anlayacağı şekilde açıklayacağım.
Our working theory right now is that Will... crashed his bike, he... made his way over the quarry and, uh... accidentally fell in.
Şu andaki teorimize göre, Will bisikletini çarpıp, taş ocağına gitmiş ve kazayla suya düşmüş.
You deny that you touched him in an inappropriate way in this office?
Bu ofiste ona cinsel tacizde bulunduğunuzu inkar mı ediyorsunuz?
Because I was extremely uncomfortable talking about sex with him at all... and particularly in such a graphic way, I told him that I did not want to talk about these subjects.
onunla bu konuları konuşmaktan çok rahatsız oluyordum... ve özellikle grafiksel olarak yapılanlara, bu konuları konuşmak istemediğimi, ona istemediğimi söyledim.
that suggested that I in any way had conversations of a sexual nature or about pornographic material with Anita Hill.
her ne şekilde olursa olsun Anita Hill ile, seksüel konularda veya pornografik nesnelerle ilgili konuşmadık
in that case 1880
in that sense 36
in that time 35
in that 47
in that order 61
in that room 17
in that moment 131
in that respect 17
in that place 16
that way 1811
in that sense 36
in that time 35
in that 47
in that order 61
in that room 17
in that moment 131
in that respect 17
in that place 16
that way 1811
wayne 745
ways 66
wayland 30
waylon 24
way to go 1028
way off 17
way ahead of you 120
way too much 31
way ticket 45
way up 26
ways 66
wayland 30
waylon 24
way to go 1028
way off 17
way ahead of you 120
way too much 31
way ticket 45
way up 26
way better 36
way down 31
way too long 22
way mirror 27
way trip 38
way back 82
wayward pines 19
way tie 16
way out 21
way i see it 33
way down 31
way too long 22
way mirror 27
way trip 38
way back 82
wayward pines 19
way tie 16
way out 21
way i see it 33