Interfere translate Turkish
2,757 parallel translation
Don't wish to interfere, but perhaps should pull up sharply -
Karışmak istemem ama şu kolu biraz daha sert çeksen...
Do not interfere!
Sakın karışmayın.
I don't want to interfere with your city plans, but you are most welcome to have dinner with us.
Şehirdeki planlarınıza engel olmak istemem, ama bizimle yemeğe kalmanızı çok isterim.
And I don't want anything to interfere with it.
Buna kimsenin mani olmasını da istemiyorum.
If you interfere, you risk overturning the cart.
Eğer burnunu sokarsan, at arabasının devrilmesine neden olursun.
It's the state judiciary, and I can't interfere with that.
Bu devletin yargı organı ve ben buna karışamam.
We can't interfere.
- Müdahale edemeyiz.
interfere with my style.
benim tarzıma engel oluyorlardı.
Do not interfere with this arrest.
Sakın tutuklamaya falan yeltenme.
If you interfere, I'm gonna kill you, too.
Karışırsan, ikinizi birden öldürürüm.
Ellen, why would I interfere with your case?
Ellen, neden senin davana karışayım ki?
Calm down, Adele. Don't interfere.
Sakin ol Adéle.
If there's a transmission in the ring, it'll interfere with the stereo.
Yüzükte verici varsa yayını bozar.
Don't interfere with things you don't know about.
Siz, bilmediğiniz şeylere karışmayın oldumu! .
I mean, please don't interfere in my work.
lütfen benim de işimde karışmayın.
Don't interfere.
karışmayın.
You must not interfere in the matter.
Bu dosya da köşeye sıkışmazsın dostum.
I don't want anything to interfere with her therapy.
Ben ilaç tedavisi ile birlikte terapi yapıImasını istemiyorum.
Mom, do not interfere She's a little sad right now
Anneni yalnız bırak. Kendini pek iyi hissetmiyor.
It is a sad day when the dead interfere... in the sentencing of the living.
Ölünün davaya müdahil... olması üzücü bir gündü.
Listen, I would not interfere.
Dinle, bölmek istemezdim.
And if it does not interfere too much with your wonderful time... we might be able to discuss some business.
Tabii eğer kıymetli zamanınıza engel olmayacaksa biraz iş de konuşabiliriz. - Smith Jerrod'e yaptığınız gibi benim otelimi de Amerikalılara yıldız olarak gösterebilirsiniz. - İş mi?
So now, you'll interfere, will you?
Yani, karşı çıkıyorsun öyle mi?
- Tell him not to interfere.
- Karışmamasını söyle. - Çok mu iyiymiş?
Don't you interfere with our personal life.
Özel hayatımız seni hiç ilgilendirmez.
We don't want any government to interfere.
Hiçbir hükümetin karışmasını istemiyoruz.
- I'm sorry, I... did not interfere during the lesson. But I want... I... need your help.
Üzgünüm, seni... dersin ortasında rahatsız etmekten nefret ediyorum ama ben sadece... yardımına ihtiyacım var Gerçekten meşgulüm
- I won't interfere with your business.
Ama nerede olduğun beni ilgilendirmez.
From Dharavi to Parel station none of us will interfere in your work.
Dharavi den Parele kadar olan bölge.. .. hiçbirimizin müdahalesi olmayacak.
Mala, don't interfere.
Mala, sen karışma.
But some have seen fit To ignore our laws And interfere...
Ama bazıları, kanunları hiçe sayıp onları bozdu.
I did not come here to interfere.
Buraya müdahale etmeye gelmedim.
- The new garrison commander is determined That nothing interfere with the arrival of pontius pilate.
Yeni garnizon komutanı Pontius Pilate'nin gelişini hiç bir şeyin engellememesi için işi sıkı tutuyor.
I won't interfere with the kids...
Çocukların bize engel olamaz...
Second to kill those who interfere with the imperial administration
İkincisi, İmparatorluk yönetimine müdahale edenler için.
Don't interfere... Dude.
- Karışma, ahbap.
I won't interfere with your investigation.
Soruşturmana engel olacak değilim.
I don't want to interfere.
Bölmek istemezdim.
You know what happens when you interfere in other people's relationships?
- Başkalarının ilişkilerine karıştığında işlerin ne hale geldiğini biliyor musun?
You are not to interfere.
Sakın karışayım deme.
If you do interfere, I will not hesitate To put a bullet right between your eyes, joseph,
Eğer karışırsan, bir saniye düşünmeden alnının ortasına kurşunu çakmaktan zevk alırım, Joseph.
If you do interfere I will not hesitate to put a bullet right between your eyes Joseph.
Eğer karışayım dersen, bir saniye bile düşünmeden alnının ortasına kurşunu çakarım, Joseph.
Before lydia died, she spoke of people Who want to interfere with our plans.
Lydia ölmeden önce planlarımızı batırmak isteyen insanlardan bahsetti.
Besides, I don't want to interfere with the treatment.
Ayrıca, tedavine karışmak istemiyorum.
I have people close behind, but they'll not interfere with what we do.
Adamlarım çevrede, ama yaptıklarımıza karışmayacaklar.
Lets stop him first... stop... stop... Don't interfere.
onu durdur... dur... dursana... karışmayın siz.
Who are you to interfere?
onu bırak. Sen kimsinki?
Detective Diva specifically asked us not to interfere.
Dedektif Diva müdahale etmememizi bizden özellikle istedi.
Because when I said I didn't want you to interfere with my investigation. I can only assume you didn't hear me.
Sizden soruşturmama karışmanızı istemediğimi söylediğimde sanırım beni duymadınız.
- No, We have orders to not interfere.
Hayır, emirleri duydun, burada kalıyoruz.
I didn't want to interfere.
Araya girmek istememiştim.
interference 29
internet 115
inter 39
interior 21
international 47
interpol 81
internal 17
interview 123
interest 156
interested 144
internet 115
inter 39
interior 21
international 47
interpol 81
internal 17
interview 123
interest 156
interested 144
intern 45
intercourse 27
interesting 2082
interrupted 16
intercom 16
interpreter 22
intervention 49
interests 34
interrupt 24
interrogation 38
intercourse 27
interesting 2082
interrupted 16
intercom 16
interpreter 22
intervention 49
interests 34
interrupt 24
interrogation 38