Just me translate Turkish
132,505 parallel translation
There were five of us, and it can't be just me.
Beş kişiydik. Şimdi sadece ikimiz kaldık.
! Look, Bailey, it's not just me.
Sadece ben değilim Bailey.
It's not just me.
Sadece ben değilim.
- No, just me.
- Hayır bir tek ben geçtim.
Just listen to me, I'm begging you.
Yalvarıyorum beni dinle.
They look at me like I know what I'm doing just because I won a fight.
Sırf bir dövüşü kazandım diye, ne yaptığımı biliyormuşum gibi bakıyorlar.
My mom had a vision of me dying, just like the one Raven had that told her there was a rocket here.
- Mücadelemiz henüz bitmedi. Annem, öldüğüm bir hayal gördü, Raven'ın, kendisine burada roket olduğunu söyleyen birini gördüğü gibi.
- where you tell me to use my head... - No. I was just gonna say, hurry.
- Sadece acele et demiştim.
You're just a captive like me.
Sen de benim gibi bir tutsaksın.
If you need me before that, you can just...
Bu sırada bana ihtiyacın olursa- -
Could've just taken her with me.
Onu da yanımda götürmeliydim.
And there's no organs, there's nothing I can do, so just leave me the hell alone.
Organ yoksa bir şey yapamam. O yüzden beni rahat bırak.
I am just trying to come up with a fix for our patient, regardless of the fact that you don't even want me here.
Beni burada bile istemediğin gerçeğini unutmaya çalışıyorum.
Why didn't you just tell me?
Bana neden söylemedin?
But for me, the whole Avery thing... I just couldn't do it.
Benim için Avery olayı işe yaramadı.
I introduced myself, and she ignored me half the night just to spite me.
Kendimi tanıştırdım. Beni görmezden geldi ve gece boyunca nispet yaptı.
You just keep looking at me, okay?
Bana bakmaya devam et, tamam mı?
So you should just go ahead and untie me... because I'm converted.
Şimdi beni çöz çünkü artık sizdenim.
I know you're gonna kill me, so just do it already.
Beni öldüreceğini biliyorum, şimdiden öldür.
- Just let go of me!
- Bırakın gideyim!
They will torture him day in and day out, just like they did to me.
Gece gündüz bana ettikleri gibi işkence edecekler.
Just let me do this.
İzin ver.
Just give me the number, Jarod.
Bana sadece sayıyı söyle, Jarod.
Just give me that number.
Bana sadece o numarayı ver.
Just tell me that.
Sadece bunu söyle.
But... If you just want to tell me what it's about...
Ne hakkında görüşmeye geldiğinizi söylerseniz- -
Just put me somewhere, and I can take care of myself.
Bana bekleyebileceğim bir yer göster. Gerisini ben hallederim.
Just promise me you won't turn her into a fish-lipped monster with an immobile forehead.
Annemi sabit alınlı, balık dudaklı bir canavara döndürmeyeceğine söz ver.
Just him and me against the world.
Bütün dünyaya karşı sadece ikimiz.
And if you would have just treated me like a human being, if you would have just talked to me, maybe we could have avoided all this.
Eğer bana insan gibi davransaydın benimle konuşsaydın bütün yaşananları engelleyebilirdik.
You can't just come in and rearrange things without asking me.
Öylece gelip bana sormadan bir şeyleri değiştiremezsin.
I just... I felt like what was asked of me was...
Benden istenen şeyin çok daha büyük olduğunu hissettim.
Can you get me a fiber-optic scope just in case?
Ne olur ne olmaz diye fiber optik skop getirir misiniz?
It's just, I'm on a case with two attendings who want different treatments and have given me competing instructions, and I don't know what to do.
İki farklı tedavi isteyen iki uzmanla aynı vakada çalışıyorum. İkisi de farklı talimatlar verdiler. Ne yapacağımı bilmiyorum.
- Let's just leave me out of this.
- Beni bu işe karıştırmayın.
- Just shoot me a text and...
- Mesaj atarsan- - - Hayır.
- Just tell me.
- Söylesene.
And when you do, just give me a call.
Emin olunca bana haber ver.
You just told me last night that you hadn't been drinking.
Dün akşam bana içki içmediğini söylemiştin.
Just surrounded by shit from my past, you know what I mean, holding me back.
Etrafım geçmişimdeki boklarla çevriliydi, anlıyor musun, beni zapt ediyordu.
So if the past doesn't exist, then the chances of me winning the lottery again for the first time just doubled.
Yani... artık geçmiş yoksa o hâlde piyangoyu ilk defa yeniden kazanma şansım ikiye katlandı.
Believe me, this kills me to say, but... why don't we just keep it a first date?
İnan bana, bunu söylemek canımı acıtıyor ama neden bunu ilk randevu olarak bırakmıyoruz?
A partner just gave me an assignment, and I can pull another associate onto it.
Ortaklardan biri bana bir görev verdi. Başka bir avukatla çalışabileceğimi söyledi.
We can still talk them down, just let me do my work.
Süreyi hala düşürmek için onlarla konuşabiliriz. Bırak sadece işimi yapayım.
Part of me wants to take a picture of this. But the other part just wants to remember it.
Bir yanım fotoğraf çekmek istiyor ama diğer yanım sadece hafızamda kalsın diyor.
If I get back too quick, they'll just send me out on another errand.
Erken dönersem başka bir iş kitlerler.
Look, just hire me for one day, just until you get someone better.
Daha iyisini bulana kadar beni sadece bir günlüğüne işe al.
I just need you to sign me off on two more hours work.
2 saat daha çalışmam için bana zaman vermelisin.
You just need to trust me, baby.
Bana güvenmelisin tatlım.
He had me convinced that I just repressed the memory.
Hatırlayamadığıma ikna etmişti beni.
She just wanted to see me.
Beni görmek için söylemiş.
just messing with you 17
just me and you 64
just me and him 17
mexico 335
metro 61
merci 624
menu 31
melanie 499
merida 43
metres 235
just me and you 64
just me and him 17
mexico 335
metro 61
merci 624
menu 31
melanie 499
merida 43
metres 235