English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ L ] / Like you know

Like you know translate Turkish

48,284 parallel translation
I just know that I feel this, like, agita, you know, when I'm around you.
Senin yakınlarında olduğum zaman hafakanlar basıyor.
You know, I haven't seen my buddies Cody and Lani in like two years.
Bilirsin, yaklaşık iki yıldır dostlarım Cody ve Lani'yi görmemiştim.
I know how much you like these super buff penguins.
Bu tüylü penguenleri ne kadar sevdiğini biliyorum.
I feel like I'm finally living the life I've always wanted to, you know?
Hep istediğim hayatı yaşadığımı hissediyorum, anlıyor musun?
You know, like a real winner.
Gerçek bir şampiyon gibi.
Ha, ha, ha! - I know how much you like these... Oh!
- Senin bunları ne kadar çok sevdiğini...
There's something really charming about, like, a family business, you know?
Aile işletmelerinin ayrı bir cazibesi oluyor.
You know, Bertie, I feel like, whether it's, like, tonight... or way, way, way, way in the future, like, you and me...
Bertie, bana öyle geliyor ki, ya bu gece ya da uzak bir gelecekte ikimiz...
How a cesspool like you gets his walking papers I'll never know.
Senin gibi bir pislik, salınma belgelerini nasıl alabildi aklım hiç almayacak.
- You know that's, like, a little weird.
- Bilirsin, biraz tuhaf gibi.
I know this doesn't sound like you, but I have to take these things seriously.
Biliyorum, sen böyle yapmazsın ama böyle şeyleri ciddiye almak zorundayım.
I know it hurts right now, but try to remember that when you feel like beating yourself up.
Şu an acıtıyor biliyorum ama kendine işkence etmek istediğinde bunu hatırla.
You know, I never knew a place like this could exist.
Böyle bir yerin var olduğundan bile bihaberdim.
You know that I love you like a full sister, but you look like absolute crap.
Seni öz kardeşim gibi sevdiğimi biliyorsun ama çok berbat görünüyorsun.
I'm just saying, you know, if you... if you have that kind of turmoil, then you might feel like you don't deserve to eat.
Sadece diyorum ki, eğer... Eğer böyle bir karmaşan varsa yemek yemeyi hak etmediğini düşünüyor olabilirsin.
You know, I look at pictures of my prom and stuff, and... and all I think of is, like, " Oh, that's when...
Yani, mezuniyet resimlerime falan bakıyorum ve... Ve tek düşündüğüm "Bu Ellen'ın hastanede olduğu zaman."
You know what it's like to be 19 and feel like you've already peaked?
19 yaşında olup zirveye çoktan ulaştığını hissetmek nasıl bir şey biliyor musun?
I don't know where to go, I don't know what to do, you are just like out of options and you don't know what to do.
Nereye gideceğimi bilemedim, ne yapacağımı bilemedim, sanki... Bütün seçeneklerin tükenmiş gibi ve ne yapacağını bilemiyorsun.
smelling like hogs, you know, I just couldn't do it, so I don't think the government cares.
Domuz gibi kokarken kiliseye gidemezdim. Bence devlet bunu umursamıyor.
Those are so amazing to see you like this only a few weeks later. I know!
Sadece birkaç haftada seni böyle görmek inanılmaz.
You had to know it would end like this... No matter how great a killer you are.
Ne kadar harika bir katil olursan ol sonunun böyle olacağını bilmeliydin.
You know, guys like you... you think you're so damn smart, and you think you don't have to play straight with anybody.
Senin gibi adamlar kendinizi çok zeki sanıyorsunuz ve kimseye dürüst olmanız gerekmediğini düşünüyorsunuz.
You know, your clients seem to like that rainbow.
Müvekkillerin o gökkuşağını seviyordu sanki.
Like you don't already know. - Hello?
Sanki zaten bilmiyormuşsun gibi...
You know, feeling like someone's in charge, especially... right now.
Biliyorsun işte, birinin olaylara hakim olması, özellikle, bu dönemde çok önemli.
How do I know you won't get bored and run off someplace like you always do?
Her zaman yaptığın gibi bir yerde sıkılıp kaçmayacağını nasıl bileceğim?
You know how those juries like to send black folks away.
Bu jürilerin siyahi halkı içeri göndermeyi ne çok sevdiğini biliyorsun.
You know, we all just treat each other like a piece of meat.
Birbirimize sadece bir et parçasıymış gibi davranmamız.
Maybe that's what killed him, you know, maybe, like, a... a bone punctured his lung or something.
Ciğerini delen bir kemik falan..
And you're still acting like that little boy, making up ugly stories about people because you're scared of anyone actually getting to know you.
Ve hâlâ insanların kendisini tanımasından korktuğu için onlar hakkında çirkin hikâyeler uyduran o çocuk gibi davranıyorsun.
Or I don't know if I believe that. Because the way you all talk about him, it's like you think he's some horrible person.
Çünkü hepinizin onun hakkındaki konuşma şekli, onun iğrenç biri olduğunu düşünüyormuşsunuz gibi.
I just want you to know that I really like to please you.
Seni mutlu etmeyi çok istediğimi bilmeni isterim.
First just, like, Adderall, you know?
Başta sadece Adderall'du.
It's like without it, shit's just gray, you know?
Sanki almayınca her bok griye dönüyor. Yani...
You know what that feels like, when you're climbing out of your skin, completely trapped?
Bu nasıl bir duygudur, bilir misin? Kendinden kaçasın geliyor, köşeye sıkışıyorsun.
- You know, you smell like me.
Sen benim gibi kokuyorsun.
Okay, look, I know you've got a million questions, just like I do, okay?
Bak, kafanda milyonlarca soru olduğunu biliyorum, benim de var, tamam mı?
The first- - first time I ever really known your name, even though I feel like... I feel like we've been brothers since we met, you know?
İlk defa... adını ilk defa biliyor olsam da tanıştığımızdan beri kardeşmişiz gibi hissediyorum, anlıyor musun?
You know, with- - with Linc here it was the first time I ever felt like an outsider with you.
Linc geldiğinde ilk kez o zaman, sana yabancı biriymişim gibi hissettim.
You know, like- - like I lost... Part of my family or something.
Bilirsin ailemin bir parçasını kaybetmiş gibiydim.
No, you don't know him like I do.
Hayır, onu benim gibi tanımıyorsun.
I know it may not feel like it, but you're doing the right thing.
Şu an öyle gelmeyebilir ama doğru şeyi yapıyorsun.
It's like we never get a break, you know?
Nefes almaya bile vaktimiz olmuyor, anlarsın halimi.
Seems like you already know how the trial's gonna end, Sheriff.
Görünüşe göre duruşmanın nasıl biteceğini çoktan tayin etmişsin.
You know, I'd really like it if you'd come stay with me for awhile.
Bir süre benimle kalman beni mutlu ederdi.
You know, I really like you, Jean, but... honestly, I've been thinking lately that maybe therapy isn't helping me that much.
Seni gerçekten seviyorum Jean ama açıkçası son zamanlarda terapinin bana pek faydası olmuyor diye düşünüyorum.
But if we had lived in a big city, you know, like, LA or New York, we would've been totally dirt poor.
Los Angeles veya New York gibi büyük şehirlerde yaşasaydık cebimizde beş kuruş para kalmazdı.
- You're not like him. - You don't know that, Clary.
- Ona benzemiyorsun.
You know damn well I want to find Jace just as much as you do, but that's no excuse to treat me like...
Ben de Jace'i en az senin kadar bulmak istiyorum - ama böyle davranma hakkın yok...
Because I know what it's like to lose someone you love.
Sevdiğin birini kaybetmenin nasıl olduğunu bilirim.
Yeah, well, you don't know him like I do.
Onu benim kadar tanımıyorsun.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]