English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / It's always something

It's always something translate Turkish

499 parallel translation
I think it's true that people always have to lose something to see clearly.
Uyanıp gerçekle yüzleşebilmem için biri önemli bir şey kaybetti.
It's always good luck to launch something with champagne.
Bir şeyi şampanyayla başlatmak her zaman şans getirir.
This afternoon? I've had it for some time, but something always said, "Wait till he crashes through. Wait till he's made one success."
- Epeydir aklımdaydı ama içimden bir ses devamlı "İşleri yoluna koyana şeytanın bacağını kırana kadar bekle" deyip duruyordu.
And when he invents something, there's always plenty of it.
Ve o bir şey yarattıysa ondan bolca bulunur.
There must have been something deep inside you from the very start that let you do this thing, but there's always been something deep inside me that would never let me do it, - and would never let me be a party to it.
Sana bunu yaptıran, çok öncelerde senin içinde başlayan bir şeyler olmalı ama benim içimde de bunu yapmamı engelleyen bir şeyler vardı ve bunun için bir parti yapmamı engelleyen şeyler.
Serious? No, it's always a crisis with those boys when they can't diagnose something.
- Teşhis koyamayınca o çocuklarla hep kriz yaşıyorum.
It was like you suddenly turned a blinding light... on something that had always been half in shadow.
Gölgede kalmış yarımın karanlığına birden vuran gözleri kör edici bir ışıktı sanki!
We are witnessing something... ... which historians will always say is completely improbable... ... and yet it is true.
Öyle bir şeye tanık oluyoruz ki tarihçiler hep ihtimal dışı ve yine de gerçek olduğunu söyleyecek.
Katherine, you women are always raising hell about one thing when it's something else you're really sore about.
Katherine, siz kadınlar gerçekten duyarlı olmanız gereken konular dışındaki küçük şeyleri hep büyütüyorsunuz.
I suppose it always happens when a husband tries to teach a wife something.
İnsan karısına bir şey öğretmek isteyince hep böyle olur.
Mother's thrilled. It's something she's always wanted to do.
Annem her zaman yapmak istediği bir şey olduğu için sevinçten deliye döndü.
If it's always been done, it must mean something.
Geçmişten beri hep böyle olmuşsa bunun bir anlamı olmalı.
It is like having something burning always inside your mind.
Sanki aklında, yakmak için bir şey varmış gibi.
It's always possible to miss something.
- Araştırdık. - Bir şeyi atlıyor olmalıyız.
Something's always happening, even if it's just your refusal to admit that it is.
Her zaman bir şeyler olur olduğunu itiraf etmeyi reddetsen bile.
It's always something.
Anlamı hep "Bir şey" dir.
It's not always her fault if something breaks.
İşler kötüye gitse hemen onun üstüne atıyorsunuz.
But if consumable survival is something which should... always increase, it's because it never ceases to contain privation.
Tüketilebilir yasama çabasi sürekli olarak genislemek zorundadir çünkü sürekli olarak sikintiyi bünyesinde barindirir.
Waldo, is it always gonna be when something's broken?
Waldo, hep, bir yerini kırdığın zaman mı geleceksin?
Well that, sort of, has always meant... it's hard for something to grow on something that's moving.
İşte şunun gibi bir anlama gelir hareket eden bir şeyin üstünde bir şeylerin büyümesi zordur.
Sometimes it's not your fault, but you always blame it on something else.
Hata bizde değildir ama her zaman suçu başkasına atarız.
It's always something!
Her zaman bir şey oluyor. Neden?
Well, it's always that way when you start something new... but you'll get used to it.
Yeni bir şeye başladığında hep böyledir ama alışırsın.
Not always practised but it's something we Hindus could learn a lot from.
Her zaman yapılmaz ama biz Hindular bundan çok şey öğrenebiliriz.
Instead, it's like it is always necessary to speak, say something.
Bunun yerine, sanki çok önemliymiş gibi sürekli konuşup bir şeyler söyleniyor.
Any retailer, and let's face it, a gallery is indeed a retailer, they're always looking for something hot that they can merchandise and sell to the public.
Herhangi bir perakendeciyi kabul edelim, galeri gerçekten perakendecidir, onlar genellikle canlı gibi görünüyorlar onlar satılıklar ve halka arz ediliyorlar.
And for a backup, someone who knows that limo always goes home empty... puts something loud and noisy in that blue Chevy Nova... in slot number two with the fake employee's name on it.
Ayrıca yedek olarak, o limuzinin eve hep boş gittiğini bilen birisi ikinci sırada üzerinde sahte bir isim yazan o mavi Chevy Nova'ya çok gürültü patırtı çıkaran bir şey koyacak.
It's always something with you.
Bıktım artık senin...
I know it's not always like that, so I figure something bigger is going on.
Demek ki büyük bir iş dönüyor.
It means well, but it's always been something of a lemon.
Şuanda iyi ama limon hep çarpıntı yapmıştır.
It's something I have always treasured.
Bu benim hazinem olarak kalmasını istediğim birşey.
Just... something about it. It's always appealed to me.
Sadece onunla ilgili bir şeyden bana daima çekici gelmiştir.
I just think it's always better to do something than sit around.
Bir şeyler yapmak oturmaktan iyidir.
You know, it's always something.
Ya bilirsin, hep bi şey unutulur.
It's dusty, my hay fever's acting up and you always break something.
Burası tozlu, saman nezlem depreşti ve hep bir şeyler kırıyorsunuz.
It's always nice to read something.
Ben her zaman güzel şeyler okumak isterim.
But it's always the girl's place to do something for the guy,
Ölürüm daha iyi. Ama her zaman bir kızın vazifesi erkeğe bir şeyler yapmaktır.
I know it's hard what you're doing, but it's something Danny will always know about.
Senin için zor, biliyorum. Ama önemli. Danny bunu hiç unutmayacak.
You see, I have this fantasy... and it's something that I've always wanted to try, but I didn't ever think that I'd get to do it until tonight.
Bir fantezim var. ... yapabileceğimi hiç düşünmemiştim.
Jesus, it's always something.
Tanrım, her zaman bir engel çıkıyor.
It's something I've always wanted to know about writers.
Yazarlarla ilgili en merak ettiğim şeydir bu.
I still won't be sitting here with you, because I have something at home that doesn't care what I look like, accepts me for what I am, and is always there when I need it... my couch.
Çünkü evde dış görünüşüme aldırmayan bir şey var. Beni olduğum gibi kabul eden ve her ihtiyacım olduğunda orada olan bir şey var. Kanepem.
It's always something dishonest.
Daima şerefsizce bir şeyler var.
It's always just when you think you got it figured out when, bingo, something comes along and knocks you right on your ass.
Her zaman, bir olayı çözdüğünü düşündüğün anlarda ve bir şeyin ortaya çıkıp kapını çaldığı anlarda böyle.
Oh, I wish I knew. This damn car — it's always something.
Ah keşke bilseydim, bu araba hep birşey çıkartıyor...
It's always something, isn't it?
Ama hep ailelerle ilgili bir şey vardır, değil mi?
In that sector, we're always dependent on someone or something, even at the highest level, if we make it.
Hasbelkader en üst mevkîye gelsen bile o işlerde hep birilerine ya da bir şeylere bağımlısın.
It's like there's always something bizarre going on in those.
O rüyalarda daima tuhaf bir şey oluyor gibi.
It's like there's always someone getting run over or something really weird.
Hep birisi eziliyor ya da garip bir şey oluyor gibi.
It's like she's always worrying the end of her finger. Rubbing it... rubbing it... rubbing it with her thumbnail or something.
Parmağının ucunu hep ısırmış sanki... sürtmüş... yani... sanki başparmağını sürekli oraya sürtmüş gibi.
Oh, it's always something, isn't it?
Oh, her zaman bişi var, değil mi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]