English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / Intertwined

Intertwined translate Turkish

169 parallel translation
Our futures are intertwined with one another, right?
Yollarımız gelecekte kesişecek, değil mi?
Don't separate the cadavers if they are intertwined, right?
Birbirlerine sarılmış bile olsalar sakın cesetlere dokunmayın. Anlaşıldı mı?
And beneath them, intertwined nerves like fine silk threads.
Tam burası, bu eklemlerde, Albay, bir dizi lif var. Ve onların altında, ipek iplikçikler gibi birbirine dolanmış sinirler mevcut.
We don't want any weeping angels or hearts intertwined. Or do we?
Ağlayan melek veya iç içe girmiş kalp falan istemiyoruz, değil mi?
Your names and theirs... in history, will be forever intertwined.
Sizin adlarınız ve onların adları tarihte sonsuza dek içiçe anılacak.
Well, it's my feeling that from this time on... our fates are necessarily intertwined.
Bu andan itibaren kaderlerimiz zorunlu olarak birlesti.
We see that space and time are intertwined.
Gördüğümüz gibi uzay ve zaman bütünleşik kavramlardır.
The themes of space and time are intertwined.
Uzay ve zamanın öğeleri iç içe geçiyor.
See, it's just this feeling I have... that somehow our destinies will be intertwined... his and mine, like vines.
İçimde öyle bir his var ki... kaderlerimiz bir şekilde birleşecek... onunki ve benimki, şarap gibi.
"intertwined destinies" stuff to Uncle Red.
Red dayıya bahsetmezdim.
Now I know how our destinies were meant to be intertwined.
Şimdi kaderlerimizin nasıl birleşeceğini biliyorum.
'I'll sing of bodies intertwined underneath an innocent sky.'
"Sana masum gökyüzünün şarkısını söyleyeceğim."
How could the Indians have supposed that the death of that unsung priest would bring among them a man whose life was to become intertwined with their own?
Yerliler, bu tanımadıkları rahibin ölümünün onlara hayatı onlarınkiyle örülecek bir adam getireceğini nasıl tasavvur edebilirlerdi.
In this way all things are bound together, intertwined.
Bu şekilde her şey birbirine bağlıdır.
The threads of destiny have once again intertwined here, have they?
Kaderin ipi bir kez daha onları burada bir biriyle karşılaştırdı?
In Sunrise, love and death are intertwined like day and night.
"Sunrise" da aşk ve ölüm, gece ve gündüz gibi birbiri içine geçmiştir.
Sex and violence were totally intertwined.
Seks ve şiddet tamamiyle iç içeydi. - O adamı öldürecektin.
No... their branches intertwined, and they spent the rest of their days in each other's embrace.
Hayır,... dalları birbirine dolandı ve hayatlarının geri kalanını birbirlerini kucaklayarak geçirdiler.
Our lives have always been intertwined but in recent years he has always said what I have to do.
Hayatlarımız her zaman birbirine sarılı oldu ama son yıllarda, ne yapmam gerektiğini söyleyen her zaman o oldu.
Well, Major, it appears that whether you like it or not our lives have become deeply intertwined.
Binbaşı, öyle görünüyor ki, ister hoşuna gitsin ister gitmesin hayatlarımız sıkı bir biçimde birbirine bağlandı.
AII the pink flamingos are intertwined As the stars come out to play
Pembe filamingolar sarılmış Yıldızların altında
But now our fates are intertwined.
Ama artık kaderlerimiz birbirine bağlı.
- I don't believe in perfect love, but I do believe that there are people who's lives are inextricably intertwined, who have a bond that lasts forever.
- Kusursuz aşka inanmam. Ama hayatları kaçınılmaz şekilde birbirine geçmiş insanlar olduğuna inanırım. Hani sonsuza dek süren ve asla kpmayan bağları olan.
I mean, our lives have always been so intertwined that in many ways I feel like you partially invented me, Dawson.
Hayatlarımız o kadar birbirine geçmiş ki pek çok şeyde, beni sen yaratmışsın gibi geliyor, Dawson.
I know that our lives are destined to be intertwined but...
Kaderimizde hayatlarımızın birbirine geçmesi olduğunu biliyorum ama...
She said that your karma and mine...,... they're intertwined.
Dedi ki senin karman ve benimki... iç içe geçmişler.
They saw delicate rings intertwined, and rings held in place by tiny moons called shepherds.
Birbirinin içine geçmiş hassas halkalar ve çoban denen minik uydular tarafından yerlerinde tutulan halkalar gördüler.
Islam's legacy is intertwined with the West's.
İslam mirası, batının ki ile iç içe geçmiştir.
Two minds, two bodies... intertwined as one.
İki zihin, iki beden sanki tekmiş gibi birleşti.
The extension cords are intertwined in the most flammable of ways.
Uzatma kabloları kolaylıkla alev alabilir.
Abnormally enlarged and intertwined blood vessels in your brain.
Beyninin içinde anormalce büyümüş ve dolanmış kan damarları.
For God's sake, Father, all Valentina is saying... is that as a family our fates are intertwined.
Tanrı aşkına, Baba, Valentina'nin söylemeye çalıştığı... ailemizin geleceğinin mahvolması.
our destinies were intertwined...
Kaderlerimiz iç içeydi...
They remain intertwined ones with the others.
Birbirlerine sarılmış vaziyette duruyorlar.
Intertwined with this woodwork, we'll see these lavender worms.
Ahşap aksamla iç içe geçmiş solucanlar.
And in a way, you know, the stories are all intertwined.
Ve bir şekilde hikâyeler birbirine bağlıdır.
I'm no geologist, but these splinters are intertwined with some kind of mineral.
Jeolog değilim ama bu kıymıklara bir mineral bulaşmış.
Free us From the ties that bind OF evil magic intertwined
Bizi bu bağlardan kurtarın Birbirine geçen kötü büyüden
- Two female symbols intertwined.
- İşi dişi figür birbirine sarılı.
But I don't know, I see Hoyt every day in the hospital ward, and the two seem to be intertwined.
Ama bilmiyorum, Hoyt'u her gün revirde görüyorum, ve ikisi çok iç içe.
Fates intertwined.
Kaderlerimiz kesişti.
Proof that their destinies were completely intertwined, and that one day they were going to be together.
Kaderlerinin aynı olduğunun kanıtı ve bir gün birlikte olacaklarının kanıtı.
Sometimes love and hate seem intertwined, don't they?
Aşk ve nefret bazen birbirinden ayrılmazlar, değil mi?
We have a process that has a seamlessness where the corporate interest that stand to benefit are so intertwined and interwoven with the political forces.
Şirketlerin işine yarayacak şeylerin politik güçlerce sarılıp sarmalandığı çok net bir sürecimiz mevcut.
As two trees grow intertwined
İki ağaç sarılarak büyüyecek
It's more intertwined than the studies made it look.
Çalışmalarda düşündüğümüzden daha karmaşık.
Now your destinies are intertwined with his.
Ve kaderiniz, onunkiyle birlikte çizildi.
We are like those twins... so intertwined in their senses and feelings that they can cry out to one another across continents, so close are their thoughts.
O ikizler gibiyiz. Birbirlerine o kadar bağlı ki.... farklı kıtalarda bile birbirlerinin düşüncelerini hissedebilen.
Legadema's destiny would be intertwined with these screeching alarmists high up in the forest.
Legadema'nın kaderi bu ormanın yükseklerde yaşayan alarm hayvanları ile birlikte kesilmiş.
I intertwined our technologies.
Teknolojilerimizi birleştirdim.
Physically intertwined with a man.
Seks yapmaktan hoşlanıyorsun.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]