Like you told me translate Turkish
1,032 parallel translation
Well, yes, sir, it scares me a little bit, but I'll sure do like you told me.
Şey, evet efendim. Biraz korkuyorum, fakat kesinlikle dediğiniz gibi yapacağım.
I sent your father that telegram from Junction City like you told me, and he'll be at Spindle Station to meet you and mighty glad to see you, too. Why, sure he will.
Bana söylediğin gibi Junction City'den babana o telgrafı çektim, ve O Spindle İstasyonunda seni karşılayacak ve seni gördüğünde mutlu olacak.
I left the porch light on like you told me.
Bana söylediğiniz gibi sundurmanın ışığını açık bıraktım.
And I made it out just like you told me. To "cash."
Tam söylediğin gibi yazdım, "Bozdurulmak üzere".
Just like you told me.
Bana dediğiniz gibi.
Like you told me on the train, remember?
Tıpkı bana trende söylediklerin gibi.
My black tie, black shoes, like you told me.
Siyah kravatım, siyah ayakkabılarım, bana dediğin gibi.
I rode like you told me.
Bana söylediğin gibi geldim.
The door was open, but I left the key on the floor anyway, like you told me.
Kapı açıktı, fakat ben yine de anahtarı yere bıraktım, söylediğin gibi.
After all, I did bring Vic down here exactly like you told me to.
Neticede bana söylediğiniz gibi Vic'i buraya getirdim.
Look, you better tell me what the hell is going on... because if I'd left that car down at the station like you told me... everybody in the village would've recognized it.
- Neler olduğunu anlatsan iyi edersin çünkü bana söylediğin gibi arabayı istasyonda bıraksaydım kasabadaki herkes bunu fark edebilirdi.
Got him up and working, boss, just like you told me.
Aynı bana söylediğiniz gibi onu kaldırıp işe döndürdüm patron.
- Just like you told me.
- Aynen bana dediğiniz gibi.
I kept checking you out like you told me to.
Dediğin gibi düzenli olarak seni kontrol ettim.
She told me that in her opinion, you were best qualified to handle so-called delinquents like Sidney.
Bana, Sidney gibi suçlularla ilgilenmek için en uygun kişinin sen olduğunu söyledi.
Now, like I told you, it was five dollars for me coming out there to get you nice folks.
Şimdi, söylediğim gibi, Sizin gibi güzel insanları almak için oraya kadar gelmem 5 dolardı.
We Were gonna pull a phoney fight, but my brother told me that you sing like a bird, and that's What you're famous for, singing and flunking.
Orada çakma kavga çıkaracağız. Ama kardeşimin aklına daha iyi bir fikir geldi. Bülbül gibi şakıdığını söyledi.
'You told me we must be like that too, and we are.
Bizim de aynen böyle olmamız gerektiğini söylemiştin ve öyleyiz de.
Like I told you on the phone, but you hung up on me.
Sana telefonda anlattığım şekilde, fakat sen yüzüme kapattın.
You could have told me she was your girl, and I'd go away like a gentleman.
Onun senin kızın olduğunu bana söylemeliydin, o zaman bende bir beyfendi gibi giderdim.
- You told me yourself that the court won't like my story one bit.
Kendin söyledin ya mahkeme hikayeme hiç de inanmayacakmış.
- You told me not to use words like that.
Bana öyle kelimeler kullanma dedin.
Jim has told me so much about you. I feel like I know you.
Jim bana sizden o kadar çok söz etti ki sizi çok iyi tanıyorum.
You know, if anybody had told me a week ago... that you were capable of a remark like that- -
Biliyor musun, bir hafta önce biri bana... senin ağzından böyle bir laf çıkabileceğini söyleseydi- -
It was like that time in the hotel room when they came and told me that you were hurt and that I'd done it.
Daha önce gelip bana senin yaralandığını ve... bunu benim yaptığımı söyledikleri zaman otel odasında olduğu gibi.
It isn't something that you just suddenly notice like bleeding gums. - They woke me up and told me.
Tutuklandığı ne biliyorsun?
Well, now that you've got me told, how would you like to go out with me?
Pekala, dersimi verdiğine göre, benimle çıkmaya ne dersin?
If I'd told you in advance, I'd have felt like you were there, and the responsibility would have weighed on me, with all the money you've spent.
Sana önceden söyleseydim, benimle oraya gelmek isterdin ve harcadığın onca para yüzünden duyduğum sorumluluk, sınavda beni endişelendirebilirdi.
"You once told me you'd like to try."
"Bir keresinde bana denemek istediğinizi söylemiştiniz."
You could have come out like a man and told me you were gonna bring that dog home instead of hiding it, smuggling it in with the puppies, Mark.
Bir erkek gibi çıkıp köpekle ilgili doğruyu söyleyeceğine sen bu köpeği sinsice, diğer yavruların içine sakladın, Mark.
You haven't told me what you like, Mrs Rutledge.
Siz de nelerden hoşlandığınızı söylemediniz, Bayan Rutledge.
If you had only told me it wouldn't have mattered, but to keep it secret like a damned...
Eğer bahsetseydin bir önemi olmazdı, ama bunu böyle lanet bir sır gibi saklaman...
It`s crazy, a stud like you payin` that dame that you told me about.
Bana anlattığın karıya para vermene şaşıyorum...
Never told me how you got all torn up like that.
Bunun nasıl olduğunu bana hiç anlatmadın.
Because Warren told me, you know, that they don't like addicts, and I'm an addict.
Çünkü Warren tiryakileri sevmediklerini söyledi, ben de tiryakiyim.
Because I am stupid and conceited... and self-centered and ungrateful like you've always told me.
Hep söylediğiniz gibi aptal, kibirli, bencil ve değerbilmezim de ondan!
You never told me you had a friend like her.
Bana hiç böyle bir arkadaşın olduğundan bahsetmemiştin.
Tell them what happened, like you told me.
Bana anlattıklarını, onlara da anlat.
You told me you weren't going to become like your father.
Bana, babana benzemeyeceğini söylemiştin.
"When you feel like criticising anyone," he told me,
" Birini eleştirmeden önce, herkesin senin sahip olduğun
I told you to stop looking at me like that or I'll bust your teeth out.
Bana öyle bakma dedim. Yoksa ağzına yumruğu yiyeceksin.
I'd like to know why none of the guys never told me that you, Miss Ratched, and the doctors could keep me here till you're good and ready to turn me loose.
Merak ediyorum, neden bu heriflerden hiçbiri bana söylemedi, siz Bayan Ratched ve doktorlar, salıverme kararı alıncaya kadar beni burada tutabiliyormuşsunuz.
Yeah, well, you say you're fine, but me, I'd like another opinion because I'm not too anxious to move to Eastbridge and after four months there, be told by my sweet wife we got to move again
Tabi, sen iyi olduğunu iddia ediyorsun ama ben başka birinin de görüşünü almak istiyorum. Çünkü Eastbridge'e taşınıp, dört ay sonra da sevgili karım komşularının evlerinin temiz olmasından hoşlanmadığı için ondan tekrar taşınmamız gerektiğini duymaya çok hevesli değilim.
- You told me I had to move her around. - But not like that!
Onu hareket ettirmem gerektiğini söylemiştiniz?
The President's advisor, Dr. Connors told me he'll be calling you within an hour and I'd like to join with him in wishing you good luck.
Başkanın danışmanı Dr. Connors bir saat içinde sizi arayacak. Onunla birlikte ben de size iyi şanslar dilemek istiyorum.
They told me you were a tiger but you tremble like a lamb.
Bana bir kaplan gibi olduğunuzu söylemişlerdi... ama siz bir kuzu gibi titriyorsunuz.
So I thought that maybe you could give me a--a rush job, like you gave him because he told me he had one delivered just like that today.
Ben de ona yaptığınız gibi bana da çabuk bir... çabuk bir iş çıkaracağınızı düşündüm çünkü tam bunun gibi bir tanesinin ona bugün teslim edildiğini söyledi.
It'll take me all night. I don't give a damn if it takes 20 years. Go ahead and clean up like I told you.
20 yılda sürse s * kimde bile değil.
You told me you didn't like to talk on the telephone... because you talked on the radio all day.
- Bütün gün radyoda konuştuğun için... -... telefonda konuşmayı sevmediğini söylemiştin.
You know, it's at times like this, when I'm stuck in a Vogon airlock with a man from Betelgeuse and about to die of asphyxiation in deep space, that I wish I'd listened to what my mother told me.
Böyle zamanlarda ; Betelgeuse'dan gelen bir adamla birlikte, bir Vogon uzay gemisinden atılıp uzayda havasızlıktan ölmek üzereyken, keşke annemi dinleseymişim diyorum.
Chelsea told me all about how you like to have a good old time with people's heads.
Chelsea bana senin insanlarla eğlenmekten ne kadar hoşlandığını anlatır dururdu.
like you mean it 28
like your brother 20
like your dad 19
like you and me 45
like you 1448
like you said 759
like yours 81
like your mother 32
like you used to 18
like you do 64
like your brother 20
like your dad 19
like you and me 45
like you 1448
like you said 759
like yours 81
like your mother 32
like you used to 18
like you do 64