Neither can you translate Turkish
483 parallel translation
No, neither can you.
Hayır, sen de açıklayamazsın.
He can't last much longer. Neither can you!
- Daha fazla dayanamaz.
Maybe I can't go home but neither can you.
Belki ben evime geri dönemiyorum ama siz de dönemiyorsunuz.
I can't eat ifs and neither can you while Julia Rainbird and you are waltzing around in the great beyond.
Julia Rainbird ve sen medyumlukla uğraşırken ne sen ne ben "eğer" lerle karnımızı doyuramayız.
- Neither can you.
- Siz de bilmiyorsunuz.
Neither can you.
Sen de öyle.
Neither can you or anybody else!
Sen ya da başka hiçkimse göremez!
Even if I should trust you, which I'm not sure that I do or even if I should want to leave here for no reason, I can't, and neither can you.
Sana güvensem bile, ki güvendiğimden emin değilim ya da hatta yok yere buradan gitmek istesem bile gidemem, sen de gidemezsin.
Without the order of the Clan, you may not even communicate with each other and, neither can you get in touch with people from the clan.
Klanın emri olmadan, ne bir birinizi görüp konuşacak.... ne de klandan diğer insanlarla görüşeceksiniz
I can't forget him, and neither can you.
Onu unutamam, sen de unutamazsın.
Neither can you.
Sende öyle.
If, on the other hand, you are convinced that the evidence is indeed fiction, then i must tell you in the words of the counsel of the prosecution that neither youth nor beauty nor provocation can be held to mitigate
Öte yandan, bu delilin bir kurgu olduğuna inandıysanız o zaman sizlere iddia makamının sözleriyle seslenmek zorundayım. Ne gençlik ne güzellik ne de provokasyon cinayet suçunu hafifletmek için kullanılamaz.
- Can't you see that neither of us is happy?
- İkimizin de mutsuz olduğunu göremiyor musun?
You can't be too particular, neither.
Fazla müşkülpesentlik de edemiyorsun.
Neither you nor I can stop the march of time.
Korkarım ki, zamanın geçişini engelleyebilecek hiçbir şey yapamayız.
I am her grandfather and you did marry her... and neither one of us can simply duck out from under. - Maybe you can't.
Belki Vonnie bu yasak ilişkiden kalbi kırık bir şekilde ayrılmıştı ama Bobby kesinlikle öyle değildi.
Neither you nor Dr. Parsons can make an invalid out of me.
Ne siz ne de Dr. Parsons beni çürüğe çıkaramazsınız.
Neither can I. Can you spud wheat?
Onu ben de beceremem. Buğday çapalamak?
Why he ever started this cheap penny-ante Building and Loan l'll never know. But neither you nor anybody else can say anything against his character, because his whole life was...
İnşaat ve Kredi Birliğine neden başladığını bilimiyorum ama onun karakterine bir şey söyleyemezsiniz çünkü hayatı boyunca...
If you can look into the seeds time and say which grain will grow and which will not, speak then to me, who neither beg nor fear your favours nor your hate.
Zamanın attığı tohumları görme gücünüz varsa, hangi tohum büyür, hangisi ölür biliyorsanız, benimle de konuşun. Ne korkum var sizden ne bir dileğim. Ne derseniz kabulüm.
They hate you because they know they can neither corrupt you nor rule you.
Değiştiremeyecekleri ya da ellerine alamayacakları için senden nefret ediyorlar.
You can't do anything about it. Neither can I.
- Hiç birşey yapamazsın Ben de yapamam
But neither of you can get out of the country alone.
Ama hiç biriniz benim yardımım olmadan bu ülkeden çıkamaz.
Neither one of you can outdraw Him.
İkinizden biri diğerini vurmasın diye.
But neither you nor I, Mr. Clements... can now or at any other time give back the breath of life.
Ama ne siz ne de ben, Bay Clements şu anda yada başka bir zaman yaşam nefesini geri veremeyiz.
Neither you nor I... can now or at any other time give back the breath of life.
Ama ne siz ne de ben şu anda yahut başka bir zaman yaşam nefesini geri veremeyiz.
It's essential that neither of them can give a good description of you.
Bu giydiklerinizin hepsi sizden şüphelenmesine yol açar.
You can't deny it, neither.
İnkar edemezsin.
The professor can neither hear you nor answer you.
Profesör sizi ne duyabilir ne de cevap verebilir.
I can't bear living in a house without flowers... and neither should you.
Çiçeksiz bir evde yaşamaya katlanamam. - Ve sen de katlanmamalısın.
My dear tutors, I'm afraid neither of you can touch his bastard's heart.
Sevgili hocalarım, korkarım hiçbiriniz o piçin kalbine dokunamazsınız.
Neither of you can understand what I'm talking about I can s-see that!
Sizin anladıklarınızı zaten anlıyorum Ben sadece gördüklerimden bahsediyorum!
Neither you nor I can be spared here.
Ne sen ne de ben buradan ayrılabiliriz.
- Neither of you can come in.
- Bay Seven nerede?
well, I would love to, but try to understand, how can you stay with me if I have neither house nor home?
Şey, isterdim, ama anlamaya çalış, benimle nasıl kalırsın, ben de sıcak bir yuva yok ki?
I can give you something you never had before, and something I never had before, neither a real... family life.
Sana ikimizin de daha önce sahip oImadg bir seyi verecegim gerçek bir... aiIe hayat.
Pride is a luxury that neither you nor I can afford... at this time in our lives.
Gurur, ne senin ne de benim şu an hayatlarımızda karşılayabileceğimiz bir lükstür.
If you can look into the seeds of time and say which grain will grow and which will not, speak to me who neither beg nor fear your favours nor your hate.
Zamanın tohumlarına bakıp, anlayabiliyorsanız hangi tane büyüyecek, hangisi kalacak, bana da söyleyin. Ne yalvarıyorum size, ne de korkuyorum nefretinizden.
You've placed 3 men in my Ministry who can neither read nor write.
Bakanlığıma ne okuma, ne de yazma bilen 3 kişiyi yerleştirdiniz.
I'll bet you can't even see my truck neither, and that's... just over there.
Eminim tam orada duran kamyonetimi de görmüyorsundur. Nah tam orda işte.
Gee, you know, neither have I. I can offer you some raisins if...
Ben de yemedim. Size biraz üzüm verebilirim.
Neither one of us can help you now.
Artık hiçbirimiz sana yardım edemez.
Neither one of us can help you now.
Hiçbirimiz bu durumda size yardımcı olamaz.
And neither can you.
Siz de öyle.
Neither one of you can go.
Herhangi birinizde gidemezsiniz.
Your tender care afterwards, your constant attentions and your ardent love which neither time nor difficulties can lessen. For me you neglect your parents and your country you give up your own position in life to be a servant of my father.
Beni sudan çekip çıkardıktan sonra gösterdiğiniz ilgi, ne zamanın ne de zorlukların zedelediği aşkınız, bu uğurda vatanınızı ve ailenizi gözden çıkarışınız, yerinizi ve itibarınızı kaybetmeniz ve babamın hizmetinde çalışmaya başlamanız...
And neither you nor your plane can do anything about that.
Ve sen de uçağın da bu konuda bir şey yapamazsınız.
- Neither can I. Can you?
Sen sürebilir misin? Sürerim.
Neither of you can fix it.
İkiniz de bir şeyi tamir edemiyorsunuz
But neither can I let you, mess around in my mansion.
Ama konağımın çevresinde... dolanıp sorun çıkarmana da izin veremem
Can't you talk the way other folks talk neither?
Başka milletten biriyle ne konuşabilirsin ki?
neither can i 176
neither can we 16
can you speak english 16
can you swim 39
can you hear me 3134
can you 2490
can you tell me your name 66
can you do me a favor 162
can you talk 121
can you help me 410
neither can we 16
can you speak english 16
can you swim 39
can you hear me 3134
can you 2490
can you tell me your name 66
can you do me a favor 162
can you talk 121
can you help me 410
can you see 147
can you keep a secret 141
can you tell me 147
can you hear me now 64
can you walk 167
can you see me 160
can you believe that 422
can you say 98
can you fix it 117
can you believe it 657
can you keep a secret 141
can you tell me 147
can you hear me now 64
can you walk 167
can you see me 160
can you believe that 422
can you say 98
can you fix it 117
can you believe it 657