English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ L ] / Long day

Long day translate Turkish

4,677 parallel translation
Listen, it's been a long day and my head hurts.
Dinle beni, uzun bir gün oldu ve kafam ağrıyor.
It's been a long day.
Uzun bir gün oldu.
- I've had a long day.
- Yorucu bir gündü.
Well, um, it was a long day, we had a moment, and we got swept up in it.
Uzun bir gündü. Güzel bir an paylaştık ve kendimizi buna kaptırdık.
Now, I've had a very long day, and I'm not going to stand here and watch two silly boys kill each other over a door.
Çok uzun bir gün geçirdim ve burada durup, bir kapı yüzünden iki aptal erkeğin birbirini öldürmesini izlemeyeceğim.
Long day.
Uzun gündü.
Long day?
- Uzun bir gün müydü?
Long day, Tobias.
- Uzun bir gündü, Tobias.
Well, I think the little guy had a long day.
Sanırım, küçük adam yorucu bir gün geçirdi.
It's been a long day for the Eriksen boys.
Eriksen erkekleri için zor bir gün oldu, hâlimizden anlayın.
You look like you've had a long day.
Otur sen, epey yorucu bir gün geçirmiş gibisin.
Sorry, it's been a really, really long day.
Pardon, çok ama çok yorucu bir gün oldu.
That's right, Walker ; sorry It has been a really long day.
Üzgünüm doğru ya Mr. Walker! Baya yorucu bir gündü.
Here's what I learn my first day at medical school... think long and hard before choosing to become a surgeon.
Tıp fakültesinin ilk gününde öğrendiğim şey cerrah olmayı seçmeyi uzunca ve iyice düşünün.
Roger will pick it up. Oh. " So I long for a day
Roger kaldırır. "Elbet bir gün hükümetteki kadınlar, birey olarak algılanacak, ancak o zamana kadar canımı dişime takıp, memleketim Pawnee'yi olabileceğinin en iyisi yapacağım."
Candace and I talked all day yesterday, and we're still a long way from okay, but that's not why I'm here.
Candace ve ben dün bütün gün konuştuk ve uzun bir birliktelik için anlaştık, fakat bunun için burada değilim.
Well, because you've never done it for as long as I've known you, and... last Labor Day, you spent the entire time in the office replenishing the staplers.
Seni bildim bileli hiç tatile çıkmadın. Geçen İşçi Bayramı'nı ofisteki zımbaları doldurarak geçirmiştin.
Crazy as the day is long.
Gün kadar deli.
That's because Anita needed love letters and all that crap all day long.
Çünkü Anita tüm gün boyunca aşk mektuplarına ve tüm bu saçmalıklara muthaçtı.
Look, we've been waiting a long time for this day, for our wedding, all right?
Uzun zamandır bu günü, evliliğimizi bekliyoruz, tamam mı?
Been a long fucking day.
Çok uzun bir gündü.
'We do business over coffee and cognac the day long'and everyone is in a race to dream up fashions'still more daring than were worn yesterday.
Gün boyunca kahve ve konyak ile iş yapıyoruz ve herkes önceki günden daha cüretkâr kıyafet giyip moda uydurma yarışında.
Girls, girls... are we trying to vitalise custom in the store or are we contented to expend our energy on tittle-tattle the day long?
Kızlar, kızlar. Mağazayı canlandıracak mıyız yoksa enerjimizi gün boyu çene çalmaya mı harcayacağız?
( laughs ) All day long.
( Gülüyor ) Gün boyu.
Can you imagine seeing someone all day long and then you're supposed to hang out with them after work, too?
Birini bütün gün gördükten sonra bir de işte sonra birlikte takılmayı düşünebiliyor musunuz?
My point is, I'm sure there are things about me that would drive you crazy if you had to deal with them all day long.
Diyorum ki, bütün gün katlanmak zorunda kalsan seni de çileden çıkaracak bir sürü özelliğim olduğuna eminim.
But his way, jeans and Henleys all day long, baby.
Ama onun yolu, kot pantolon ve Henleys'dir yavrum.
You've been sitting out there all day long with little dream bubbles floating over your head and not once have you come in here to tell me how your trip to college went.
Gün boyunca orada kafanın etrafında küçük hayal baloncuklarıyla oturdun ve şimdi buraya gelip kampüs gezinin nasıl geçtiğini anlatmanı istiyorum.
We can yell and scream all day long.
Tüm gün boyunca bağırabiliriz.
For so long, I've hoped for this day.
Çok uzun süre, bu günü umut ettim.
You can go home... as long as... one day... you have the strength to kill me. Only then you'll be allowed to go home.
Ne zaman beni öldürme gücüne kuvvetine sahip olduğunuzda ancak o zaman buradan gidebilirsiniz.
and you'll just be sitting there on your metal toilet, thinking of me swim, swim, swimming all day long.
Sen de orada oturacaksın... metal klozetinde yüzüp yüzüp yüzdüğümü düşüneceksin bütün gün boyunca.
He can see who's coming and going all day long.
Bütün gün giden ve gelenlere bakıyormuş.
As long as I'm alive, that boy will never see the light of day.
Hayatta olduğum sürece o çocuk bir daha güneş yüzü göremeyecek.
I hope you'll live a long life, but one day, when we are gone...
Ama Allah gecinden versin.
Ask anyone who does audiovisual in the Langley Falls area and they will tell you that they prefer the Nerd Squad all... day... long.
Langley Falls bölgesinde ses-görüntü teknisyeni çağırmış istediğin kişiye sor İnek Takımı'nı tercih ettiklerini söyleyecekler, hem de tüm... gün... boyunca...
How long have you been doing Groundhog Day?
Ne zamandır Groundhog Günü yaşıyorsun?
Sorry, but you kept me waiting all day long.
Üzgünüm, ama sabahtan beri bekliyorum.
If you're here all day long, what do you normally do?
- Tüm gün burada tam olarak ne yapıyorsun?
I can do this all day long.
Bunu bütün gün sürdürebilirim.
For as long as I live... until the day I die... with this leg... Thank you.
Yaşadığım süre boyunca ölene kadar bu bacak için teşekkür ederim.
" I miss you all day long.
" Sabahtan akşama kadar seni özlüyorum.
As long as the day ends clean, ghosts never disappoint me.
Gün sonuna kadar temiz olduğu sürece... Hayaletler asla beni hayal kırıklığını uğratmaz.
Think about it. You're dealing with numbers. All day long.
Düşünsene, tüm gün boyunca işin gücün rakamlar.
We can do this all day long for all I care.
Seni eşek sudan gelinceye kadar dövebiliriz.
It started the day that Margaret Ulbrich walked out on her suffocating husband, long before it became the fashionable thing to do.
Her şey, Margaret Ulbrich'in baskıcı kocasını terk etmesiyle başladı. O zamanlar bu eylem moda hâline gelmemişti daha.
"All day long I keep thinking about you."
"Bütün gün seni düşünmeye devam ediyorum."
All day long.
Tüm gün.
Oh, my God. I can watch them all day long.
Tanrım, tüm gün onları izleyebilirim.
It had gotten late in the day after our day at the drop zone and it was a long drive back.
Atlayış sahasındaki gün, geç saate dek sürmüştü. Ve geri dönüş, uzun bir yoldu.
It's been a long day.
Çekil.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]